Cennette, üzüntü ve sıkıntı olacak mı?
Bir gün bir aile ortamında ahiret ve Cennete dair bir sohbet esnasında bir kardeşimiz bir suâl sordu:
“Cennette uzun ve ebedî bir süre yaşanacak. Yaşa, yaşa, yaşa!.. Nereye kadar? Bu kadar uzun bir süre yaşamak insana bıkkınlık ve usanç vermez mi?”
Bu suale saf ve masum bir kardeşimiz gayr-i ihtiyarî güzel bir cevap verdi:
“Cennette üzüntü, sıkıntı ve bıkkınlık olmayacak ki; insan uzun yaşamaktan sıkılsın veya bıksın.”
Bu kardeşimiz kısa ve sade bir cümle ile mühim bir hakikati özetleyivermişti.
Evet, yukarıda naklettiğimiz suâl çokların aklına geliyor. Bilhassa dünyevî şartlar ve yaşayış içinden Cennet ve Cennetin nimetlerine bakılarak bu tür sorular soruluyor. Zannediliyor ki Cennet dünyadan biraz daha ileri bir yaşantıya sahip. Halbuki Cennet ve içindeki nimetler dünya aklı ve zevki ile ölçülemeyecek kadar yüksek ve ulvî.
Bu husus Risâle-i Nur’un bir çok bölümünde izah edilmiş.
29. Söz’de geçen aşağıdaki ifade meselemize mühim bir ışık tutuyor:
“Şu kâinata dikkat edilse görünüyor ki; içinde iki unsur var ki, her tarafa uzanmış, kök atmış. Hayır şer, güzel çirkin, nef’ zarar, kemâl noksan, ziyâ zulmet, hidâyet dalâlet, nur nâr, imân küfür, tâat isyan, havf muhabbet gibi âsârlarıyla, meyveleriyle, şu kâinatta, ezdâd, birbiriyle çarpışıyor, dâimâ tegayyür ve tebeddülâta mazhar oluyor, başka bir âlemin mahsulatının tezgâhı hükmünde çarkları dönüyor. Elbette, o iki unsurun birbirine zıd olan dalları ve neticeleri, ebede gidecek, temerküz edip birbirinden ayrılacak; o vakit, Cennet-Cehennem sûretinde tezâhür edecektir.” (Sözler, 491)
Bu bölümdeki “Elbette, o iki unsurun birbirine zıd olan dalları ve neticeleri, ebede gidecek, temerküz edip birbirinden ayrılacak; o vakit, Cennet-Cehennem sûretinde tezâhür edecektir” ifadesi cennette üzüntü olup olmayacağına dair açık bir cevap veriyor.
Zira ahiret âlemlerinde zıtlıklar tam olarak ayrılacak. İyilikler ve hayırlı duygular Cennete, kötü ve şerli hisler ve işler ise Cehenneme gidecektir.
Bu hususu biraz daha net ifade etmemiz gerekirse:
Hayır Cennete; şer Cehenneme gidecektir.
İyilik Cennette; kötülük Cehennemde olacaktır.
Küfür, dalâlet, zındıka, münafıklık, fısk, fücur, zulüm Cehennemde; iman, ibadet, itaat, adalet, ahlâk Cennette yer bulacaktır.
Sıkıntı, elem, üzüntü, bıkkınlık, çaresizlik, fukaralık, perişanlık Cehennemde; sevinç, mutluluk, saadet, huzur, lezzet Cennette ebediyet kazanacaktır.
İşte bu misaller gibi ahirette bütün zıtlıklar ayrılması sebebiyle, Cennete giden Allah’ın has kulları ebedî olarak iyi, güzel ve mutlu duyguları yaşadığı için çirkin ve kötü duygulardan tamamen arınmış olacaklar. Bu sebeple kötü, çirkin ve can sıkıcı duygular insan davranışında etkili olmayacaktır. Belki ancak o duygular isim ve bilgi olarak insanda kalacaktır. Bu da bir ölçüde Cennet nimetlerinin lezzetini tam olarak bildirmek için istimal edilecektir.
Meyve Risâlesinde geçen aşağıdaki ifade bu hususu açıklar:
“Cehennem fikri, geçmiş iman meyvelerinin lezzetlerini korkusuyla kaçırmıyor. Çünkü, hadsiz rahmet-i Rabbâniye, o korkan adama der:
‘Bana gel, tevbe kapısıyla gir. Tâ Cehennemin vücudu, değil korkutmak, belki sana Cennetin lezzetlerini tam bildirsin ve senin ve hukuklarına tecavüz edilen hadsiz mahlûkatın intikamlarını alsın, sizi keyiflendirsin.”
Suâl: “Cenâb-ı Hakkın ‘Tevvab, Gafur, Settar’ gibi isimleri günahları affeden tecellîleri var. Cennette günah olmayacağına göre Allah’ın bu isimlerinin tecellîsi Cennette nasıl anlaşılıp bilinecek?”
Cevap: Evet, Cennette günah olmayacak, ancak insan Allah’ın Tevvab, Gafur, Settar ve Rahîm gibi isimlerinin tecellisi ile Cennete girecektir.
Cennette ebedî olarak bu isimlerin tecellisi ile ebedî lezzetlenecek. Zira Allah günahlarımızı affetmese Cennete gidemezdik. Günahlarımızı örtüp bize rahmeti ile muâmele etmese Cennetin o yüksek nimetlerinden istifade edemezdik.
İşte insanın Cennette ebedî olarak kalmasının sebebi Allah’ın Gafur ve Tevvâb gibi isimlerinin tecellisi ile olur.
Bu sebeple bu isimler de Cennette ebedî olarak tecelli etmiş olurlar.
Bu durumu dünyevî bir misâl ile de açıklayabiliriz.
Ömrünün yarısını fukaralık ve perişanlıkla geçirmiş bir insan Allah’ın Ganî ismine mazhar oluyor ve kendisini dünyada mesut edecek büyük bir zenginliğe kavuşuyor. Elbette ki bu insan fukaralığı zihninde tutarak Allah’ın Ganî isminin devamlı tecellisine mazhar olacaktır. Zira zenginliğin devamı bunu gerektirir.
İşte bu misal gibi, cennette ebedî saadete kavuşmuş bir mü’min de, ebedî olarak Allah’ın Tevvab ismine, Gafur ismine, Rahîm ismine mazhar olmaya devam edecektir.
[email protected]
|