Üzeri çizilecek değil, gidilecek,
ilgilenilecek insan vardır
İnsana ulaşmak için yol bulamayanlar, yol bilmeyenlerdir. Bir-iki deneyip defterden silmek, ‘boşver’ demek, kolay ve ucuz bir yol.
‘İnsan yüz kapılıdır, doksan dokuzu kapalı olsa, yüzüncü kapı açıktır.’ mesajı dururken; kimse, kimse için yüzüncü kapıya kadar gitmiyor. Ama giden kazanıyor. Oysa tebliğ için, ‘yüzlerce kez gitmek’ örneği, uygulama bekliyor. Kolay av yok. İnsanla olanların, uğraşmayı öğrenmeleri gerekiyor. Üzeri çizilecek değil, gidilecek, ilgilenilecek insan vardır.
Her insan farklı bir yolcudur
Hayat yolunda her insan farklı bir yolcudur. Uçak, gemi, tren, otobüs fark etmiyor. Her gün, bir şekilde, bir yerden bir yerlere gidiyor insan.
Yolculuk bir garip tecelli ediyor. Çünkü yolcular bir garip… Kimi, radyoya bırakmış kendini, kimi yolu seyrediyor, kimi derin duygular içerisinde, kimi sığda…
Yanındaki, kimini susturamıyorsun, kimini de konuşturamıyorsun. Farklı, renkli yolcular insanlar…
Zor insanlar, ‘bana ulaşmak
kolay değil’ mesajı veriyorlar
Otobüs yolculuğundayım. Yeni binen koltuk komşuma gülümsedim, pek oralı olmadı. ‘İyi yolculuklar!’ dedim. Cevabı anlaşılmadı. Sorularım cevapsız kaldı. Kendimi, yanı başıma, bir odun parçası konulmuş gibi hissettim. Yontulmamış…
Yine de kendi kendime, ‘İşte sana, zor bir insan modeli, haydi çalış.” dedim. Epey bir uğraştan sonra, son bir atak olarak, cebimdeki şekerden çıkarıp, ‘Şeker alır mısınız?’ dedim. Birden o soğuk surat yumuşayıverdi ve ‘Teşekkür ederim, severim.’ deyivermez mi! Sonrası yolculuk, neşe içinde, sohbetle geçti. Zor ulaşıldı, (küçücük bir şekerle) ama değdi; değerliydi…
Otobüs muavini, yolcuya
‘baybay’ yapar mı?
Yine başka bir yolculuktayım. Gözüm, sert tavırlı otobüs muavininde. Hayattan çok çekmiş belli. Yine kendime, ‘Var mısın anlaşmaya?’ dedim ve süreci başlattım. Muavin, servis yaparken, ön koltuktaki yolcuya gülümsedi. Yakaladım onu. Sıra bana gelince, ‘İşinizi severek yapıyorsunuz?’ dedim. ‘Nereden anlaşılıyor?’ dedi. Ben de, ‘yüzünüze yansıyor’ dedim. Bana da gülümsedi… Mesaj ulaştı.
İlgi onu memnun etmişti. Biraz sonra, yan koltuktaki yolcuyu ön koltuğa aktarıp, kendisi oraya gelip oturdu. Çok güzel bir sohbet ettik. Bana, ‘Hayatımda, ilk kez bir yolcuyla, bu kadar içten ve yakın sohbet ettim’ dedi.
Ben otobüsten indiğimde, ötelere uzanıp giden otobüsün camında, gözyaşlarını silerek, ‘bay bay’lar eden bir muavin görüntüsü vardı. Benim için de durum pek farklı değildi. Bir daha, belki de hiç görüşemeyeceğim bir insandan, gözyaşlarımı silerek ayrılıyordum.
Örnekler, ulaşılmamış insanlardan değil; ulaşılmak için uğraşılmamış insanlardan görüntülerdi…
Sonra konuyu kendisiyle paylaştığım dost; “Bırakın insanı, kapıdaki köpek bile, ilgiden anlıyor. Köy günlerimizde, köpeğimiz, kendisiyle ilgilendiği kardeşim ile, pek ilgilenmeyi sevmediğim bana tavrı farklı oluyordu. Kardeşim şehirden eve gelirken, elinde köpeğe bir şey getirirdi. Onun için, kardeşim eve gelirken köpek; köyden koşarak, sevinç sesleri çıkararak, havlayarak yola çıkar ve kardeşimi adeta karşılardı. Ama aynı evin bireyi ben köye gelirken, hiç de oralı olmuyor, ilgi göstermiyordu” dedi.
İnsanlarla tanışmak
varken, müzik mi dinlenir
İnsanlar ilgi bekliyor. Zor da olsa kendisine ulaşılmayı istiyor. Doğrusu, belki dinlerim diyerek, yolculuk esnasında yanıma aldığım müzik çalara, hiç ihtiyaç duymamıştım. İlginin, sevginin bu kadar muhtacı bulunan bir dünyada, yanı başında oturan insana kulak tıkamak, pek de sağlıklı bir davranış değildi. Hatta iletişime kapalı gözükenlerin, ilgiye, sevgiye daha fazla muhtaç oldukları anlaşılıyordu. Neticede bütün kapıları kapalı insan yok.
Taşıdığı şartlar ne olursa olsun; ulaşılamamış değil, ulaşılmak için uğraşılmamış insanlar vardır. Vesselâm.
28.12.2008
E-Posta:
[email protected]
|