"Gerçekten" haber verir 13 Ocak 2009
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Ali FERŞADOĞLU

Kadınları sokağa değil, okumaya ve üretime çağırmalı



adın sosyal hayata katılmayacak mı? Eskiden Müslüman hanımlar sosyal hayatın içinde idi?

Elbette, meşrû zeminlerde, meşrû çerçevede katılabilir. Ama, siyaset dünyasında bunu muhafaza etmek ne derece mümkün? Kaldı ki, bugünkü zedelenmiş İslâm ahlâkı içinde, erkekler bile izzet ve ahlâkî değerlerini muhafaza edemiyor! Nerede kaldı ki, bu çarpık yapılanmada, hislerin son derece kaygan olduğu siyaset dünyasında...

Dolayısıyla, kadınları, hatta erkekleri dünyaya ve sokağa çağırmaya gerek yok. Teşvik etmeye hiç ihtiyaç yok. Zira, zaten nefis boyutumuz da olduğundan buna meyyal ve teşneyiz.

Öte yandan, artık bütün dünyada evde üretim teşvik görmeye başladı. Hatta, üniversite eğitimi de evde yapılmaktadır. Memurlar da işlerini evden yürütecekler. Kitle iletişim vasıtıları, özellikle bilgisayar ve internet yaygınlık kazandıkça, üretim evlerde yapılacak…

Öyle ise, “Kadınlar evlerinden sokağa çıkıp sosyal hayata katılmaları gerekir!” saçma-sapan bir düşüncedir… Şimdi iliklerimize kadar hissedeceğimiz şu sese kulak verelim:

“Zanneder misin ki Müslümanlar dünyayı sevmiyorlar veyahut düşünmüyorlar ki fakr-ı hâle düşmüşler; ve ikaza muhtaçtırlar, tâ ki dünyadan hissesini unutmasınlar?

“Zannın yanlıştır, tahminin hatadır. Belki hırs şiddetlenmiş; onun için fakr-ı hâle düşüyorlar. Çünkü mü’minde hırs sebeb-i hasârettir ve sefalettir. ‘Hırs gösteren kaybeder!’ durub-u emsâl hükmüne geçmiştir.

“Evet, insanı dünyaya çağıran ve sevk eden esbab çoktur. Başta nefis ve hevâsı ve ihtiyaç ve havassı ve duyguları ve şeytanı ve dünyanın surî tatlılığı ve senin gibi kötü arkadaşları gibi çok dâileri var. Halbuki bâki olan âhirete ve uzun hayat-ı ebediyeye dâvet eden azdır. Eğer sende zerre miktar bu biçare millete karşı hamiyet varsa ve ulüvv-ü himmetten (yüksek gayret ve yardımdan) dem vurduğun yalan olmazsa, hayat-ı bâkiyeye dâvet eden azlara imdat etmek lâzım gelir. Yoksa, o az dâileri susturup çoklara yardım etsen, şeytana arkadaş olursun.” 1

Öte yandan bu milletin fakirliği dinden kaynaklanan bir zühd ve takvadan kaynaklanmıyor. Bilâkis, dinî meseleleri yaşamamasından kaynaklanıyor. Yani, tevekkülü ve kanaati yanlış anlamasından kaynaklanıyor. Tarih şahit: Müslümanlar İslâmiyeti anladıklarında, yaşadıklarında dünyanın en modern, en müreffeh, en hakperest, en âdil, en zengin, en yardımsever toplumları olmuşlardır. Örnek mi istersiniz: İşte Asr-ı Saadet. O çapulçu, bedevî, hırsız, dolandırıcı, birbirinin kanını döken, hatta kızlarını diri diri gömecek kadar vahşetteki insanlar, en âdil, en hakperest, en şefkatli, en merhametli insanlar olmuşlardır. İşte Endülüs Emevî, işte Osmanlı… Osmanlı’da yükselme Fatih Sultan Mehmet ile başlar, Kanuni Sultan Süleyman ile son bulur. Şeriatın, dinin en çok yaşandığı devre de, o devredir. Demek ki, fakr u zaruret, dindarlıktan veya sokağa çıkmamaktan değildir…

Evet, Müslümanların fakirliği dinlerinden kaynaklanmıyor… Çin ve Hintteki Mecusî ve Berâhime ve Afrika’daki zenciler gibi, Avrupa’nın tasallutu (musallatı ve sömürüsü) altına giren milletler bizden daha fakirdirler? Hem görmüyor musun ki, zarurî kuttan ziyade Müslümanların elinde bırakılmıyor? Ya Avrupa kâfir zalimleri veya Asya münafıkları, desiseleriyle ya çalar veya gasp ediyor…2

Öyle ise, milleti sokağa, oyuna, eğlenceye değil, bilâkis mânevî değerleri anlamaya, özümsemeye, benimsemeye ve yaşamaya teşvik etmelidir. Müslümanların yükselme dönemlerindeki eğitim sisteminde iman temel ders olarak ele alınır, tefekkür ve ibadetlerle pratiğe geçirilerek detaylı bir şekilde işlenerek özümsenirdi.

Tahkikî iman elde edildiğinde hayatın her katmanında, her safhasında, her söz, fiil ve davranışta tezahür eden bir sır olur. Ve o iman sahibi, kâinata meydan okuyabilir!

Dipnotlar: 1- Lem’alar, s. 126.; 2- A.g.e.

13.01.2009

E-Posta: [email protected] [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (12.01.2009) - Bu çağrı kime ve neye hizmet eder?

  (11.01.2009) - AKP iktidar mı, muktedir mi?

  (10.01.2009) - İsrail katliâmları, Yahudi hırsı ve deccalizmle ilgili!

  (09.01.2009) - Maddî kalkınmanın kaynağı da imandır

  (08.01.2009) - Chavez kadar da mı olamadın?

  (07.01.2009) - İman esaslarının ekonomi ile bağlantısı

  (06.01.2009) - “Ben bir hayvanım, beni idam edin”

  (05.01.2009) - Batı medeniyeti çöküşe mi gidiyor?

  (04.01.2009) - İsveç, Norveç'ten sonra darısı Türkiye'nin başına

  (03.01.2009) - Tevekkülün kazandırdığı güç

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  H. Hüseyin KEMAL

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır