GİNE’NİN İÇ VE DIŞ PROBLEMLERİ
Dış problemleri: Gine, komşusu Gine-Bissau ile arasında bazı sınır anlaşmazlıkları ve karasuları konusunda anlaşmazlık bulunmaktadır. İki ülke arasındaki anlaşmazlık geçmişte bazı siyasî krizlere de yol açtı. Bir diğer komşusu Liberya’daki iç karışıklıklar ve bu karışıklıklar dolayısıyla çok sayıda Liberyalının Gine’ye sığınmak zorunda kalması da Gine yönetimini sıkıntıya soktu. Gine yönetimi Liberya’daki iç çatışmalara askerî yönden de müdahale etti ve birçok Gine askeri bu çatışmalarda vefat etti. İç problemleri: Ülke yönetiminin demokratik özgürlükleri kısıtlaması ve iktidarda kalabilmek için bazı oyunlara başvurması halkın tepkisine yol açmaktadır. 1993’te ülke genelinde yönetimin demokratikleşmesini isteyen geniş çaplı gösteriler düzenlendi. Yukarıda da belirtildiği üzere komşu ülke Liberya’da yaşanan olaylar ve ülke yönetimini ele geçiren Hıristiyanların, Müslümanlara insanlık dışı uygulamalarda bulunması dolayısıyla çok sayıda Liberyalı Müslüman Gine’ye sığınmak zorunda kaldı. Liberyalı mülteciler sorunu Gine’yi gerek ekonomik, gerekse sosyal yönden çeşitli sıkıntılara sokmaktadır. Bütün sıkıntılarına rağmen Gine’de yine de bir istikrar söz konusu.
NÜFUSUN YÜZDE 60-65'İ
OKUMA YAZMA BİLMİYOR
Gine’de İslâmî çalışmaların organizesi için 1988’de İslâmî Millî Birlik adında bir teşkilât oluşturulmuş. Bu teşkilât devlete bağlı ve teşkilâtın genel başkanı da hükümet nezdinde kabul ediliyor. Kuruluşun üst yöneticileri zaman zaman bir araya geliyor. Fransız sömürgesi döneminde kapatılan İslâmî okullar ve medreseler yeniden açılmaya başlamış durumda. İslâmî okullara halkın rağbeti çok yüksek. Hatta bazı bölgelerde bu okullara rağbetin çok olması resmî okulların kapatılması sonucunu doğurmuş. Ancak bu okullar ve buralara devam eden öğrenciler çeşitli maddî imkânsızlıklarla karşı karşıya. Resmî dilin Fransızca olması buralardan mezun olanların üniversitelere alınmaması onları zor durumda bırakıyor. Diğer Batı Afrika ülkelerinde olduğu gibi Gine’de de misyoner örgütleri yoğun faaliyetler yürütüyorlar. Özellikle eğitim çalışmalarına ağırlık vererek Müslümanların çocuklarını kendi kontrollerine almaya çalışıyorlar. Bu durumdan rahatsız olan Müslümanlar eğitim alanında misyonerlerin kurumlarına alternatif olabilecek kurumlar kurma çabası içinde. Bu arada Gine’de sömürge anlayışına bir tepki olarak okuma yazma oranının çok düşük seviyelerde olduğunu not edelim. Nüfusun yüzde 60-65'i okuma yazma bilmiyor. Gine’deki misyonerlik çalışmaları Müslümanları dinlerine daha çok sarılmaya ve Hıristiyanlaştırma faaliyetlerine karşı İslâmî tebliğ çalışmalarına daha çok destek vermeye yöneltmiş durumda. Mus’ab B. Umeyr Vakfı da bu hizmetlere ağırlık veren bir vakıf.
GİNE’DE EKONOMİK HAYAT NASIL?
Bu ülkede kamuda çalışan bir devlet görevlisinin aylık maaşı ortalama 50-80 dolar civarında. İyi maaş alanlar 100 dolar alıyor. Çok eşli evlilik, ülkede biraz da hayat şartlarının dayatması sonucu yaygın. Kadın nüfus çok fazla. Dul kadınlar ve yetim çocuklar çok fazla. Bu sebeple durumu kısmen iyi olan çoğu erkek hem dul kadınlara bakmak hem de yetimleri himaye etmek için ikinci üçüncü evliliği yapıyor. Ülkedeki ortalama ömür süresi 42-45 yaşlarına kadar düşmüş. Bir polis memurunun ortalama 50 ila 75 dolar olan maaşı. Herhangi bir sanayileşme ve büyük fabrikanın olmadığı Gine’de nüfusun büyük bir çoğunluğu işsiz. Halk seyyar tezgâhlarda yerel tropikal meyve ve sebzelerin küçük ticaretini yaparak geçiniyor. Gine halkı, devletin dolumunu ve üretimini yaptığı su ticaretiyle de ciddî mânâda aile bütçelerine katkı sağlıyor. Sıcak ve nemli hava insanların su ihtiyacını tabiî olarak arttırıyor. Bu da su ticaretini öne çıkarıyor. Halkın temel gıda ürünleri balık, patates, muz ve diğer tropikal meyveler. Nerdeyse bütün yemeklerde soğan bir şekilde kullanılıyor. Bizim gibi ekmek yeme kültürleri yok. Ancak Fransızlar ekmek yapımını öğretmişler. Ekmekleri en az bizim ki kadar lezzetli...
Gine, 33 idarî bölgeden, 175 yerel birimden meydana geliyor. Gine ekonomisi tarım ve madenciliğe dayanıyor. Tarım ürünlerinin gayri safi yurtiçi hâsıladaki payı yüzde 28 civarında. Çalışan nüfusun yüzde 78’i tarım alanında iş görüyor. Üretilen tarım ürünlerinin başında pirinç, hurma, pamuk, muz, kahve, ananas, yer fıstığı, palmiye tohumu, mısır, darı, manyok, turunçgiller ve bunların dışında çeşitli sebze ve meyveler var. Gine’de balıkçılık da önemli gelir alanlarından biridir. Önemli bir ihraç kalemi olan balığın yüzde 90’ı denizlerden, yüzde 10’u iç sulardan elde ediliyor. Gine’de çıkarılan madenlerin başında boksit, demir ve alüminyum geliyor. Gine, boksit üretiminde dünyada önde gelen ülkelerdendir. İhraç gelirlerinin yüzde 87’si boksit, demir, alüminyum ve bunların konsantrelerinin ihracatından sağlanıyor. Bunun yanı sıra elmas da çıkarılmakta ve ihraç edilmekte. Gine, altın başta olmak üzere yukarıda sayılanların dışında da çeşitli maden rezervlerine sahip. Ancak bu madenlerin işletilmesi için henüz tesisler kurulamamış. Orman yönünden de zengin olan Gine orman ürünlerinden de önemli gelir temin etmektedir.
Para birimi: Gine Frankı. 1 dolar 5 bin Gine Frankına eşit. Yani enflasyon çok yüksek. Ülkenin gayri safi millî hasılası: 3 milyar doların üzerinde Kişi başına düşen millî gelir 450 dolar civarında.
Dış ticaret: İhraç ettiği ürünlerinin başında boksit, demir, alüminyum, elmas, kahve, ananas, muz, palmiye tohumu ve çeşitli tarım ürünleri gelir. İthal ettiği malların başta gelenleri ise ulaşım araçları, makineler, petrol ürünleri, inşaat malzemeleri, gıda maddeleri ve çeşitli sanayi ürünleridir. Dış ticaretinde birinci sırayı Fransa almaktadır. Bu ülkeden yapılan ithalatın bütün ithalattaki payı yüzde 32 civarında. Fransa’dan sonra ABD, İspanya, İtalya, İrlanda, Brezilya ve Belçika gelir.
Sanayisi: Maden tesisleri dışında Gine’nin mevcut sanayi kuruluşları küçük sanayi kuruluşları şeklinde. Bir bakıma bizim KOBİ işletmeleri gibi atölyeler var. Mevcut fabrikalar tekstil, çimento, şeker, ayakkabı, mobilya, konserve, sabun, sigara, kibrit, meyve suyu üretimi üzerinedir. Elektrik enerjisinin yüzde 66’sı termik santrallerden, yüzde 34’ü hidroelektrik santrallerinden elde edilmektedir.
Ulaşım: Başşehir Konakri’de uluslar arası trafiğe açık bir havaalanı bulunmaktadır. Gine’nin bununla birlikte tarifeli sefer yapılabilen 4 havaalanı mevcuttur. Konakri’de ihracat ve ithalatta kullanılan bir liman bulunmaktadır. Gine’nin 100 grostonun üstünde yük taşıyabilen 23 gemisi vardır. 940 km.’lik demiryolu, 28.400 km.’lik karayolu ağına sahiptir. Türk iş adamları bu ülkede ticaret yapmak isterse cazip imkânlar mevcut. İş gücü çok ucuz. Ancak devlet politikalarını bu gözle araştırmak lâzım. Çin gibi bir ülke ile ticaret yaparken Gine gibi Müslüman bir ülke ile neden ticaret yapılmasın. Türkiye’nin bu ülkeye satabileceği mallar olduğu gibi bu ülkeden alabileceği mallar da var. Toplam 8.5 milyon nüfusa sahip bir ülke olan Gine’ye destek olabilmek için ticarî partnerlik olmazsa olmaz unsur diye düşünüyorum. Özellikle elişi üretimi yapılan malzemeler var ki Çin’in ürünlerine göre 10 kat daha kaliteli fiyatı da bence Çin ürünlerine göre makul. Ticaret erbabı vatandaşlarımız bence bu fırsatı değerlendirmeli.
SONUÇ NİYETİNE...
Bayramın son günü Mus’ab B. Umeyr Vakfı merkezinde ucu açık geniş katılımlı bir toplantı gerçekleştirdik. Daha önceki görüşmelerimizde olduğu gibi bu toplantıda asıl maksadımızın bayramı vesile ederek kardeşliğimizi pekiştirmek olduğunu vurguladık. Bayramda sadece “et dağıtmak için” Gine’ye gelmediğimizi vurguladık. Bu toplantıda eğitim-sağlık-kültür hizmetlerine yönelik projeler hazırlamaları ve bu projelerini İHH’ya sunmalarını söyledik. İHH’nın bu tür projeleri destekleyebileceğini ifade ettik. Kardeşlik üzerine yaptığımız konuşma onları çok etkiledi. Dillerimiz ve renklerimiz farklı olsa da sonuçta hepimiz aynı Allah’a, aynı peygambere, aynı kitaba inanıyoruz. Hülâsa aynı ortak değerlere bağlıyız. Bunu hatırlattık. Çok memnun oldular. “Türkiye’deki Müslüman kardeşlerimize selâmlarımızı götürün” dediler. Siz okurlarımıza siyahî kardeşlerimizden selâm getirdik. Toplantının bitiminde de doğruca Konakri Havaalanına geçtik. Vakıf görevlileri de gece yarısı olmasına rağmen bizi uğurlamaya geldi. Gece yerel saatle 03:40’ta uçağımız havalandı. Sabah 07:30 gibi Kazablanka Havaalanına indik. Burada yarım saatlik bir beklemenin ardından İstanbul uçağına bindik. Yerel saatle 08:30 gibi kalkan uçağımız İstanbul’a ikindi vakti indi.
“HOŞGELDİNİZ OSMANΔ
DİYE HİTAP ETTİLER
Yolculuk faslını böylece tamamladıktan sonra tekrar Gine’ye dönecek olursak geziden izlenimimi şöyle özetlemek mümkün. Selefi kökenli Hanbelî ve Malikî mezheplerinin yaygın olduğu Gine’de Müslümanlar inançlarından taviz vermeden özgürlük mücadelesine devam ederek 1958 yılında bağımsızlığını kazandı. Ancak devlet olabilmek için, kurumsallaşma süreci halen devam etmekte. Fransa’dan bağımsızlığını kazanan Gine devletleşme sürecini yaşıyor. Son yıllarda yapılan bilimsel araştırmalar Türkiye’nin Afrika ülkeleri ile ilişkilerinin seyrinde ‘Osmanlı mirasının’ önemli bir yere sahip olduğunu ortaya koymakta. Buna Gine’de biz de şahit olduk. Osmanlı coğrafyasına uzak bir nokta olmasına rağmen Gineliler arasında bizlere “Hoşgeldiniz Osmanî” diye hitap edenlere rastladık. Tarihçilerimiz Osmanlı İmparatorluğunun Afrika’ya yönelik geliştirdiği dış politikayı araştırdıkça tarihimizin bilinmeyen yönleri su üstüne çıkmakta. Afrika’daki Osmanlı mirasının sadece kıt'anın kuzeyindeki Cezayir, Tunus, Mısır gibi ülkelerle sınırlı olmadığı Orta ve Güney Afrika coğrafyasında bile bu mirasa rastlandığı bugün artık sır değil. Yani Osmanlı sadece kendi yönetimi altında bulundurduğu coğrafyalarda değil diğer coğrafyaları da etkilemiş. Afrika’lı Müslümanlar her fırsatta Osmanlı’ya duydukları sevgi ve minneti dile getiriyor. 1.5 milyara yaklaşan nüfusu ile Afrika, bir yandan sömürgeci güçlerin iki-üç asırdır dayattığı siyasî ve sosyal kimlikten kurtulmaya çalışırken, bir yandan da yeni sosyal ve siyasal kimliğini belirleme uğraşında.
AFRİKA KİMLİK DEĞİŞİMİ SÜRECİNDE
Bu bakımdan başta Türkiye olmak üzere Müslüman ülkelere çok iş düşüyor. Daha mecrasını bulmamış bu muğlâk ve çetin arayışın içindeler... Sömürgeci dönemde olduğu gibi kendilerine has ne varsa kaybedip varacakları yeni bir kimliği tasvip etmeyecekleri gerçeği orta yerde duruyor. Bununla beraber kendi kimliklerini yok saymayacak fakat onu zenginleştirecek yeni kimliklere açıklar. Hâlihazırdaki Afrika’nın hassas olduğu bu mevzuyu şöyle özetlemek mümkün: “Kimlik kaybetmeksizin yeni kimlikler elde etmek.”
Dolayısıyla Afrika ile kurulacak bütün ilişkilerde eşitlik ilkesine samimî vurgu yapılmalı. Üstünlük, aşağılık hatta gerekirse liderlik gibi kavramlardan sıfatlardan uzak durmaya özen gösterilmeli. Afrika’nın bu kimlik değişimi sürecinde yeni aktörler devreye girerken (Çin gibi), eski sömürgeci aktörler de yeni yüzleriyle yani tebdil-i kıyafetlerle bu boşluğu doldurma peşinde. Gine’de Çinliler başta olmak üzere her milletten farklı amaçlarla bu ülkeye gelmiş insanlara rastlamak mümkün. Türkiye ve diğer İslâm ülkelerinin bu kara coğrafyanın insanlarına, bilhassa kendilerine karşı sorumlu olduğumuz Müslümanlarına, yeni bir trajik serüvenin yaşatılmaması ve stratejik dengelerin kendilerinden yana kurulması için etkin ve onurlu aynı zamanda kurumsal yapılarla desteklenen ilişkiler ağı kurmalı. İHH’nın Gine’deki yerel bir vakıfla işbirliği yaparak bu ülkedeki faaliyetlerini sürdürüyor olması bu açıdan takdire şayan. Umarım diğer kurum ve kuruluşlarda benzer çalışmaların içine girerler...
CAMİLERİN VE OKULLARIN
YARDIMA İHTİYACI VAR
Bugün bütün Afrika’da açlık, sefalet, kıtlık, ırkçılık, ölümcül hastalıklar, cehalet, inanç özgürlüğünün kısıtlanması gibi sorunlar ülkeden ülkeye değişmekle beraber, kendini en geniş problemler olarak hissettirmekte. Gine’de de benzer sıkıntılar var. Bu insanlara yardım yapmak karınlarını doyurmak yerine kendi imkânlarını kullanmaları öğretilmeli. Yani “balık vermek” yerine “balık tutmak” bu insanlara öğretilmeli. Ayrıca insanların sosyal ve ekonomik sorunları dinsel amaçlar uğruna istismar edilmekte. Bu tür sorunlara karşı insanlara çözüm yollarının genel ilkeleri sunulmalı. İslâm’ın Afrika kıt'asındaki durumu, bütün Müslümanların ve dinî kurumların haberdar olması gereken bir konu. Afrika’da sömürgecilik döneminin bıraktığı yaralar, hâlâ kapanmış değil. Gine zengin yeraltı ve yerüstü kaynaklarına sahip olsa da, diğer Afrika ülkeleriyle ortak kaderi paylaşıyor. Sömürgecilik döneminin bıraktığı yaralar, hâlâ kapanmış kanamaya devam ediyor. Burada halkın büyük çoğunluğu fakir. Gine halkının ciddî mânâda yardıma ihtiyacı var. Nüfusun yüzde 90’a yakınını Müslümanlar oluşturuyor. Müslümanlar İslâmî faaliyetlerde oldukça hareketli bir yaklaşım içindeler. Bunun yanında camilerin ve okulların maddî yardıma ihtiyacı var. Hastaneler ve kurak kırsal bölgelerde su kuyularına ihtiyaç var. Yerde halısı olmayan camilere girdik. Bütün bunlar oldukça düşündürücü. Burada üniversiteye devam eden gençlerle tanışıp, sohbet ettik. Hepsinin amaçları bir noktada birleşiyor: Okuyup ülkesine faydalı olmak. En büyük temennimiz elbette bu insanların öğrenimlerini bitirip ülkelerinin geleceğine yön vermeleri. Mus’ab B. Umeyr Vakfı bu gençleri organize etmiş durumda. Temennimiz bu gençlerin Gine halkına ışık olmaları. Gine halkının sefaletinin önüne geçilip, bir an önce refaha kavuşturulması...
|