Savunma Bakanı Ehud Barak’ın “Uzun ve zorlu bir harekât olacak” açıklamasıyla başlayan İsrail’in Gazze katliâmı, BM korumasındaki okula sığınan minik yavruların öldürüldüğü 12. günden sonra hız kesti gibi.
Bunda, dünya genelindeki tepkilerin artarak devamı mı, okul bombardımanının bardağı taşıran son bomba olması mı, Güvenlik Konseyinde İsrail’in ve destekçisi ABD’nin iyice zorda kalması mı, ateşkes çabalarının yoğunlaşması mı, kara harekâtına Hamas’ın gösterdiği direniş ve İsrail askerlerine verdirdiği kayıplar mı, yoksa tamamı birden mi etkili oldu, bilemiyoruz.
Ama 12 gün boyunca dünyadan gelen tepkilere kulaklarını tıkayarak gözü dönmüş bir çılgınlıkla bomba yağdırıp masumları katletmeye devam eden ve bunu yaparken öteden beri insafsız bir ambargo altında inlettiği Gazze’ye insanî yardımların da girmesini engelleyen İsrail, nihayet geri adım sinyalleri vermeye başladı.
Olmert, Barak’ın başlangıçtaki sözlerinin aksine harekâtın uzun sürmeyeceğini söyledi. İsrail, baştan beri reddettiği insanî yardım koridorunu açmayı kabul etti. Ve İsrail tankları, Gazze’nin güneyindeki Han Yunus’tan çekildi.
Bundan sonra İsrail kuvvetlerinin bölgeden tamamen çekilmesi, yeni bir ateşkes antlaşmasının imzalanması, silâhların susması bekleniyor.
Tâ yeni bir saldırı ve katliâm dalgasına kadar.
Şimdiye kadar hep öyle olageldi. Umarız, bu defa yine yüzlerce masum Filistinlinin hayatına mal olan tırmanış son olur ve İsrail azgınlığının tekrarlanmasına imkân vermeyecek tedbirler alınarak, kalıcı bir barışın şartları oluşturulur...
Ve Filistin’deki kanlı fâsit daire artık kırılır.
Bu noktada, günler süren bir sessizlikten sonra nihayet konuşan ve Gazzelilere ölüm yağdırılan bir ortamda sanki İsrail’de de böyle bir durum yaşanıyormuşçasına “dengeleyerek” dahi olsa sivil kayıpların “çok acı” olduğu mesajı veren Obama’nın görevi devraldıktan sonra izleyeceği politika son derece kritik öneme sahip.
Dileriz, Obama son beyanında, yaşananlar açıkça orta yerde iken İsrail için gözettiği dengeyi, Ortadoğu barışı için gündeme getirmesi gereken girişimlerde Filistinliler lehine kaydırarak âdil bir çözüme ulaşılmasına katkıda bulunur.
Böyle yapılmaz ve Bush döneminde iyice şirazeden çıkan “her hal ve durumda, kayıtsız şartsız İsrail destekçiliği” sürdürülüp, Filistinliler, kendilerine biçilip dayatılan çerçeveye zorlanırsa, Obama da derin bir hayal kırıklığı olarak tarihteki yerini alır ve Amerika-İsrail ikilisi başta olmak üzere herkes bir defa daha kaybeder.
Gelişmelerin hangi yönde seyredeceğini önümüzdeki süreçte hep birlikte görüp yaşayacağız.
İsrail’in bombalı saldırılarının tavsamaya başladığı gün Türkiye’nin gündemine, böylesi durumlarda kullanılan klâsik tabirle “bomba gibi” düşen ve Gazze başta olmak üzere diğer bütün konuları arkaplana iten şok bir gelişme yaşandı.
Dâvâsının ilk bölümü devam eden Ergenekon operasyonu kapsamında, aralarında iki emekli orgeneralle Kemal Gürüz gibi ilginç isimlerin yer aldığı gözaltılar gerçekleşti. Aynı dalgada evlerinde arama yapılan Sabih Kanadoğlu’nun yaş haddinden dolayı içeri alınmadığı belirtildi.
Son dalganın vurduğu flaş isimlerin ortak özelliklerinden biri, 28 Şubat sürecinde etkin roller üstlenmiş olmaları. Ve 2003-4’teki darbe planlarıyla irtibatlı olduklarını düşündüren bazı tavırlar sergilemiş olmaları. E. Org. Kemal Yavuz’un yazılarında ve TV konuşmalarında buna dair ipuçları vermiş olması ve Gürüz’ün “Ordu göreve” pankartlarının taşındığı rektörler yürüyüşünde boy gösterip, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanını makamında ziyaret etmesi gibi...
Önceki dalgalarda içeri alınan diğer bazı Ergenekon sanıklarıyla yoğun ilişkileri de cabası.
Dikkatleri yine Ergenekon’da yoğunlaştıracak bir gelişme bu. Umarız, süreç iyi yönetilir ve Filistin’i unutturmadan doğru sonuçlara bağlanır.
09.01.2009
E-Posta:
[email protected]
|