Bediüzzaman Hazretleri; “Hiçbir fâsık ben fâsıkım demez” diyor. İfsad ve fıskı icra edenler, topluma suret-i haktan görünerek nüfuz ederlermiş. Dünyanın yarısını kan gölüne çevirip, hakim oldukları coğrafyaları zindana çeviren bolşevikler “hürriyet!” diyerek yola çıkmışlardı. Materyalist felsefenin ve bilhassa Freud ve talebelerinin fikirleriyle Kızılordu kurulmuş, Varşova'dan Pekin’e uzanan coğrafyalar, ahirzaman dinsizliğinin tuzağına bu ifsadlarla düşmüşlerdi.
Zamanla birlikte, saldırgan dinsizliğin de metod değiştirdiğinin farkına varamayanlar, hergün yeniden kendilerini modern bolşeviklerin damında bulurlar. 1980'lerin sonunda Sovyetlerin dağılması ve Varşova Paktı üyelerinin hür dünyaya yönelmesiyle, eski bolşeviklerin tarz ve forma değişikliğiyle yeniden söz konusu ülkelere hakim olduklarını efkâr-ı amme henüz bilmiyor.
İstibdatları sona eren eski komünist diktatörlerin yerine, yine aynı fikrin devamı sayılabilinecek komite diktatörlüğünün, global dinsizlerin desteğiyle kurulduğu, ancak uzun araştırmalardan sonra anlaşılıyor. Orta Asya Türkî Cumhuriyetlerdeki komite istibdadının, buralara giden Türkiyeli Müslümanlarca takviye ve idame edildiğini az çok biliyorduk. Bahaneleri vardı: Müslüman olan bu devletlere Suudî Vehhabîleriyle İran Şiîleri musallat olmasın diye Hanefî geçinen Kemalist Ankara devreye girmiş; siyasetçisi, iş adamı, sivil toplumcusu ve dinî cemaatler canla başla çalışarak, global neocon ve neoliberallere dikensiz gül bahçeleri hazırlamışlardı. Faillerinin bir kısmı ahirete göçtü, bu dosyalar da tabiatıyla Mahkeme-i Kübraya intikal etti. Detaya girmiyoruz.
Sovyetlerdeki İslâm coğrafyalarımızı global modern bolşeviklere teslim eden güçlerin Bulgaristan, Romanya, Moldova, Ukrayna ve diğer bazı Hıristiyan ülkeleri de daha değişik biçimde aynı cereyana bıraktıklarını, dikkatli biçimde incelemekle anlayabiliyoruz. Sovyetlerin dağılması hissedildiğinde, modern bolşevikler çocuklarını çoktan Amerika ve İngiltere’deki rehabilite merkezlerinde yetiştirmeye başlamışlardı. Çok kısa süren hürriyet baharından sonra, tıpkı dedeleri Troçki gibi maddî manevî desteklerle o çocuklar manipule edilmiş, seçimlerle işbaşına getirtilmişlerdi.
Dinsizliğin global bir cemaat halindeki işleyişini ilk anda keşfetmek çok zordur. Failler ve hâdiseler birbirlerinden bağımsızca ve ince ayarlarla öyle işlenir ki, modern bolşeviklerin mahiyetini bilemeyenler, birbirine uzak coğrafyalarda eşzamanlı meydana gelen olaylar arasındaki münasebeti kuramazlar. Kendisini “Yeni hürriyetçiler” olarak lanse eden bir cereyanın, komünizmi modernize için açık toplum enstitülerinde harıl harıl çalıştığını anlayamazlar. Çok büyük paralar, cahil bırakılmış fukara ülkelerdeki kadrolar ve küresel dezenformasyonlarla işler yürütülür.
Bu meseleyi biraz daha iyi kavramak için, doğu Almanya ile Ukrayna'yı, hatta ve hatta Çek ve Macaristan gibi AB ile sınırları olan ülkelerle Gürcistan ve Moldova'yı mukayese etmekte fayda vardır. Yine bir başka diktatörlükten kurtulmuş Slovenya, Hırvatistan ve Makedonya'yı da nazara alabiliriz. Siyasetlerini manipüle etmek zor olan ülkelerden ziyade; daha içlerde ve ahalisini iğfal kolay olan devletlerdeki modern bolşeviklerin çalışmaları incelendiğinde, ahalinin müstebit bir Jivkov'dan, hürriyetçi geçinen bir başka Jivkov'lar komitesine, bir Çavuşesku'dan yüzlerce Çavuşesku'ların oluşturduğu komitacı diktatörlüklere mahkûm olduğunu göreceğiz.
İşin en ilginç tarafı, halkın tutunacağı ciddî bir dalı yoktur. Çıkarılan kaoslarla halkın idareci ve siyasetçiye güveni yüzde yirmilere-otuzlara düşürülmüş. Yine modern bolşeviklerin teşvikleriyle Almanya'dan sökülen fabrikaların bir kısmı bu ülkelere monte edilmişse de, ahali eski diktatörler dönemini ararcasına buralarda çalışıyor. Halka hür dünyanın hayat tarzı reklâm ediliyor, yeni yeni ihtiyaçlar ihdas ediliyor ve tüketim körükleniyor, ama işçinin, memurun aldığı maaşlar giderlere göre gülünç… Rüşvet, hediye, bahşiş ve açıktan yardım adı altında yürüyen düzen; coğrafyaların ekonomisini alabora ediyor.
Komünizmin bitirmeye çalıştığı aile, ahlâk, inanç ve serbest teşebbüs duygusunun tahripleri sosyal hayatta dehşetli uçurumlar oluşturmuş. Bir dükkânı işletmekten âciz, neye nasıl inanacağını bilmeyen ve toplumu oluşturacak değerlerden bîhaber insanlara musallat modern bolşeviklerin işleri buralarda o kadar kolay ki… Karşılarında ciddî bir tepki görmüyorlar. Ne insanî kuruluşlar, ne AB'nin hak dağıtan yargı birimleri ve ne de Kilise…
Hakikat şu ki, komünizmi doğuran materyalist ve agresif düşünce, kendisini finanse eden malûm çevrelerin yardımıyla kabuk, renk, slogan ve forma değiştirerek yine zirvede kalmış. Bu defa işçi, köylü olarak değil, işveren, siyasetçi ve sivil toplumcu olarak geliyor. Hür dünyanın enstitülerindeki çalışmalarla eski Doğu bölgeleri için hazırlıklar yapmış. Bu yeni şekil, strateji ve plânlarla “Yeni bolşevikler” sözkonusu coğrafyalara yeniden yerleşiyorlar.
Peki çare? Küfrün, semavî dinlerle savaşan bu saldırganların ve insaniyet karşıtı bu güruhun düşüncelerinin Müslüman ve Hıristiyanlarca deşifresi ve mahiyetlerinin dünyaya ilân edilmesi çıkış yolunun bulunması için yeterli olacaktır. Biliyoruz ki, bir dane-i hakikat bin batman yalanı yok eder…
26.12.2008
E-Posta:
[email protected]
|