Hepimizin geçtiği bir aralık vardır, hayatımızda. O aralıktan geçince hayatımız değişir.
Kimimiz için bir insan, kimimiz için bir imza, kimimiz için işittiğimiz ya da okuduğumuz bir sözdür bu.
Öyle kolay kolay değişmez bir insan. Ama bir insanın hayatı çok kolay değişir. Bir kapının aralığından geçerek değişir. Bir kapının aralığından bakarak değişir. Bir kapı açarak, bir kapı kapatarak değişir. “Allah” deriz hep, “bir kapı kapatır, bir kapı açar”. Kapanan her kapı da, açılan her kapı da bir hayatı değiştirir. Doğrusu belki de, “Allah hayatımızı değiştirir” olmalıdır, hayatı ilk O verdiği gibi…
Hayat ne kadar değişirse değişsin insan aynı insandır.
Her Aralık sonu yeni bir yıla girse de…
Her Aralık sonu biraz daha yaşlansa da…
Önce çocukluktan, sonra gençlikten, sonra orta yaşlılıktan uzaklaşsa da…
Bin nasihat de dinlese, bir mûsibetle karşılaşsa da, öyle kolay değildir, “ben artık o eski ben” sözünün hakkını vermek.
Her Pazartesi değişmek ister insan. Her ayın birinde ve her yeni yılda.
Bazen gramajından, bazen huylarından, bazen alışkanlıklarından memnuniyetsizlik duyar.
Ama bu değişme arzusunun, her Salı, her ayın 2’si ve yılın ilerleyen günleri hüsranla bitmesi de muhtemeldir.
Dünyayı değiştirmek isteriz. Ama değiştiremediğimiz koca koca bir “ben” vardır. Koca “ben”i geçtik, koca bir beden vardır. O koca beden ve “ben”den sonra bir aile, bir mahalle bir şehir…
Her Aralık sonu bundan mı söyleriz o güzel ve iyi dilekleri, barış mesajlarını ve saireyi.
“Hele bir dünya değişsin, ben de değişirim elbet” midir, bunun altında yatan?
Bir kapı açılacak ve onun aralığından geçip her şey değişecek midir?
Bu Aralık, o aralık mıdır?
15.12.2008
E-Posta:
[email protected]
|