Yalnız başınıza, münzevî bir hayatı yaşayamazsınız.
Çevrenizdeki insanlarla isteseniz de, istemeseniz de bir arada yaşamak zorundasınız. Beğenseniz de, beğenmeseniz de onlarla berabersiniz, yüz yüzesiniz çünkü. Hep beğendiğiniz, sevdiğiniz insanlarla değil; bazen de hiç sevmediğiniz, beğenmediğiniz insanlarla da yüz yüze gelip, birlikte zaman geçirmek zorunda kalıyorsunuz. Belki bazen huyu huyunuza, mizacı mizacınıza, örf ve âdetleri sizinkilere benzemeyen insanlarla hemhâl olup bir arada zaman geçirmek durumunda kalıyorsunuz.
Kolay değil elbette böyle yabancısı olduğumuz insanlarla beraber olmak. Zordur elbette beğenmediğiniz, sevmekte zorlandığınız insanlarla aynı ortamı paylaşmak, aynı havayı teneffüs etmek... Aynı mahalleyi, aynı sokağı paylaştığınız insanlar, hele bir de seviyesi düşük, şerli, belâlı insanlar ise, işte o zaman işiniz daha da zorlaşıyor. Bir ömür boyu yüz yüze, iç içe olmak zorunda olduğunuz komşularınız geçim ehli olmayan, kavgayı gürültüyü seven insanlar ise, işte o zaman—tâbir yerindeyse—hayatınız bir nev'î zindana dönüyor.
Her şeye rağmen siz herkes ile, her insan ile asgarî müşterekleri göz önünde bulundurarak kavgasız gürültüsüz geçinmeyi hedefliyorsunuz. Bunun için her zorluğu, her fedakârlığı göze almaya kararlısınız. Müsbet hareket etmeyi, çevrenizdeki bütün insanlara karşı sevgi, saygı ve hoşgörü yaklaşımını esirgemiyorsunuz.
Ama insanlarda belli bir seviye, makul bir anlayış yoksa, dinî yaşantıdan uzak ise veya hedefsiz, başıboş bir yaşantının içinde ise, ya da medenî münasebetleri dert edinmiyorsa, ne yapsanız olumlu netice almak zor olabiliyor.
Sözgelimi adamdan alış veriş yapmadınız diye on beş yıldır sizinle alâkayı kesip sizinle konuşmuyor, verdiğiniz selâmı da almıyorsa ne yaparsınız?
Basit bir meseleden dolayı yüzde yüz kabahatli olduğu halde, tehevvürle birisi size sataşmada bulunup, sizi incittiği, kırdığı halde, siz yine de bir dargınlığa, bir küskünlüğe meydan vermemek için hiçbir şey olmamış gibi davranıp adamla konuşsanız, yakın ilgi gösterseniz, bu davranışınıza rağmen adam size soğuk davranıp ilişkiyi kesme noktasına getirse nasıl davranırsınız?
Yeni bir eve, yeni bir mahalleye taşındınız. Yeni komşular, tanışmadığınız, bilmediğiniz yeni simalar. “Her halde bir ‘hoş geldin’e gelirler, bu münasebetle tanışırız...” diye bekliyorsunuz. Bir ikisinin dışında ne gelen, ne giden var... Olabilir diyorsunuz, alınmıyorsunuz, kırılmıyorsunuz... Dışarıda, sokakta karşılaştıklarınızla selâmlaşmayı sürdürüyorsunuz... Hastalarını soruyor, taziyelerine, bayramlaşmaya gidiyorsunuz... Hani komşuluk hakkı diyorsunuz... Bu durumu tek taraflı olarak yıllarca sürdürüyorsunuz... Bakıyorsunuz size karşı komşularda bir değişiklik yok. Gelen giden yok... Beklediğin, arzuladığın sıcak, samimî bir münasebet bir türlü oluşmuyor. Sorduğun zaman da çoğunlukla “Valla kötü bir niyetimiz yok. Zaman bulamıyoruz. Yaptığımız iyi değil ama...” gibi cevaplar alıyorsunuz. Bu durumda ne yaparsınız?
Üç aşağı beş yukarı insanlar arası münasebetler böyle... Daha doğrusu bu hale getirildi. Neden bu hale geldik, niçin böyle olduk, kimler bizi bu hâle getirdi?
Başta televizyon illeti... Dünyevîleşme belâsı... Bizi birbirimizden kopardı. Aramıza ses geçirmez setleri koydu. Herkes, hepimiz içe kapandık, bencilleştik, kendimizden başka hiç kimseyi düşünemez olduk... Birbirimize yabancılaştık, yabanileştik... Komşu, dost, akrabaların yerini evimizin baş köşelerine yerleştirdiğimiz ekranlar aldı. Bunun sonucunda sıcak ve samimî dostlukların yerini, soğuk resmî ilişkiler aldı. Bu gidişten memnun olan, zevk alan, huzur duyan var mı bilemiyorum?
19.10.2008
E-Posta:
[email protected]
|