Hürriyet, imanın bir özelliğidir. Ve sosyal hayata yansımalarından birisi de meşverettir. “Ve işlerde onlarla istişare et”1, “Onların aralarındaki işleri, istişare iledir”2 şeklinde meâllerini verdiğimiz âyetler emrince istişare bu zamanda farz derecesinde.
Peygamberimiz (asm), vahye dayanmayan hususlarda, hemen her hususta ashabıyla meşveret eder, onların görüşlerini alırdı. Hatta, kendi şahsî görüşünü sahabelerle eşit tutardı. Bedir, Uhud, Hendek savaşları öncesinde, ordunun konuşlandırılmasında, savaş taktiklerinin tesbitinde ve savaş esirlerinin akıbeti gibi en kritik konularda ashabına danışmış, onların fikirlerini almış, kendi düşüncesine aykırı olduğu halde ona göre hareket etmiştir.3 Ebu Hureyre (ra); “Ben, Resulullah’tan daha fazla arkadaşlarıyla meşveret eden birini görmedim”4 der.
Risâle-i Nur mesleğinde kuvvet şahıs değil, şahs-ı mânevîdedir. Yani, bütün cemaat fertlerinin oluşturduğu güç. Dolayısıyla Risâle-i Nur mesleğinde lider yoktur.
İşleri istişare heyetleri yürütür. Meşveret ve seçimle belirlenen üyeler, heyetler; meşveretin (şahs-ı mânevînin) aldığı kararları uygular. Müdebbirler ise; sadece bir trafik memuru gibi organizasyon ve düzeni sağlarlar. Herkes kabiliyetine göre; gönüllü hizmet eder veya istihdam edilir. Her meselede birbirine yardımcı, destekçi olur; meselelere birlikte çareler ararlar.
Risâle-i Nur mesleğinin birinci maddelerinden olan istişareye önem veren Nur talebeleri, kararlarını meşverete ve parmak hesabıyla çoğunluğa göre alırlar. Zira, meşveret bir emirdir, mü’minlerin vazifeleri sonuç almak değil, emr-i İlâhîyi yerine getirmektir. Kimi zaman meşverette de—Uhud’da olduğu gibi—isabetli kararlar alınmayabilir. Ancak bireyin görevi meşverete göre hareket etmesidir. Meşveret isabet ederse iki, etmezse bir sevap alır.
Ayrıca, bu tarz yapılanmadaki bir cemaatin hariçten yönlendirilmesi zordur. Zira, bir şeyhe, lidere veya hocaya bağlanılmamıştır.
“Y” şeklindeki cemaat yapılanmasında ise; önder, lider, şeyh, hoca, ağabey ile iletişimi sağlayan iki-üç-beşer kişilik üyeden müteşekkil alt gruplar, heyetler vardır. Yukarıdan aldıkları emir veya direktifleri diğer gruplara iletirler. Onlar da üyelere yansıtırlar. Bu tarzda, modern bir tarikat yapılanması Risâle-i Nur meslek ve meşrebine aykırıdır.
Bu tarz bir yapılanmanın mahzurları ortadadır. Hiyerarşi vardır. Emirler yukarıdan verilir ve aşağıya doğru iner. Bir takım devlet ve istihbarat örgütleri için hiyerarşinin sadece tepesini kontrol altında tutmak yeterlidir. Mürit veya cemaat mensuplarının “şeyhe, hocaya” sadakatle bağlı olmaları işi fevkalâde kolaylaştırır.
Meselâ, 12 Eylül 1980 darbesinin desteklenmesinde ve onun ürünü anayasanın tasdikinde, 28 Şubat 1997 darbesinde, antidemokratik ve diktatör partilerin desteklenmesinde, iktidara taşınmasında açıkça görüldü. Bir takım hocalar ve şeyhler ya korkutulmuş veya satın alınmış; mensuplarının desteği ve oyu onlara akmıştır.
Dipnotlar:
1- Kur’ân, Al-i İmrân, 159.; 2- Age., Şûrâ, 38.; 3- İbnu Kesir, II, 128-129.; 4- Tirmizi, Cihad, 35.
20.10.2008
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|