Filistin meselesi Arapların mahallî bir meselesi olarak ele alınabilir mi? Kanaatimizce cehaletin kendilerine yardımcı olduğu avamın düşüncesindeki yanlışların çoğu buradan geliyor. Ancak 1950'lilere doğru Avrupalı emperyalistlerden kısmen kurtulan Arap kardeşlerimizi Filistin dâvâsında ziyadesiyle rencide etmek de doğru değildir. Osmanlının devamı olan Türkiye başta olmak üzere zalim Avrupa'nın başımıza ördüğü süfyâniyet çorabından kurtulamadığımız bir zamanda, Arapları Filistin meselesinde ziyadesiyle incitmek kardeşliğe sığmıyor. Avrupa'nın üflediği bir siyasî hava ile yürüyen İslâm coğrafyasındaki politikacıların icraatlarını incelerken, mutlaka zamanı ve şartları nazara almak durumundayız.
Zamanı ve zamana hâkim şartları da zamanın müceddidinden öğrenmek istemeyenleri, zaman tecrübelerle tokatlıyor, Müslümanlar ancak belli bir süreci ıztırapla yaşayarak müceddidin tarif ettiği Kur'ânî yola gelebiliyorlar. Ahirzaman atlasını Bediüzzaman Hazretlerinin çizgileriyle takip edenler, Avrupa'nın, Hıristiyanlığın ve ehl-i kitabın mahiyetlerini Risâle-i Nur'dan okuyanlar hadiselere teşhisi doğru koydular. Eski halin muhâl olduğunu tecrübeyle değil, ilimle öğrendiler.
Tamamen Kur'ân ve Sünnetten hasıl olan Risâle-i Nur'dan kendi halimizin tahlilini, âlem-i İslâmın ayaklarındaki zincirlerin çözüm formülünü, Türkiye'nin döşüne oturmuş ve istibdadıyla ülkeyi inleten Kemalizmden kurtuluş çaresini okuyup öğrenmeden, ne dünya siyasetini ve ne de Filistin meselesinin aslını öğrenemeyiz. Ömrümüz ifrat ve tefritler arasında geçer. Bazan Ahmed-i Necad'laşır, Yahudilere toptan hakaret ederiz, sonra döner, global Yahudi sermâyedarlarla hasis menfaatler için işbirlikliklerine gideriz. Bazan da ehl-i kitap ve ehl-i mektebi zalim, dinsiz ve sefih ikinci Avrupa'dan ayırmadan bütün Batı dünyasını aynı kefeye koyarız. Mücadelemiz ahmakça dikleşmekle teslimiyet arasında neticesiz devam eder.
İmandan gelen feraseti gösteremediğimiz gibi, hikmetten çıkan diplomasi ve siyaseti de bilemeyiz. Bediüzzaman'ı dinlememekle cehaletimizi hâl ve icraatımızla dünyaya ilân ederiz. Zararını da yalnızca Filistin'in mazlûm halkı çekmez; bütün İslâm dünyası gibi Kürtler, Kafkas Müslümanları, Boşnaklar, Arnavutlar ve bütün Arap halkı da cehaletin yaktığı ateşlerde tutuşur.
Dünyayı karıştıran, hasis menfaatleri için herhangi bir coğrafyadaki küçücük bir meseleyi büyüterek global düzeye çeken cihanşümûl ahirzaman dinsizliğine karşı lokal veya ferden ferda mücadele artık imkânsızlaşmıştır. Ne Filistin, ne Şark meselesi ve ne de Ermenilerin iddiaları mahallî olarak ele alınamaz. İkinci Avrupa'nın uğruna enstitü kurduğu ve bu meselelerle dünyanın huzurunu kaçırmaya çalıştığı bir zamanda; Hıristiyan dünyasının barışı arayan Birinci Avrupa ve Amerika'sını, Yahudi milletinin başına felâketler gelmesin diye çırpınan Musevileri ve Osmanlıyı çok iyi bilen Ermenileri bulup devreye sokmadan bu yaralar sarılmaz. Madem ki bu zamanda hakim kamuoyudur. Filistin taraftarlarının oluşturdukları cemaati kurarak, Hıristiyan ve Müslüman efkâr-ı ammelerini arkamıza alarak, bütün uçları bizde olan bu meseleleri halledebiliriz.
Benî İsrail peygamberlerinin makberi olan bu coğrafyadaki barışa “İsrail'i dünya haritasından silmek” üslûbuyla yaklaşanların muhakeme-i akliyede sıkıntıları olduğuna inanıyoruz. Fakat bu dostlar, Amerika'daki siyonistlere bilmeden kuvvet veriyorlar.
Filistin meselesini dâvâ edenlerin Şam'a sığınmaları da ayrı bir fecaat. Yaptığı zulümlerden dolayı henüz tarihle yüzleşememiş, bütün dünyanın gözünde netameli ve İran'la çok kuvvetli bağları olan bir rejime sığınanlar, Filistin dâvâsını müdafaada zorlanırlar. Müslümanlar içinde daima ifrat çizgisini takip etmiş Şia çizgisinin mübalâğaları, Filistin'i Avrupa'da ve hatta Arap âleminde zarara sokuyor.
Kanaatimizce, Filistin meselesinin bir bütün halinde, insan hakları ve hürriyetçi topluluklar düzeyinde dünyaya yeniden anlatılması gerekiyor. Zengin ve sağlam arşivlerle, mutedil ve ferasetli diplomatlarla Filistin devleti kurulur. İsrail'in karşı koyacak tâkati yok. Fakat bu meselenin dünya kamuoyunca yeniden tekide ihtiyacı var. Bunun için evvelâ Filistinlilerin kendi içlerinde bütünlüğü sağlamaları elzem görünüyor. Bağımsızlık, hürriyet, adalet ve insaniyet Filistin'de en öne geçtiler. Buradaki ittifakta Filistin çok kısa sürede ayağa kalkar, kanaatindeyiz. Duâlarımız da bu istikàmette yürüyenlerledir.
09.01.2009
E-Posta:
[email protected]
|