Şüphesiz iktidar olmak başka bir şey, muktedir olmak başka bir şeydir. Eski başbakanlardan biri, “Türkiye, Küba’dan sonra tek ve son diktatör, sosyalist devlettir” meâlinde açıklamalar yapmıştı. Bir şey daha söyledi:
“Biz seçildiğimizde, güç bizde, Türkiye’yi biz yöneteceğiz, sanmıştık. Ama, bize dediler ki, siz yol yapın, trafiği düzenleyin, temel meselelere ve işlere karışmayın…”
Zaten Türkiye’de temel meselelere karışanları ya idam ettiler veya darbelerle alaşağı ettiler… Erbakan’ı bile başta destekleyip iktidara ittiler! Kendi ifadesiyle, “Bizi perişan etmek için iktidara ittiler!” dediğini biliyoruz. 1999’da Öcalan’ı paketleyip Türkiye’ye teslim etmekle Ecevit’i BOP için nasıl iktidara taşıdıklarını; Irak işgaline diretince, merdivenlerden yuvarlayıp DSP’yi nasıl parçaladıklarını unutmuş olamayız. Ve BOP’un eş başkanı R. Tayyip Erdoğan ve AKP’yi nasıl iktidara taşıdıklarını da… Türkiye’nin siyasî hayatını bu zaviyeden değerlendirdiğimizde AKP temel meselelerde ne yapıyor; güç onda mı?
* Ekonomik istikrarı sağladı. (Kemal Derviş’in IMF programını aynen uyguluyorsa da...)
* Enflasyonu düşürdü.
* Fakirleri TOKİ ile ev sahibi yapıyor.
* Duble yollar yaptı.
* Faizler yüksek ama, esnaf istediği kadar kredi alabiliyor.
* Hayvancılığa büyük destek verdi.
* Hastaneleri (SSK, Bağ-Kur) birleştirdi.
* Küçük yiyicilerin önüne set koydu (büyükler yemeye, havadan para kazanmaya devam ediyor!)
Temel meselelere gelince:
* 12 Eylül istibdadının anayasası yürürlükte, 28 Şubat Süreci devam ediyor!
* Başörtülüler üniversite imtihanlarına bile alınmadı!
* Meslek okulu katsayısı meselesi halledilemedi.
* Kur’ân kurslarına gitme problemi duruyor.
* YÖK ise en büyük handikap…
* Şemdinli olaylarına asker karıştı, üzerine gidilmedi.
* AB tamamen buzdolabında…
Başörtüsü meselesini halletmeye kalkınca, demir korseyi başına geçirdiler… Bu tablo bize neyi gösteriyor? Silâhlı-silâhsız bürokrasi ve bir kısım mihrakların istemediği mesele olmuyor; istediği halloluyor!
Öyle ise, Ergenekon ve benzeri meseleler gündeme geliyorsa; AKP’nin gücünden veya becerikliliğinden değil, silâhlı-silâhsız bürokrasi ve bir kısım mihrakların “olur”undan geçtiğindendir! Hatta ve hatta, dünya ve Türkiye’de, kamuoyu İsrail’e ateş püskürdüğü bir sırada bütün dikkatlerin Ergenekon’a çevrilmesi... Tepki manşetlerinin “şıp!” diye kesilip veya “cılızlaşıp” ona yönelmesi, meselenin dış boyutu vehâmetini de göstermiyor mu?
Yanılıyor muyuz?
11.01.2009
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|