STK’ların demokratikleşmesi ve sendikalar
Toplumun dinamik ihtiyaçlarına cevap veren organizasyonlara sivil toplum denir. Sivil toplumda gönüllük esastır. Katılımcı demokrasinin temel unsurlarından biridir. Bu bağlamda sendikacılığının temel varlık sebeplerinin birincisi demokratik katılımı sağlamak olmalıdır. Yoksa üyelerinin iradesini dikkate almayan bir sendika demokratik değil, antidemokratik bir sendikadır.
Demokrasinin özü, çoğunluğun oy kullanabileceği düzenli, dürüst ve yarışmacı seçimlerin olmasıdır. Sendika, demokrasi mücadelesi verirken üyelerine ve çalışanlarına hakkını vermelidir. Teşkilât içi demokrasi kültürünü tabana yaymalıdır. Seçim süreçlerini demokrasi şölenine dönüştürmelidir. Yoksa “kayıt yok, şart yok egemenlik milletindir” diyeceksiniz. Kendiniz kayıt koyacaksınız şart koyacaksınız! Bu şekilde inandırıcılığınız azalır.
Kendi evinde adaleti sağlamayanların dışarıda adaleti istemeye hakları yoktur. Sendikaların genel hastalığı olan “aşiretsel anlayışların” yani kendi lehine hareket alanını daraltmasına göz yumma, özgürlüğü sadece kendisi için isteme hastalığı STK’lar açısından kabul edilebilir bir durum değildir. Feodal toplumlar sivil toplumun güçlenmesiyle ancak iyileşir. Sivil toplumlarda dikey yapılanma yoktur. Yatay yapılanma vardır. Sadece elbise giyenler sivil olamazlar, zihniyetin sivil olması gerekir.
İnsanı göz ardı eden sistemler 19. asırda çökmüştür. 20. asır insanlığın kendine dönüş dönemi ve 21. yüzyıl insanlığın önünün açılacağı bir asır olacaktır. Bu da ancak sivil zihniyetle olur. Değişim olgusu her şeyi önüne katıp gidiyor. “Dün dünde kaldı cancağızım, bugün yeni şeyler söylemek lâzım” diyen Mevlânâ, değişimi o dönemde başlatmıştır.
Zaman ve mekânların değişmesi hükümlerin de değişeceği gerçeğini ortaya koymaktadır. Bediüzzaman’ın “eski hal muhal ya yeni hal ya izmihlal” demesi değişimin önünde kimsenin kalamayacağı gerçeğidir. Bu bağlamda STK’larda seçilecek insanlarda şu özellikler 21. yüzyıl sendikacığı için önemlidir:
lYakın, orta ve uzun vadeli planları olmalıdır.
lGönüllülük ve profesyonelliği birlikte yürütmelidir.
lGörüş çeşitliliğine saygı göstermesi gerekir.
lTekelleşme yerine ortaklık ve dayanışma kültürüne öncelik vermelidir.
lAçık, şeffaf ve iyi niyet içinde olmalıdır.
lKatılımcı sahayı birlikte paylaşma bilincinde olmalıdır.
lHer türlü çıkar ilişkisi dışında olmalıdır.
lProjeler geliştirebilmeli ve ortak paydalarda buluşabileceği diğer STK’larla işbirliğine gidebilmelidir.
STK’lar, ancak hürriyet ve meşveret esaslarıyla mükemmelliğe gidebilir. Sivil toplumlar içselleştiremediği sürece demokrasi olamaz. Hem kendimiz, hem de bize benzemeyenler için demokrasi istemeliyiz. En büyük hile hilesizliktir.
Son olarak adaletten kimseye zarar gelmez. Konuşan toplumun sivil kodlarını demokrasi zemininde beraberce oluşturabilme dileğiyle…
|
M. YUSUF AKBAŞ
18.08.2008
|
|
Kayıp çocuk raporu
Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı’nın raporuna göre, geçen yıl 7183 kayıp çocuk ihbarı yapıldı. 833’ü halen bulunamadı. Onları bekleyen tehlike: Hastalık, uyuşturucu, şiddet, cinsel istismar...
Dünyada her yıl yarısı kız çocuğu olmak üzere 2,5 milyon çocuğun kaçırılarak satıldığı, 90 milyon çocuğun sokakta yaşadığı tahmin ediliyor. Milyar dolarlık ticaret olarak da kabul edilen çocuk ticaretinin en önemli kaynağı, bazı Afrika, Balkanlar ve Güneydoğu Asya ülkeleri. Dünyada kayıp çocuk riski yüzde 30, Türkiye’de ise bu oran yüzde 15. Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı’nın hazırladığı “Kayıp Çocuklar Raporu”, tedbir alınmazsa Türkiye’deki riskin büyüyeceğini ortaya koyuyor.
Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı, 17 Aralık 2007 tarihinde, basındaki “kayıp çocuk” haberleri üzerine harekete geçerek İçişleri Bakanlığı’na Türkiye’de kayıp çocuk sayısını sordu. Geçen yıl bütün kamu birimlerine 7.183 kayıp çocuk bildirildiği, yapılan çalışmalarla 6.350’sinin bulunduğu, 2007 yılı sonu itibariyle kayıp olduğu bilinen çocuk sayısının 833 olduğu ortaya çıktı. Emniyet rakamlarına göre 15 Ocak 2008 itibariyle ise kayıp olduğu bildirilen çocuk sayısı 1446.
Rapora göre Türkiye’de kayıp çocukların en fazla olduğu şehirler, büyük şehirler ve göç alan şehirler. Kayıp çocukları üçe ayırmak mümkün: Kendi rızası ile kaçanlar, rızası dışında kaçırılanlar ve istemeden de olsa yoksulluk ve benzeri gerekçelerle kaçanlar. Kaçan çocukların özenti, ebeveyn boşanması, şehirleşememe gibi alt başlıkları; kaçırılan çocukların ise çocuk ticareti, dilencilik ve cinsel sömürü gibi sebepleri var. Kayıp çocukları bekleyen sorunlar: Hastalık, uyuşturucu, şiddet ve cinsel istismar.
Geçen yılki verilere göre, en fazla kayıp çocuk ihbarı yapılan il Ankara. Ankara’da kayıp ihbarı yapılan 1006 çocuktan sadece 30’u halen aranıyor. İzmir’de 642 kayıp ihbarı yapıldı, 15’i halen aranıyor, diğerleri bulundu. Bursa’da 439 ihbar yapıldı, 42 çocuk aranıyor. İstanbul’da kaç ihbar yapıldığı tam olarak bilinmiyor ama halen kayıp olduğu bildirilen 253 çocuk aranıyor.
Kayıp çocuk bildirimi açısından bölgelere göre sıralamada birinci sırayı 434 kayıp çocuk ile Marmara alıyor. Bunu sırasıyla İç Anadolu, Güneydoğu, Karadeniz, Ege, Doğu ve Akdeniz izliyor.
Raporda kayıp çocuklar sorununun çözümü için anne-babalara yönelik çalışmalar öngörülüyor. Alan taraması yapılarak ekonomik, sosyo-kültürel, psikolojik destek programları uygulanması, anne-babalara aile içi iletişim, ana-babalık eğitimi, çatışma çözme, empati geliştirme eğitimi verilmesi, periyodik ziyaretlerle değerlendirme ve yönlendirme öngörülüyor.
Kayıp çocukların ALO 183 Kadın ve Çocuk Sorunları Hattı ile ALO 150 BİMER Hattı ve Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı’na bağlı telefonlara başvuruda bulunulması istenirken, TCK 104. maddede geçen 15-18 yaşındaki mağdura yönelik cinsel eylemlerin takibi şikâyete tabi olmaktan çıkarılmasının da kayıp çocuk sorununun çözümünde etkili olacağı vurgulanıyor.
|
18.08.2008
|
|
Ergenekon derinleştirilsin!
ARALARINDA akademisyen, akademisyen, hukukçu, hak savunucuları, san'atçı ve gazetecilerin bulunduğu 300 kişi, Ergenekon dâvâsının karartılmaması, tersine derinleştirilmesi isteğiyle bir bildiri yayımladı. Bildirinin tam metni şöyle:
Yıllardır gözlerimizin önünde cereyan eden faili meçhul cinayetlerin, siyasî suikastlerin, devletin içine yuvalanmış çetelerin, halkı birbirine düşürmeyi amaçlayan hain provokasyonların, açık ya da örtülü darbelerin ülkemiz üzerine yaydığı karanlığın bir ucundan da olsa delinmesi imkânı Ergenekon dâvâsı ile Türkiye demokrasi güçlerinin önüne çıkmış bulunuyor.
Ergenekon İddianamesi özünde çok önemli suç iddiaları ve belgeleri ihtiva etmektedir. Bu suçlar bütün derin bağlantılarıyla ortaya çıkarılabildiği takdirde, temiz toplum olma yolunda Susurluk’ta, Şemdinli’de elimizden kaçırdığımız fırsatı yakalama imkânı doğabilir. Yıllardır apaçık bildiğimiz olayların ve bu olayların ardındaki mihrakların aydınlatılarak adalet önünde hesap vermelerinden kazançlı çıkacak olan ne günün siyasî iktidarı, ne de şu veya bu siyasal çevredir. Kazanan biz yurttaşlar, demokrasimiz ve geleceğimiz olacaktır. Ergenekon İddianamesi ahtapotun kollarından birini yakalamıştır. Ancak, diğer kollara ve gövdeye ulaşmakta kendini sınırlamış kaygısı uyandırmaktadır. Bu kaygı giderilmelidir. Meselâ askerî yargı, savcılığın gönderdiği belge ve bilgileri dikkate alarak yargılama sürecini işlettiği ve gereğini yerine getirdiği takdirde, Türkiye’yi kuşatan ve giderek derinleşen karanlığın aydınlanmasında önemli bir adım daha atılmış olacaktır. Ergenekon dâvâsının, her türlü uzlaşmanın ötesinde toplumsal ve siyasal ufkumuzun aydınlanması dâvâsı haline gelebilmesi için siyasî irade şimdi her zamankinden daha gereklidir. Asker-sivil bütün kurum ve kuruluşlar da dâvânın karartılmaması ve mutlaka derinleştirilmesi için aynı kararlılığı göstermelidir.
Bu dâvânın hayatî önemine inanan bizler, hukukî / adlî sürecin kamu vicdanını her yönden rahatlatacak şekilde, yargı bağımsızlığı çerçevesinde, adil ve titiz yargılama ilkelerine sonuna kadar uyularak sürdürülmesini diliyoruz. Türkiye demokrasi güçlerinin, karşılarında bir siyasal kanadın değil devlet içine yuvalanmış çetelerin ve darbeci zihniyetin bulunduğunun bilinciyle Ergenekon dâvâsının derinleşmesi ve öze varması için ortak mücadele vermeleri gereğine inanıyoruz. Demokratik, özgür, hukukun üstünlüğü ve insan haklarına dayalı bir ülkede yaşamak isteyen bütün yurttaşları, aklının ve vicdanının sesini dinleyerek dâvânın takipçisi olmaya çağırıyoruz.
|
18.08.2008
|
|
Kan dâvâsına son verecek çözüm
DİYARBAKIR’DA yaşanan bir olay kan dâvâlarının son bulması için umut ışığı oldu. Diyarbakır’ın tanınmış ailelerinden olan “Polat” ve “Kaya” aileleri arasında yaşanan ölümlü kavganın ardından kan dâvâsı yerine topluma faydalı bir anlaşma çıktı.
Birçok kişinin arabuluculuk yapması ve iki ailenin sağduyulu tutumuyla barış sağlandı. Halil Kaya’nın ailesi, barış karşılığında karşı taraftan babaları adına bir sağlık merkezi yapılmasını istediler. Bunun üzerine Polat ailesi, İbrahim Halil Kaya’nın hatırasını yaşatmak için Şehitlik semtinde Büyükşehir Belediyesi’ne ait arazide bir sağlık merkezi inşaatını üstlendi. Sağlık merkezinin açılışına, vefat eden Halil Kaya’nın oğlu avukat Kutbettin Kaya ile Vedat Polat’ın ağabeyi olan ve inşaat işiyle uğraşan işadamı Cemal Kemal Polat, Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir ile işadamları ve her iki ailenin üyeleri katıldı.
Açılış törenine katılan avukat Kutbettin Kaya, üzücü bir olayda babasını kaybettiğini belirterek, “Biz bunu bir kaza olarak nitelendiriyoruz. Aile olarak yüzyıllardır çağdışı tutumlar yerine topluma mal olacak böyle bir tesisin yapılmasını ön gördük. Yüzyıllarca süre gelmiş bu tür olaylarda kan parasıdır, mukabil hareket yapma olaylarıdır. Biz onun yanlış olduğunu bu kısır döngünün değiştirilmesi gerektiğini düşündük. Bu konuda sağ olsunlar katkıda bulunan insanların da çabalarıyla onları aştık, problemleri giderdik. Topluma yararlı olabilecek böyle bir tesis yapılsın diye talep ettik” diye konuştu.
|
18.08.2008
|
|
Darbe önergesine e-destek!
ÖDP Genel Başkanı Ufuk Uras’ın girişimleri ve 22 DTP vekilin de imzaladığı Sarıkız ve Ayışığı darbe girişimlerinin araştırılmasına yönelik önergesine e-destek geldi. “Ufuk Uras’ın önergesini destekliyoruz. Darbe girişimleri açığa çıkartılsın, darbeciler yargılansın” başlıklı metinde şöyle denildi:
“En temel demokratik hakkımız bile tehdit altındayken onu savunmayı başkalarına ihale edemeyiz. Daha fazla insan hakkı, refah, barış, eşitlik ve adalet istiyoruz, bu nedenle darbelere ve darbecilere karşı sessiz kalmayacağız.” Önergeye destek ver -mek için: www.ufukuraskoordinasyon.net
|
18.08.2008
|
|
Ulusalcı dernekler bölücü çıktı
ERGENEKON soruşturması çerçevesinde denetlenen 10 ulusalcı dernekte çarpıcı sonuçlara ulaşıldı. Darbe çağrılarıyla gündeme gelen USİAD’ın 16 yöneticisi ‘bölücülük’ten hapis yatmış. Vatanseverlik adı altında faaliyet gösteren derneklerin tamamında vergi kaçırmaya kadar varan usulsüzlükler tesbit edildi.
Büyük Hukukçular Birliği, Ayasofya, Kuvayı Milliye, Kuvvacılar, Büyük Güç Birliği, Özel Güvenlik Sektörü İşadamları Birliği, Yeniden Kuvayi Milliye Hareketi, Kuvayi Milliye Mücahitleri, Yeniden Müdafai Hukuk Hareketi gibi derneklerde de usulsüzlük tesbit edilerek haklarında işlem yapıldı.
|
18.08.2008
|
|
Kalite çemberine 6 başvuru
KURULUŞLAR KalDer tarafından verilen Kalite Çemberi Ödülü’ne başvurdu. KalDer Ankara Şubesi tarafından bu yıldan itibaren Kalite Çemberi Ödülü veriliyor. Ödüle; Bosch, BSH Ev Aletleri, Boytaş Mobilya, Nevşehir Özel Altın Yıldız Koleji, Türk Traktör, Yünsa kalite çember çalışmaları ile başvurdu. Konferans ve Ödül Töreni 23 Ekim 2008 tarihinde ODTÜ Kültür ve Kongre Merkezi’nde gerçekleşecek. Ödülün amacı; Türkiye’deki kurum ve kuruluşlarda, kuruma değer katan kalite çemberi çalışmalarının örnek teşkil etmesini sağlamak ve çalışanların kalite gelişimine katkılarını ödüllendirmek. Ödüle bu sene 6 kurumdan 8 farklı kalite çemberi başvuruda bulundu.
|
18.08.2008
|