—Dünden Devam—
İSRAİL KURULUYOR
Bible and Sword adlı eserinde Barbara Tuchman, Hindistan yolu, Süveyş Kanalı, Musul Petrolleri’nin ortaya koymuş olduğu stratejik ve politik şartların İngiltere’nin Filistin üzerine yürümesini sağladığını ve bu konuda din faktörünün oldukça önemli rol oynadığını ve oynayacağını söyler. (Bible and Sword sh: 105)
Muhafazakâr bir Protestan olan İngiliz devlet adamı Lord Gürzon’un, “Filistin: Yeryüzünün en mukaddes yeri, Haçlıların, Kitab-ı Mukaddes’in vatanı, mezarlıktaki kabrimize uzandığımızda yüzümüzü döndüğümüz yer, Doğu ile Batıyı birleştiren nokta, Süveyş Kanalını korumak için ihtiyaç duyulan mıntıka, emperyalist stratejinin odak noktası, Hindistan’a ve Musul petrollerine giden yol” cümleleri incelendiğinde, Batının Yahudileri neden Filistin’e yerleştirdikleri kolayca anlaşılmaktadır. 1. Dünya Savaşında Almanların safında yer alan Osmanlı Devleti’nin savaştan mağlûbiyetle çıkmasıyla, Protestan İngilizlerin Siyonistlere verdiği destek daha da artmıştı. 2 Kasım 1917’de açıklanan ve tarihe ‘Belfour Bildirisi’ olarak geçen aşağıdaki mektup, Filistin toprakları üzerinde kurulacak olan bir Yahudi Devletine izin verileceğini Siyonistlere haber vermekteydi:
“Sevgili Lord Rothschild, Majesteleri’nin Hükümeti Musevi halkı için Filistin’de bir millî yurt kurulmasını olumlu mütalâa etmekte ve gerek herhangi bir ülkedeki Musevilerin statülerine ve haklarına, gerekse Filistin’de yaşayan Musevî olmayan cemaatlerin medenî ve dinî haklarına halel getirmeyecek şekilde elinden gelen bütün imkânları, bu amacın elde edilmesinde kullanmayı kolaylaştıracağını belirlemektedir.” (Filistin Sorunu s. 263)
Bu bildiriyle Arap milletine ait olan Filistin topraklarının tapusu Avrupalı Yahudilere verilmiş oluyordu. Açıklanan bu bildiri sonunda cesaret alan Siyonistler, “Siyonizm’in tanınması şu an gündemdedir. Yahudi olmayan Filistin, 1800 yıl boyunca Yahudileri bekledi. Gelecek yirmi yıl içinde İsrail topraklarında Yahudi çoğunluğu meydana getirmemiz lâzım. Bu, yeni tarihî şartların gereğidir” diyerek Filistin toprakları üzerinde izleyecekleri sinsi planı açığa vururlar. (Original Sins s. 79)
İsrail Devleti için yeşil ışık alan Siyonistler, ellerine geçirdikleri hertürlü vesileyle Arapları vatanlarından çıkarmaya gayret ettiler. Filistin köylerinde yapmış oldukları katliâmlarla ortalıkta terör estirdiler. Sonra da boşalttıkları herbir köyün ismini değiştirip, buralara Yahudi göçmenleri yerleştirdiler. Emperyalist güçlerle menfaat işbirliği yaptıklarından kanlı eylemlerini rahatlıkla gerçekleştiriyorlardı. Siyonist zihniyete göre, Filistin toprakları üzerinde yaşayan Filistin halkı yoktu. Golda Mair bu zihniyeti şöyle dile getirir: “Filistinliler yoktur. Yani Filistin’de kendilerini Filistinli sayan ve bizim gelerek onları kapı dışarı atıp ülkelerini ellerinden aldığımız bir Filistin halkı yoktur”! (Siyonizm Dosyası sh: 48)
Garip! Köylere girip katlettikleri insanlar kimlerdi acaba? “Halksız olan topraklar, topraksız olan halka” diye temelinde zulüm yatan bir sloganla yola çıkan Siyonistler, BM Genel Kurulu’nun 29 Kasım 1947 tarihinde almış olduğu 181 sayılı ‘Filistin’in Yahudi ve Araplar arasında taksim edilmesi, Kudüs’ün ise BM’nin denetimi altında kalması’nı öngören taksim kararının akabinde İsrail Devleti’ni ilân ettiler. (14 Mayıs 1948)
İsrail Devleti’nin ilân edilmesiyle beraber Ortadoğu için felâketler dönemi başlamış oldu. BM, Filistin topraklarının yüzde 56 gibi büyük bölümünün sonradan Filistin’e yerleşen ve toplumun ancak yüzde 33’ünü oluşturan Yahudilere verilmesine itiraz eden Suriye, Mısır, Irak, Lübnan ve Ürdün, 24 bin askerden oluşturdukları ortak kuvvetlerle 15 Mayıs 1948 tarihinde Filistin topraklarına girdiler. Başlangıçta üstünlüğü elde eden Araplar, Kudüs’ü de ele geçirdiler. Ne varki, bu üstünlük uzun sürmedi ve mağlûp oldular. Savaş sonunda Yahudiler, Batı Kudüs, Askalan, Gazze, Bi’rüs-Seb’a, Mecdel gibi şehirleri istilâ edip, Filistin topraklarının büyük bir bölümünü ele geçirdiler. Arapların mağlûbiyetini netice veren sebepleri şöyle sıralayabiliriz.
1- Galip durumda iken ateşkes kararının alınması 11 Haziran 1948 ve böylece düşman kuvvetlerinin toparlanmasına zemin hazırlanmış olunması.
2- Arap birliklerinin arasında uygunluk ve iletişim problemi olması.
3- Yahudilerin Avrupa ordularında talim görmüş ve bir çoğu 1. Dünya Savaşından savaş tecrübelerinin olması. (Filistin et-Tarihi’l Musavvar sh: 275)
—Devam Edecek—
20.01.2009
E-Posta:
[email protected]@hotmail.com
|