Dünyanın rahata ve huzura kavuşmasını istemeyen ‘ifsat şebekeleri’ her fırsatta yeni kargaşa üreterek insanları meşgul ediyor. Tam ‘dünya huzura kavuştu, kavuşuyor’ derken yeni bir savaş çıkarıyorlar ve silâh tüccarlarının ekmeğine yağ sürüyorlar.
Ömürleri boyunca savaşanlar, güya barış için çalıştıklarını da iddia ediyorlar ki insanın ağırına giden de bu oluyor. Meselâ bugün görevini yeni seçilen halefine bırakacak olan ABD’nin ‘eski başkanı’ George W. Bush, hemen her konuşmasında ‘barış’tan bahseder. Onun iddiasına göre attığı her adım, ‘dünya barışını temin için’dir. Ata sözünde olduğu gibi, kişinin ‘söz’üne değil, ‘iş’ini bakılacak olursa; Bush ve ekibinin dünya barışını katlettiği, kendi menfaatleri doğrultusunda dünyayı ateşe verdikleri görülür.
Elbette “Basra ya da Bağdat harap olduktan sonra” yaptıkları hatanın farkına varırlar, ama bu pişmanlık fayda verir mi? Her ne kadar Bush, ‘veda konuşması’nda yaptıkları yanlışları savunmaya devam etse de, ‘ekibi’ sayılan İngiltere Dışişleri Bakanı David Miliband, “terörle savaş” adı verilen doktrinin bir hata olduğunu söylemiş. (Taraf, 16 Ocak 2009)
İlgili haber özetle şöyle: “Guardian gazetesinde yayımlanan makalesinde Miliband, terörle savaş stratejisinin yapıcı olmadığını, Batı’ya muhalif ortak bir dâvâ oluşturmak isteyen kesimlerin ekmeğine yağ sürdüğünü söyledi. David Miliband, yazısında Batı’nın, karşı karşıya olduğu tehditlerden kurtulmak için önüne geleni öldüremeyeceğini savunuyor. ‘Bu doktrinin yarardan çok zarar getirip getir-mediğine tarih karar verecek’ diyen Miliband, şu ifadeleri kullanıyor: ‘Terörle savaş’a çağrı, bir silâhlanma çağrısıydı, ortak tek bir düşman karşısında savaşmak için dayanışmaya gitme çabasıydı. (...) Teröre hukuk devletini yücelterek karşılık vermeli-yiz, önemsizleştirerek değil. Çünkü hukuk devleti, demokratik toplumun temel taşlarından biridir. İnsan hak ve özgürlüklerine taahhütlerimizi gerek ülke içinde, gerekse dışında yerine getirmeliyiz. Guantanamo’dan alınan ders budur ve bu sebeple müstakbel başkan Obama’nın üssü kapatma kararını memnuniyetle karşılıyoruz.”
Irak, Afganistan ya da benzer krizlerde olduğu gibi ‘uygar dünya’nın yanlış yaptığını anlaması için bunca masumun kanının akmasına gerek var mıydı? Hadi aktı diyelim, ‘uygar dünya’ yaptığı bu yanlıştan gerçek anlamda ‘ders almıştır’ diyebilir miyiz?
Keşke öyle diyebilseydik. Elbette ki ‘hata’dan dönmek büyük bir fazilettir, ama aynı hatayı tekrarlamayı nasıl izah edeceğiz? Diyelim ki Irak’ta, Afganistan’da ya da dünyanın başka bir yerindeki ‘hata’dan ders alındı ve bu şekilde ‘özür’ dilendi. Peki halihazırda devam eden Gazze katliâmı karşısındaki suskunluğu nasıl izah edeceğiz?
“Uygar dünya”nın hata yaptığını anlaması için Gazze’de bir tane dahi olsa taş üstünde taş, omuz üstünde baş kalmamalı mı? Geçmişte yaptıklarına ve hali hazırda yaptıklarına bakarak, ‘uygar dünya’nın yanlışta ısrar ettiğini söylemek mümkün. Bir konuda ‘özür’ beyan ederek kendilerini temize çıkaracaklarını düşünüyorlarsa yanılıyorlar.
İnsanlık tarihi, zalimlerle birlikte zalime yardım edenleri de hayırla yad etmeyecek...
20.01.2009
E-Posta:
[email protected]
|