"Gerçekten" haber verir 05 Ekim 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.
 

Hüseyin GÜLTEKİN

Böyle “kentsel dönüşüm” olur mu?



Şakacı, şen şakrak ve aynı zamanda nüktedan özelliğiyle nam yapan Hasan dayı, her yaştan insanların ileri duyduğu, sevdiği yaşlı bir insan.

Bu özelliklerinin bir sonucu olarak herkes tarafından tanınan, sevilen, ilgi odağı haline gelen Hasan dayının evi de, her yaştan insanın uğrak yeri olmuş. Mahalledeki bir çok insan üzerindeki yorgunluğu, stresi, sıkıntıyı atmak için hemen her gün Hasan dayının hanesine gider, şaka şamata ağırlıklı sohbetlerle zamanını geçirir. Hele mahallenin muzip gençleri için Hasan dayının evi gece gündüz demeden hemen her gün şakalaşma, gülüp eğlenme mekânıydı.

Bir gün tarladan yorgun, bitkin bir şekilde eve dönen Hasan dayı, her gün olduğu gibi mahallenin hemen hemen bütün gençlerini evinde görür. Bu arada iki üç gencin ellerinde metre ile evini içeriden, dışarıdan ölçerek ellerindeki deftere de birşeyler yazdıklarını görünce; “Yahu ne yapıyorsunuz? Ne diye evimi ölçüp birşeyler yazıp duruyorsunuz?” deyince işin şakasında-şamatasında olan gençler de ciddi bir tavırla: “Sana ne Hasan dayı, bu ev bizim değil mi? Mahallenin gençleri olarak evimizi yıkıp, tekrar yapacağız” dediler. Hasan dayı her ne kadar bu evin kendisinin olduğunu, bu konuda şakayı bırakıp, bu işten vazgeçmelerini istediyse de, gençler hiç ara vermeden bir taraftan ölçümlerine devam ederken, bir kaç genç de evin damına çıkıp, kama-kürekle güya evi yıkma numarası yapıyorlar. Şakanın sonucunun ciddiye bindiğini fark eden Hasan dayı, çareyi komşusu Mahmut amcayı çağırmakta buluyor; “Yahu komşu, Allah aşkına bu ev benim değil mi? Çabuk söyle. Şimdi şu gençler yıllardır oturduğum bu evin kendilerinin olduğunu, evi yıkıp yeniden yapacaklarını söylüyorlar. Çabuk söyle, bu ev benim mi, bunların mı?” Bu işin bir şaka işi olduğunu, gençlerin her zaman olduğu gibi Hasan dayıyı makaraya sardıklarını anlayan Mahmut amca da, bu şakaya bir başka tat katmak niyetiyle “Valla Hasan dayı, ne diyeyim? Bu evin senin mi, gençlerin mi olduğunu bilemiyorum. Ama gece gündüz bu gençlerin bu evde olduklarını, bu evde yatıp kalktıklarını biliyorum” deyince Hasan dayı iyice küplere binerek; “Ulan, senin gibi komşu olmaz olsun” diyerek, bir taraftan da gençleri kovalamaya başladı.

Yıllar önce, Hasan dayı ile mahallenin gençleri arasında bir şaka ve şamatadan ibaret olan bu olaydan sonra, şimdi de bugünlerde yaşadığım hiç de şaka olmayan bir olaya kulak verelim isterseniz:

Bir gün evde öğle namazını kıldıktan sonra dışarı çıkınca, ellerinde kâğıt, kalem ve metre ile önce evimin duvarlarını ölçtüklerini, sonra bahçemin enini boyunu metrelediklerini, daha sonra da bahçedeki ağaçları tek tek sayıp kaydettiklerini, merakla seyrettim.

Daha sonra yanlarına gidip selâm-kelâmdan sonra, ne yaptıklarını, ne yapmak istediklerini, niçin evimi, bahçemi ölçtüklerini sordum. Onlar da, bu mahallede “kentsel dönüşüm” adı altında bir projenin uygulanacağını, bunun için bu ölçümleri yaptıklarını, benim evim de dahil olmak üzere tapularımıza el konulacağını ve evlerin tamamen yıkılacağını söylediler.

Tam da “Burası Türkiye” dedirtecek bir durum. Tam da yıllar önce mahallenin muzip gençlerinin şaka yollu Hasan dayının evine el koydukları olayla örtüşen garip bir hâl... Gençlerin şaka şamata olsun diye Hasan dayıya oynadıklara oyunu, devletin resmî yetkilileri gerçekten vatandaşlarına oynamaya başladı. Şehre iyi bir görünüm, çağdaş bir görüntü vermek için gariban vatandaşın rızası aramadan, onların haberi olmadan “kentsel dönüşüm” adı altında projeler uygulanmaya çalışılıyor.

Yine mahalle sakinlerinin rızasına bakılmaksızın evleri, arsaları ölçülüyor. Kendilerine gülünç fiyatlar biçiliyor ve vatandaşlara çağrı yapılıyor. “Gel, şu sözleşmeyi çabuk imzala, evini yıkacağız. İmzalamazsan seni mahkemeye vereceğiz, yoksa pişman olursun...”

Nerede vatandaşının hakkına, hukukuna saygılı, vatandaşını koruyan, kollayan sosyal devlet...

05.10.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (28.09.2008) - Hastalık ve ölümü gülerek karşılamak

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır