Notlarıma bu başlığı seçmemin sebebi elbette ki Kütahya’nın muhteşem çinilerine, porselenlerine atıfta bulunmak. Geçtiğimiz hafta sonu Pazar günü Kütahya’daydık. Değerli arkadaşım F. Nur Hacınebioğlu ile Diyanet-Sen ve Gönüllü Kültür Kuruluşları Platformu dâvetlisi olarak hemcinslerimize “Günümüz Toplumunda Kadın Sorunları ve İslâma Göre Çözüm Yolları” konulu bir sunum gerçekleştirdik. Akabinde Afyon, Uşak, Tavşanlı’dan da gelen dinleyicilerin sorularını cevaplandırdık.
Gerçekten istifadeli ve hoş bir programdı. Aslında her bir sohbette, her bir paylaşımda, birbirimizin gönül aynasında aksetmiyor muyuz? Bediüzzaman Hazretleri “Sohbette insibağ ve in’ikas vardır!” diyerek bu derin sırrı ne güzel formüle etmiş!
Program öncesi Diyanet-Sen yetkilileri ile tanışıyoruz. Dumlupınar Üniversitesinin Kütahya’nın maddî mânevî çehresini değiştirdiğinden bahsediyorlar. Otuz bin küsûrluk bir üniversite gençliği küçük, kendi hâlinde bir şehir olan Kütahya’nın ticaret ve kültür dünyasını hareketlendirmiş. Yeni yapılan binalar, yollar, alış veriş merkezleri, uluslararası bir otelin inşası… Bunun göstergeleri.
Anlattıklarına göre üniversite gençliği Kütahya’nın mânevî çehresini de değiştirmiş. Eğlence hayatı, tüketim alışkanlıkları, kız erkek arkadaşlığı, nikâhsız beraberlikler, aileden habersiz dinî nikâh, boşanmalar, misyonerlik çalışmaları Kütahya’nın mânevî bekçilerini düşündürmekte. Üniversiteli gençlerin ancak beşte biri cemaatler koruması altında bu tehlikelerden mahfuz kalabiliyorlarmış. Okuduğu imânî bir kitapla hayatı değişiveren gençlerin hikâyeleri ümit verici…
Dönüş yolunda kendi aramızda programın muhasebesini yaparken ortaya çıkan tablo şuydu:
* Günümüz insanı, inanç zayıflığından kaynaklanan büyük problemler yaşamakta. Hızla gelişen hayat şartları içinde inancını yaşantısına aksettirmesi çetin bir nefis mücadelesi gerektiriyor. Aile ortamı içinde yaşanan öyle derin dertler var ki; dayak, cinsel eğitim eksikliğinden kaynaklanan problemler, derd-i maişetin getirdiği tartışmalar… Bunların tek çözümü Kur’ân-ı Kerim’de. O yüzden dinimizin konu ile ilgili hükümlerini enine boyuna Kur’ân ve Sünnet-i Seniyye çizgisinde paylaşmak, dertleşmek, çözüm yollarını hatırlatmak, anlatmak böyle bir ortamda çok önemli.
* Ve şefkat kahramanı kadınlar bu konuda gerçekten çok duyarlılar, hassaslar. Erkeklere nazaran acizlik ve fakirliklerinin daha bir farkındalar, sorularını esirgemeden, çekinmeden gündeme getirip çözüm yolları istiyor ve “Anlattıklarınızı doğru mu anladım?” tarzında geri bildirimlerde bulunuyorlar. “Şefkatli hemşireler”in titizliğinde dertlilere yardımcı olmaktan lezzet alıyorlar. Gerek programın organizasyonunda vazife alan hanımlarda ve gerekse dinleyicilerde bunu net olarak görmek mümkündü.
Bediüzzaman Hazretlerinin “Hanımlar Rehberi”nde “Âhir zamanda, kadınlarda iman hakikatleri ziyadesiyle inkişaf edecek. O zamanın dalâlet tehlikelerinden bir derece korunacaklar” tarzındaki hadisleri yorumlarken verdiği şu müjdenin örneklerinden birini müşahhas olarak yaşadık: “Kadınlarda o seciye-i fıtrî olan şefkat kahramanlığı bozulmamış. Bu seciye-i fıtrî, ehl-i İslâm’da, âhir zamanda büyük bir hizmet ve hayat-ı ictimâiyede, İslâmiyet dairesinde bir esas olacağına o gibi hadis-i şerifler remzen haber veriyorlar.” (Bediüzzaman Said Nursî, Hanımlar Rehberi, s. 21)
* Güçlünün zayıfı ezdiği, menfaatin ön planda olduğu ve aile ortamının samimiyetini bile tehdit eder hale geldiği günümüz şartlarında kadın ve aile problemlerine Risâle-i Nur’ların orijinal bakış açısıyla yaklaşım adeta bir çekim alanı oluşturuyor. Aynen matematikteki birebir eşleme konusunda olduğu gibi şefkat kahramanı kadınların iç âlemi Risâle-i Nur’un dört esası olan şefkat, acz, fakr, tefekkür esasları ile tamamlanıyor. Ve gerçekten kadınlar Nurlara müşteri oluyorlar.
* Risâle-i Nurları okuyan, hayatına aksettirmeye çalışan bizlere düşen vazifeyse, şüphesiz, Nurlara perde olmayıp, kaliteli bir ayna olmaya çalışmak. Öyle değil mi?
28.12.2008
E-Posta:
[email protected]
|