Çiçeği burnunda ülke Kosova’ya ve de savaşın izlerini sarmış olan Bosna Hersek’e bir dizi ziyaret gerçekleştirdik.
Bu iki güzel ülkeye gidiş amacımız yine buralarda halihazırda ayakta duran Osmanlı bakiyesi eserleri yerinde tesbit etmek ve fotoğraflamaktı. Aynı zamanda yepyeni bir ülke olan Kosova ve de orada bulunduğumuz günlerde Srebrenica katliâmının yıl dönümü faaliyetlerinin gerçekleştirileceği Bosna’dan izlenimlerimizi aktarmak niyetindeydik. Kaderin ilginç bir cilvesidir ki; Bosna Hersek’te olduğumuz günlerde Srebrenica katliâmının elebaşlarından Radovan Karaciç de Sırbistan da yakalandı. Böylece size oradan aktaracağımız hatırata bir de Karaciç’in yakalanması ile ilgili tepkiler de eklenmiş oldu.
Bosna Hersek’e ve Kosova’ya daha evvel 2006 yılının yazında gitmiştik. Tabiî o zamanlar Kosova bağımsızlığını kazanmış bir ülke değildi. KFOR uluslar arası Kosova gücünün kontrolü altında statüsü henüz belli olmayan bir bölgeydi. O günden bugüne Kosova için elbette çok şeyler değişti. 17 Şubat 2008’de tek taraflı olarak bağımsızlığını ilân etmiş ve ardından peyderpey olarak bir çok ülke Kosova’yı tanımıştı. Aradan geçen 4-5 aylık bir süreçte Kosova’nın birdenbire atılım yapması elbette beklenemezdi. Ancak bizim son olarak gittiğimiz 2006’dan bu yana ülkenin epey bir yol kat ettiğini söyleyebiliriz.
BAĞIMSIZLIĞIN KEYFİNİ YAŞIYORLAR
Kosovalılar şüphesiz bağımsız olmanın keyfini yaşıyorlar. Ülkenin her yerini bayraklarla donatmışlar. Kendi bayraklarının yanında (yani bildiğimiz Arnavutları simgeleyen bayrak ile Kosova’nın yeni mavi renkli bayrağı) bir de bu bağımsızlık mücadelesinde kendilerini desteklediklerine inandıkları ABD, Almanya, Türkiye gibi ülkelerin bayraklarına da sıkça rastlıyorsunuz. Kosovalılar bu ülkelere büyük minnettarlık duyuyorlar şüphesiz. Ama Türkiye’ye “büyük ağabey” olarak baktıklarını da özellikle söylemek gerekir. Şüphesiz Kosova’nın gerçek mânâda bağımsız olması için daha çok yol alması gerekiyor. Hali hazırda tam bağımsız olduğunu söylemek safderunluk olur. Çünkü Kosova gerek ekonomik anlamda, gerekse siyasî anlamda rüşdünü ispat etmiş değil. Zira ekonomisi tamamen dışa bağımlı. Siyasî anlamda da başka ülkelerin garantörlüğüne muhtaç bir pozisyonda haliyle. Şu anda Kosova teşkilâtlanmasını tamamlamaya çalışıyor. Polisi, adliyesi, belediyeleri henüz teşkilâtlanmayı tamamlamış değil. Orada olduğumuz dönemde gümrükte ve şehir içlerinde Türk polis güçlerinden bir çok mensup ile karşılaştık ve sohbet ettik. Bunlar Kosova’da çeşitli eğitimler veriyor ve teşkilâtlanmaya yardımcı oluyorlar. Şüphesiz yeni kurulan bir devlette bu türden gelişmelerin birden olması beklenemez. Dikkatimizi çeken diğer önemli nokta ise ekonomik olarak yerli üretimin oldukça zayıf olmasıydı. Ülkede gezmediğimiz şehir kalmadı. Başşehir Priştina’dan tutun da, Prizren, Mitrovica, İpek gibi bir çok önemli şehrinde neredeyse bütün fabrikalar terk edilmiş ve atıl durumdaydı ne yazık ki. Bu sebeple ticarî olarak tamamen dışa bağımlı bir görünüm arz ediyor Kosova. Şüphesiz çok uluslu güçlerin bu türden fabrikaların atıl durmasına göz yumdukları bir gerçek. Çünkü bu şekilde Kosova hem bu ülkeler için hazır ve geniş bir pazar olacak hem de kendilerine bağımlılığı bu şekilde süreklilik arz edecektir. Bunda bir başka etken de gerek Kosova’nın, gerekse Bosna Hersek’in vatandaşlarının ekseriyetinin gurbetçi olmaları. Dolayısıyla ülkeye para girişi sürekli Avrupa ülkelerinden ve Türkiye’den oluyor. Eğer 2 milyon Kosovalı, Kosova’da yaşıyorsa bir o kadarı da Avrupa ülkeleri ve Türkiye’deler ve buralarda çalışarak ailelerinin geçimini sağlıyorlar. Bunu yaz aylarında yabancı plâkalı araçların çokluğundan da çok rahat anlayabilirsiniz zaten. Tam da bu sebeple ülkede Almanca bilenlerin oranı oldukça fazla. Çünkü hemen herkesin ailesinden bir ya da birden fazla kişi Almanya gibi ülkelere gidip çalışmak durumunda.
|