Genelkurmayın Aktütün Karakolu sonrası basına yaptığı açıklaması toplumla ordu arasında açılan mesafeyi derinleştirecek nitelikte.
Genelkurmay herkesin kendisi gibi düşünmesini istiyor ve “Dayatıyor.”
Buna karşı “Adalet için, Hrant için” pankartlarının boy gösterdiği mahkeme kapıları şimdi milletin sinesinde “Şehitler için, adalet için” sloganlarına dönüşeceğe benziyor. Halk cebinden çıkarıp verdiği vergilerle işleyen bütün sistemi sorgulamak istiyor. Cevapsız bırakılan soruları yüksek sesle dillendirmeye başlıyor. Onun içindir ki PKK ile yapılan mücadelede bütün sistemi ve mekanizmayı denetleme eğilimi içine giriyor. Bunu yaparken “PKK’la mücadele etmeyelim” demiyor. “Nasıl yürüdüğünü bilmediğimiz bu mücadele bizim denetlememiz olmadan devam ederse çocuklarımızı bir bilinmezliğe göndermek isteyemiz” diyor. O zaman yapılması gereken toplum vicdanını rahatsız eden bilinmezlerin ortadan kaldırılması.
Bunun yanında Başbuğ yapıtığı basın açıklamasında basına yüklenerek “”Bölücü terör örgütünün yaptığı eylemleri,—altını çiziyorum— başarılı gibi gösterenler, akan ve akacak olan her damla kanın sorumluluğuna ortak olurlar” diyor. Peki bu mücadelede başarısız olan, şehit ailelerinin yüreğinde mahkûm edilen komutanların sorumluluğunu ne yapacağız? Hem çocuğu şehit düşmüş, hem de orduyu sorgulayan şehit aileleri de “Akan her damla kanın sorumluluğuna ortak olacak mı?” Zaten bu millet yıllardır kanın ortasında yaşamıyor mu?
Başbuğ’un son sözü “Herkesi dikkatli olmaya ve doğru yerde bulunmaya davet ediyorum”du. Artık anlaşılmalı ki millet emirden, çağırmaktan, bağırmaktan bir şey anlamıyor. Halk neresinin doğru yer olduğunu kendisi tayin etmek istiyor. Başkalarını suçlayıcı bir üslupla sorumluluktan kaçmak yerine sorulara cevap bekliyor. Anlaşılan o ki Türkiye’yi yönetenleri terletecek yeni soru ve süreçlere hızla adım atıyoruz.
17.10.2008
E-Posta:
[email protected]
|