Fransız sömürgeciler, diğer Batı Afrika ülkelerinde yaptıklarını Gine’de de yapar. Gine’den İslâm’ın izlerini silmek için İslâmî eğitimi yasaklar. İslâmî medreseleri ve eğitim kurumlarını kapatıp, ilim adamlarını ya öldürürler veya vatanlarını terk etmeye zorlarlar.
YAŞLILARIN VE ÇOCUKLARIN SEVİNCİ GÖRÜLMEYE DEĞERDİ
Bayramın ikinci günü otelde kahvaltımızı yaptıktan sonra hayvan pazarındaki hayvanlarından 5 tanesini alarak Halil İbrahim Bey’in evine götürdük. Burada kurbanlar kesildi. Bizler gerekli görüntüleri aldıktan sonra otele döndük. Kurbanların bir kısmı onun evinin bahçesinde kesilip parçalandıktan sonra fakir fukaraya dağıtıldı.
Otelde Türkiye’den getirdiğimiz konservelerden oluşan öğle yemeğimizi yedik. Biraz istirahat ettikten sonra vakıf görevlisi rehberimiz Adem Bey geldi. Kesilen kurbanların etlerini dağıtmak üzere Halil İbrahim Bey’in evinden bir arabaya yükledik. Konakri’nin huzurevi diyebileceğimiz çoğunluğunu âmâların oluşturduğu düşkünlerin kaldığı bir kampa gittik. Burada kurban etlerini dağıttık. Kadınların, yaşlıların ve çocukların sevinci görülmeye değerdi. Dağıtımın sonuna doğru bir Afrika klâsiği olan arbede yaşandı, ama neticede iş tatlıya bağlandı. Burada vakfın dağıttığı kuponlar işe yaradı. Kurban etleri kupon karşılığı verildiği için bir gün önce yaşadığımız sıkıntılar yaşanmadı...
HANIMLAR ZOR ŞARTLAR ALTINDA KUR’ÂN ÖĞRENİYOR
Dağıtım işi bittikten sonra Mus’ab B. Umeyr Vakfı mensubu hanımların organize ettiği bir hanımlar medresesine gittik. Medresenin üzeri çinko sac ile örtülü. Her türlü imkândan mahrum bir yer. Sadece naylon hasırlar var. Hanımlar burada Kur’ân öğreniyor. İslâmî bilimleri okuyup anlamaya çalışıyor. Buranın hanım öğretmeni, deftere yazdığı bilgileri hanım talebelere öğretmeye çalışıyor. Burası tıpkı bizdeki Kur’ân kursuları gibi bir yer... Bizden Elif Cüz’ü gibi ders araç gereci istediler. Biz de Türkiye’den bu tür ders araç gereçleri temin edilebileceğini söyledik. Kısa birer konuşma yaptık. Çok memnun oldular. Burada akşam ve yatsı namazlarını kıldıktan sonra vakfın ofisine geçtik. Küçük çaplı bir toplantı yaptıktan sonra otele döndük.
SÖMÜRGE HATIRALARI MÜZEDE SERGİLENİYOR
Bayramın üçüncü günü sabah otelde kahvaltımızı yaptıktan sonra Gine Konsolosluğumuza gittik ama bayram tatili sebebiyle görüşemedik. Bundan sonra Gine Ulusal Müzesi’ni gezdik. Müze görevlisi bayan ülke tarihi ile ilgili çok detaylı bilgiler verdi. İlkel dönemden günümüze değin Gine tarihinde bir yolculuk yapma imkânımız oldu. Müze binası dışındaki heykeller dışında fotoğraf çekme imkânımız olmadı. Müze görevlisi rehberimizden öğrendiğimize göre Gine topraklarına ilk gelen sömürgeciler Portekizliler ve Hollandalılar olmuş. 16. ve 17. yüzyıllarda Portekiz, arkasından Hollandalı gemicilerin yağma etmek için akın akın bölgeye gelmesiyle Gine’nin huzuru bozulmuş. Ancak 17. yüzyılda Fransızlar Gine kıyılarında etkili olmaya başlamış ve bazı kıyı bölgelerini ele geçirmiş. Bundan sonra Gineli Müslümanlar ile Fransızlar arasında amansız bir mücadele başlamış. Ve Bu mücadele halen devam ediyor. Zamanla ülkenin iç kesimlerine doğru ilerleyen Fransız sömürgeciler 1881’de Futa Calon Emiri 4. İbrahim Sori’yi Fransız himayesini kabul etmeye zorlarlar. 4. İbrahim Sori, bu konuda Fransız baskısına karşı direnir. 1885 Berlin Konferansı’nda Avrupalı sömürgeciler Batı Afrika topraklarının paylaşılması konusunda aralarında bir anlaşma imzalarlar. Bu anlaşmada Gine Fransızlara verilir. Bundan sonra 1887’de bugün Gine’nin başşehri olan Konakri’ye (Conakry) askerî garnizon kuran ve Gine’deki askerî güçlerini arttıran Fransızlar, Futa Calon emirleri üzerindeki baskılarını daha da arttırır. 4. İbrahim Sori’den sonraki emir Ebu Bekir Sori’nin 1896’da öldürülmesinden sonra yerine geçen emir, Fransız himayesini kabul etmek zorunda kalır. Bu olaydan sonra Gine, Fransız Batı Afrikası’nın bir parçası oldu. Bu olaydan sonra Futa Calon Müslümanlarının ileri gelenlerinden İmam Samori Ture ve oğlu Karamoko, Fransız himayesine karşı çıkarak savaşmaya devam eder. Ancak İmam Samori 29 Eylül 1898’de Fransızlara esir düştü ve bugünkü Mali sınırı içindeki o dönemde Fransa’nın hâkimiyetinde olan Gabon’a sürgün edilir. İmam Samori’nin heykeli Gine Ulusal Müzesinde sergileniyor. İmamın hamile eşinin ülkesinde doğum yapmasına izin verilir. Ancak daha sonra o da bebeğiyle sürgün edilir. İmam, 1900’de orada vefat eder.
FRANSIZLAR, İSLÂMIN İZLERİNİ SİLEMEMİŞ
Fransız sömürgeciler, diğer Batı Afrika ülkelerinde yaptıklarını Gine’de de yapar. Gine’den İslâm’ın izlerini silmek için İslâmî eğitimi yasaklar. İslâmî medreseleri ve eğitim kurumlarını kapatıp, ilim adamlarını ya öldürürler veya vatanlarını terk etmeye zorlarlar. Onların yerine ülkenin her tarafına Hıristiyan misyonerleri yayarak Hıristiyanlaştırma çalışması başlattılar. Ancak Gine halk işgal yönetimini hiçbir zaman benimsemediği gibi Hıristiyan misyonerlerin propagandalarına da rağbet etmez. İslâmiyet’e bağlılıkları daha da artar. Müzede sömürge dönemine ait belge ve bilgiler sergileniyor. Fransız sömürge valilerinden Gine’ye yararı dokunanların heykelleri de müzede sergileniyor. 1896 yılında fiilen başlayan Fransa sömürgesine karşı Ginelilerin bağımsızlık arzusu daima canlı kalır. 1950’lerden sonra bağımsızlık arzusu fiili eylemlere, genel grevlere, işçi hareketlerine vs.’ye dönüşür. Bu mücadelenin öncülüğünü Ahmet Seku Ture adlı bir lider yürütüyordu. Ahmet Seku Ture, Gine Demokratik Partisi adlı bir parti kurdu ve 1957’de yapılan seçimlerde 60 kişilik mecliste 56 üyelik kazandı. Gine halkı, Fransız Cumhurbaşkanı De Gaulle’ün sunmuş olduğu yeni anayasayı reddetti. Sonuçta Gine, 2 Ekim 1958’de bağımsız devlet oldu. Bağımsızlık sonrasında kurulan cumhuriyetin ilk cumhurbaşkanlığına Ahmet Sekou Toure getirildi. Toure, 21 Mart 1984’te ölünceye kadar bu görevi sürdürdü. Ahmet Seku Ture, Gine halkının bağımsızlık mücadelesinde önemli rol üstlenmiş olmakla birlikte batıcı ve laik anlayışa sahipti. Ülkeyi yönettiği süre içinde içe kapalı bir politika izledi. Fransa’nın uyguladığı ekonomik baskılar Ahmet Seku Ture’yi başlangıçta Sovyetler Birliği’ne ve Çin’e yanaşmaya zorladı. Bu kez de bu ülkeler Gine’yi sömürmeye kalktı. Ancak sonraki yıllarda Sovyetlerle bazı siyasî problemler yaşandı. Ture, 1975’ten sonra Fransa’yla iyi ilişkiler kurdu. Ture’den sonra cumhurbaşkanlığına hâlen bu görevi yürüten Lansana Konte getirildi. Konte, Ture’nin içe kapalı politikasının yerine dışa açık bir politika izlemeyi tercih etti.
Lansana Konte anayasada, yönetim biçiminde ve dış politikada önemli değişiklikler gerçekleştirdi. Konte de Batı yanlısı ve laik bir anlayışa sahip bir lider. Ancak İslâmî kesimle de iyi geçinmeye çalışıyor. Ülkedeki İslâmî çalışmalara hoşgörüyle yaklaşıyor.
GİNE’DE SİYASET VE SİYASÎ PARTİLER
Gine, 2 Ekim 1958’de Afrikalı sömürge ülkeleri içerisinde özgürlüğünü kazanan ilk ülkelerden oldu. Bu, zamanın Fransa’sını yöneten De Gaulle’ü çileden çıkaran bir durumdu. Hemen Gine’nin diğer ülkelere örnek teşkil etmesi endişesiyle, Gine üzerinde ciddî baskılar kurmaya başlar. Ambargolar uygulanmaya başlandı. Gine açık bir hapishaneye dönüştü. Devlet Başkanı Ahmet Seku Ture, Batı’nın bu tutumu karşısında önce sosyalist blok olan Sovyetler Birliği ve Çin ile iyi ilişkiler kurar. Ancak bakar ki, sosyalist anlayış, halkın zihin yapısıyla ters düşmektedir, bu sebeple bu ilişki uzun sürmez. Ahmet Seku Ture’nin devletçi bir ekonomi izlemesi birtakım entelektüeller tarafından onun sosyalist blokla olan ilişkisinden kaynaklandığını düşündürse de bu aslında doğru bir tesbit değildir. Bir bakıma şartların zorlamasıyla sosyalist bloka yaklaşılmıştır. Müteşebbislerin olmadığı, bireysel sermayenin bulunmadığı bir ülkede ekonomik faaliyetleri zorunlu olarak hep devlet üstlenmiştir. Ancak Seku Ture, 1975’ten sonra Fransa ve Batılılarla iyi ilişkiler kurmaya başlamıştır. 1984’li yıllardan sonra Ahmet Seku Ture’nin yerine geçen Lansana Konte de, Batılılar ve özellikle Fransızlarla ilişkileri geliştirmiş, ülkenin Batılılaşması için çaba sarf etmiştir ve bu çabalar halen sürmektedir. 1993’e kadar süregelen bu idarî yapı yapılan seçimlerle tartışmalı hâle gelmiş olmasına rağmen hâlâ sarsılmaz bir otorite olarak devam ediyor. Zaman zaman birtakım huzursuzluklar olsa da, Gine Silâhlı Kuvvetleri, tıpkı bizde olduğu gibi “rejimi korumak” adına bu huzursuzlukları bastırmış! Gine’deki siyasî partilerin başında cumhurbaşkanı Lansana Konte’nin lideri olduğu Birlik ve İlerleme Partisi yer alıyor. Batı yanlısı ve laik bir çizgide olan bu parti en son seçimlerde en fazla oyu alan parti. Partinin oyları yüzde 50 civarında. Ülkenin ikinci büyük partisi liderliğini Alpha Conde’nin yaptığı Sol Halk Birliği’dir. Solcu ve Batı yanlısı bir anlayışı benimseyen bu partinin oyları yüzde 20 civarında. Kitle tabanı açısından üçüncü sırada gelen Mamadu Ba’nın liderliğindeki Yeni Cumhuriyet Birliği merkez sağ bir parti. Bu parti en son genel seçimlerde oyların yüzde 13’ünü almış. Ancak halk siyasî bilinçten epey yoksun durumda. Eğer aynı şekilde devam ederse Konte iktidarı daha uzun yıllar devam eder...
Bizim tek parti döneminden ayrılan yönü Gine’de birden fazla partinin seçimlere katılabiliyor olması. Ancak sonucu belirleyen unsur Fransa ile iyi ilişkiler kuran partinin iktidarda tutulacağı gerçeği...
ÜLKEDE BATI ÖZENTİSİ HÂKİM
Bu ülkede resmî dil Fransızcadır. Ancak halk arasında Fulani, Mandinka, Pöl, Maninke, Susu ve Kisi dilleri başta olmak üzere çeşitli yerel diller konuşulmaktadır. Devletin resmî bir dini yoktur. Ancak nüfusun yüzde 88’i Müslüman, yüzde 7’si Animist (tabiat dinlerine bağlı), yüzde 5’i de Hıristiyan’dır. Müslümanlar genellikle Sünnî, Malikî’dirler. Gine’de yarı askerî, yarı sivil bir rejim hâkimdir. Anayasanın birinci maddesinde devletin laik olduğu vurgulanmaktadır. İslâmî bayram günlerinin yanı sıra Hıristiyanların bayram günleri de resmî tatil günleri olarak kabul ediliyor. Sosyal hayatın her alanında Batılılaşma isteği ve hayranlığı hâkim. Devlet okullarında zorunlu Fransızca eğitim, okuma yazma bilen halkın neredeyse tamamının Fransızca öğrenmesine sebep olmuş; Fransız kültürünün etkileri her alanda kendini göstermekte. Sokaklara baktığınızda her ne kadar yerel kıyafetler ağırlıklı olsa da insanların giyim kuşamları Batılı bir tarzı da ortaya koyuyor. Meselâ şehrin her tarafında reklâm panoları var. Bunların üzerinde bir şey dikkatimizi çekti “a ….?” işareti yer alıyor. Sorduğumuzda öğrendik ki Gine’de dans ve güzellik yarışmaları düzenleniyormuş. Bunun duyurusuymuş. Bir de şehrin her tarafından kadınlara yönelik güzellik salonları var. Salonların tabelâlarında beyaz Batılı kadın fotoğrafları yer alıyor. Zenciler ülkesinde beyaz kadın fotoğrafları… İlginç ama önemli bir detay… Yani beyaz Batılı kadınlara özenti var. Gine, BM, İKÖ (İslâm Konferansı Örgütü), Afrika Birliği, Batı Afrika Ülkeleri Ekonomik Topluluğu, Afrika Antiller ve Pasifik Sözleşmesi, IMF (Uluslararası Para Fonu), İslâm Kalkınma Bankası gibi uluslar arası örgütlere üyedir.
GİNELİLER KURTULUŞLARINI İSLÂMİYETTE GÖRÜYORLAR
Fransız sömürgeciler Gine’den İslâm’ın izlerini silmek için her yola başvurmuş. Bu uygulamaların ülkede tabiî olarak olumsuz etkileri olmuş. Ancak son yıllarda İslâmî kurumlar ve cemiyetler yeniden ortaya çıkmaya başlamış durumda. İHH’nın Gine’deki partner kuruluşu Mus’ab B. Umeyr Vakfı da bunlardan birisi ve en önemlisi. Yeri gelmişken İHH’nın Gine’deki kardeş vakfı Mus’ab Bin Umeyr Vakfı’ndan bahsetmek istiyorum. Vakıf mensupları genelde genç. Aralarında çeşitli mesleklerden insanlar var. Çoğunluğu okumuş, entelektüel bir bilgi birikimine sahip. İslâmî çalışmaların başladığı dönemlerde birkaç cami imamının böyle bir vakıf çalışmasının gerekliliği yönündeki düşünceleri üzerine bir araya gelmişler ve vakfı kurmuşlar. Vakıf görevlileri hepsi gayet samimî ve mütedeyyin insanlar. Özellikle vakfın başkanlığını yapan Doktor Ebubekir Kamara (Aboubacar Camara) çok cana yakın bir kişi. Gayet samimî bir insan. Gazetemiz Yeni Asya’yı ve hizmetlerimizi anlattık. Bizi dikkatle dinledi. Ebubekir Bey, en karmaşık ve sıkıntılı anlarda bile meselelere sabırla yaklaşıyor. Bunu Başşehire 12 saat uzaklıktaki Zerekori şehrine yapacağımız seyahatle ilgili istişarede bulunurken de gördük. Seyahate çıkmak üzere ticarî bir taksi kiralanmıştı. Eşyalar bile yüklenmişti. Ancak yolun uzak olması, gidiş dönüş yolculuğunun gece yapılacak olması güvenlik riskini de beraberinde getiriyordu. Yaptığımız istişare neticesinde bu seyahati iptal ettik. Ebubekir Bey, büyük olgunluk ve sabırla bizleri dinledi. Vakıf yönetimindeki insanların hepsi de huy/mizaç ve yapı olarak neredeyse birbirlerine benziyorlardı. Aralarında karar alırken ve istişare ederken birbirlerini dinlemeleri ve fikir alış verişleri son derece uyumluydu. Mus’ab Bin Umeyr Vakfı diğer vakıf ve organizasyonlara göre daha sosyal muhtevallı çalışmalar yapıyor. Kadınlara ait Kur’ân okulu, kırsal kurak bölgelerde halkın su ihtiyacını gidermek amacıyla kuyuların açılması, garip gurabaya yardım, cami inşaatları vb. işleri eldeki imkânlar nispetinde yapmaya çalışıyor.
YARIN: Afrika kimlik değişimi sürecinde
|