ZAMANA DÜŞMANLIK, PİŞMANLIKTIR
Hiçbir şey yapmaksızın, zaman; ne iyidir ne de kötüdür. Onda yapılan fiil, anlamlıdır. İyi/kötü işler, zamana düşülen notlardır. Onun için insanın ne kadar yaşadığı değil, ne yaşadığı önemlidir. Zamana düşmanlık; pişmanlıktır.
Aylar, yıllar sadece faaliyete vesiledir. Faaliyet yoksa, anlam yoktur.
TARİHİN TEKERRÜRÜ ‘İNSAN’DAN KAYNAKLANIYOR
Gençlerle olan sohbetimizde önce, gündem konularının hayatımız üzerindeki izlerini konuşuyoruz. Filistin gündemde. Gençlerden birisi, ‘İçler acısı…’ diyor. ‘Bu acı durum için, bu gün ne yaptın?’ dediğimde; ‘Üzüldüm, ben ne yapabilirim ki!..’ diyor. Sonrası; sonrası yok. Peki bunun anlamı nedir?
Hikmeti okunmayan ders, tekrara muhtaçtır.
Bir başka genç, “Haberi ben de izledim. ‘Böyle bir vahşet nasıl olur?’ diye düşünürken; göz yaşlarıma hakim olamadım. Sonra da, kendi kendime, “Ağlamak acizliktir; Yahudi, anladığı Yahudiliğin gereğini yaparken; ben Müslüman olmanın gereği olan ne yapıyorum? diye sordum. Ve çalışkan; örnek bir Müslüman olacağıma söz verdim. İşe sabah namazıyla başladım. Sonra uyumayıp, iki saat kitap okudum. Şimdilik elimden gelen bu...”
Alkışlar! Bravo, Bravooo sesleri yükseliyor salondan… İşte fiil, buydu!
Yeni bir yıl demek; başaramadıklarımıza, değiştiremediklerimize, mazeret üretmeyip, çözümler bulmak için bir fırsat demektir.
ZALİME MUHTAÇ OLMAK, MAZLÛMU
DÜŞÜNDÜRECEK BİR GÜNDEMDİR
Ben de, sabah namazı öncesi abdest alıp; yeni yılın kendime, aileme, çocuklarıma, komşularıma, bütün Müslüman kardeşlerime, insanlık ailesine hayırlar, güzellikler, saadetler getirmesi duâsıyla; Yasin-i Şerifle birlikte pek çok kısa sûreleri duâma dokundurup, Cenâb-ı Hakka ulaştırdım.
İsrail’de, Müslüman kanı dökmeyi kutsayan bir vahşi anlayışa karşı yapılabilecek en güzel şey; insanın yaşama hakkını, adaleti, sevgiyi kutsayan İslâm dininin, hayatımıza çok ciddî şekilde katılmasıdır. Yaratıcıyı razı edecek davranışlar kazanmaktır. O razı olursa, kan döken döktüğü kanda boğulacaktır.
Aksi halde sadece konuşmak ‘tekerrüre’ engel olamayacaktır. Baksanıza, dünya, Müslüman kardeşlerimize reva görülen bu görüntüleri izlerken; Türkiye, İsrail’le antlaşmalara devam diyor. Bu düşündürücü değil mi? Neden onlara muhtacız dersiniz? Yoksa kadere biz mi fetva verdiriyoruz? İlimde, teknolojide, sanatta neden geriyiz? En büyük düşmanımız olan zaruret, ihtilâf ve cehaletle; neden; san'at, ittifak ve ilimle mücadele etmiyoruz? Küçücük bir adım da olsa..
Çözüm bizdedir. Bireydeki değişiklik dünyada çok şeyler değiştirecektir.
YILLARI, GÜNLER BİTİRİYOR
Bizim için yeni bir yılın ilk startı, semt mescidindeki, birkaç kişi ile eda ettiğimiz sabah namazında veriliyordu.
Yıl da, bir günle başlıyor ve gün gün tükeniyordu.
Semt mescidinde, sabah namazından bakınca her şey güzelleşiveriyordu. Gündemlerin şekli değişiyor, Filistin’deki katledilen çocuklar, Cennete uçan kuşlar olarak, şehadet geçişleri, şahlanışa geçmek olarak görülüyordu.
Ve duâmız bir kez daha dile geliyor. Acizliğimizi anlayıp, bizi aşan işleri her şeye gücü Yeten’e bir kez daha havale ediyoruz. Ama bize düşeni yaparak…
KOPARDIĞIMIZ YAPRAKLARIN İÇİNDEYİZ
Yıllar, bir şeyler yapmaya sadece vesiledir. Hiçbir şey yapmadan hiçbir şey olmuyor. Birey, aileyi; aile, toplumu; toplum, milleti meydana getiriyor.
Bireydeki bozulma/düzelme dalgalanarak aileye, toplum(lar)a yansıyor.
Tıpkı yıllar gibi, bir günde olup bitenler, dalga dalga 365 günü etkiliyor. Dünyanın bozulması/düzelmesi; bireyin bozulması/düzelmesiyle başlıyor.
Yıl da bir günle başlayıp, bir günle bitiyor. Tıpkı, ömür gibi.
Hepimiz kopardığımız yaprakların içindeyiz.
Aziz yapraklar olmak duâsıyla…
03.01.2009
E-Posta:
[email protected]
|