Aktütün saldırısı sonrası Genelkurmay ile medya arasındaki tartışmaya Başbakan da dahil oldu. “Herkesi dikkatli olmaya ve doğru yerde bulunmaya” çağıran Başbuğ’un açıklamasına cevap geldi. Erdoğan “Biz haklıyız ve doğru yerdeyiz. Gerisini yanlış yerde duranlar düşünsün” diyerek paşasına sahip çıktı.
Genelkurmay’ın tehdidinden sonra Başbakanın bu açıklamaları “Yanlış yerde duranlar”ı endişelendirdi. Sözde ‘Yanlış yerde duranlar’ın kafasında bazı soru işaretleri belirdi; Bürokratik ve sivil iktidar elbirliğiyle yeni bir yönetim anlayışına mı geçiliyor? Sivil irade muhtıralara ihtiyaç bırakmayacak antidemokratik gelişmelere göz mü yumacak? Askerî mahkeme kararları, sivil alanlarda hüküm ve icrasını daha çok mu hissettirecek?
27 Nisan muhtırasına muhatap olan, Anayasa Mahkemesinde kapatılmayla burun buruna gelen, 411 kararıyla iradesine ipotek konulan sanki AKP değil. Başbakan, genelkurmayın tehditlerini meşrûlaştırırken Türkiye’yi yeni bir iklime soktuğunun farkında değil mi acaba? Başbakan askerin esip gürlediği, askerî mahkemenin yayın yasağı getirdiği Türkiye imajını normalleştiriyor. Bu, hükümetin tepesinde sallanan giyotini bileğlemesine benziyor.
Yarın öbürgün Genelkurmay esip gürleme alışkanlığını hükümete karşı kullandığında AKP ne yapar bilmiyorum. Bu durumun önceki tehditlerde demokrasi adına AKP’yi destekleyen demokratların tavrını etkileyeceği kesin. Başbakan “Biz haklıyız ve doğru yerdeyiz” ifadelerini gözden geçirmek zorunda. Eğer AKP doğru yerde ise önümüzdeki dönem muhtemelen generaller meclisteki boş koltuklarını dolduracak demektir. Acaba öyle mi olacak?
Önümüzdeki yıllarda Anayasa Mahkemesi tarafından rejim tehlikesi olarak gösterilen AKP hakkında kapatma dâvâsıyla yeniden karşı karşıya gelir miyiz? Belki o zaman askerî mahkeme cumhuriyetin bekçisi olarak medyaya, AKP’nin demokratik haklarını savunma noktasında bir yasak getirebilir.
Bu sorulardan sonra bize, Başbakanın ifadesiyle “Gerisini yanlış yerde duranlar düşünsün” demek düşer.
21.10.2008
E-Posta:
[email protected]
|