amdan ekranda, canlı yayın Gazze’deki cansız bedenlerin düşüşünü izlerken, diğer taraftan da borsa haberlerini, döviz dalgalanmalarını alt yazı olarak okuyoruz… Tersi de olabiliyor Filistin’de ölenlerin sayı 800 bilmem kaç olduğu alt yazıda geçerken üstte ekonomiden, krizden, geçimden konuşuyoruz… Bir de buna onuncu bir dalga eklendi; Ergenekon…
İzlemeye varmısınız, yok musunuz? Yokum diyebilir misiniz, Acun’u seyrediyor olsaydınız “yokum” dediğinizde bir alkış tufanı tutardı ki sormayın; sanki kahraman oldunuz, sanki kötüleri defettiniz, sanki masumları kurtardınız, sanki yeryüzüne barış getirdiniz…
Ne acayip ve garaip günlerden geçiyoruz, bu günlerden ne günlere geçeceğimiz de belli değil; belli olan fert ve dünya olarak bilinmezlere gittiğimiz… Çelişkiler, çatışmalar, çarpışmalar; hep benlik üstüne, hâkimiyet üstüne, güç üstüne, üstünlük üstüne, haz üstüne, daha fazla zevklenmek üstüne, dünyayı yutma üstüne; dünyayı, dünyaları yakma pahasına olsa da… En küçük daireden en büyük dünya dairesine, dönüş aynı minval üzere; içimizin en içindeki düşman, dışımızın en dışındakiyle aynı paralellikte yürüyor...
İnsan, yerin hangi yerinde, zamanın hangi zamanında yaşarsa yaşasın, yine insan… Firavun, saltanatının gitmesi korkusundan yeni doğan on binlerce çocuğu öldürtmüş; aynı kafa aynı zihniyet aynı anlayış bugün Filistin çocuklarını katlediyor… Medeniyetmiş, Birleşmiş Milletlermiş, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesiymiş; kâğıt üstünde ve duvarlara asılan tabelâlardan ibaret; insanlık yakılırken ve yıkılırken bir şey yapmıyorsanız ne işe yararsınız?
Efendim, fazla duygusal olmayalımmış; duygusuzluklarından çocuk canları canice öldürenlere sesimizi çıkarmayalım mı, tarafsız mı kalalım zalimle mazlûm arasında, aklımızdan istifa mı edelim, vicdanımızı konuşturmayalım mı, vicdansızlara karşı? Bütün Yahudiler kötü değildir, fakat zalim olan bütün Yahudiler—aynı zihniyette bütün insanlar—zulmünün karşılığını almalı ki masumların hakkı korunmuş olsun; bunda sonuna kadar duygusalız, sonuna kadar aklımızla hareket ediyoruz, sonuna kadar kalbimiz aklımızla beraber vicdanın yanında…
Çocuk canlar cansız yere düşerken önce düştüğü yeri, sonra bütün vicdanları yakıyor; dünya alev alev yanıyor… Gönül derinliğinden coşup gelen gözyaşlarından oluşan denizden masumlar geçecek de, bilmiyorum firavun bozuntuları ne yapacak, dünya görecek…
Camdan öte biraz da candan bakabilmek hadiselere, olaylara; kendi aynamızda kendimizi seyretmek alt yazısız ve yorumsuz, içimizde, evimizde, ülkemizde, dünyada, karanlığa karşı ışık yakabilmek… Kötülükten men etmek iyiliği emretmek; insan olmak, insan onurunu korumak, insan ölmek, kolay mı ki?
13.01.2009
E-Posta:
[email protected]
|