"Gerçekten" haber verir 30 Eylül 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.
 

Ahmet DURSUN

Yolsuzluk terakkisinin telâkkisi



Geçtiğimiz hafta siyaset tarihinde örneğine ilk kez rastlanan bir tartışmayla AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat ile CHP Grup Başkan Vekili Kemal Kılıçdaroğlu, canlı yayında karşı karşıya geldi.

Temeli yolsuzluk iddialarına dayanan bu tartışmayla kimilerine göre demokrasimiz kazandı, Meclisin saygınlığına gölge düşmedi ve özlenen bir üslûp ve tablo sergilendi; kimilerine göre de siyasetteki kirlenmişliğin ve laçkalığın hangi seviyelere ulaştığı bizzat Meclisin bir odasında milyonlar önünde tescillenmiş oldu.

Bu tartışmayla, bugüne kadar katı bir “Laik(çi)lik” anlayışıyla gerilime dayalı çatışmacı bir siyaset üreten ve bunun para etmediğini anlayan CHP’nin taktik değiştirerek yolsuzluklar üzerinden AKP’yi vurmayı hedeflediği düşünülebilir. AKP, ana muhalefet partisinin değişen bu stratejisi karşısında nasıl bir taktik üretecektir? Kendisine dolaylı ya da direkt olarak isnat edilen yolsuzluk iddialarını tamamen reddetme üzerine kurulu bir politika mı üretecek; yoksa söz verdiği üzere, ayırım yapmaksızın, partizanlığı bir tarafa bırakarak bütün yolsuzluk iddialarının üzerine mi gidecek? İkinci yolun hem AKP, hem de demokrasimiz için daha sağlıklı sonuçlar doğurabilecek bir yol olduğunun altını çizmek gerekir.

Altının çizilmesi gereken asıl husus, muhafazakâr demokrat söylemlerle halkın karşısına çıkan, yeri geldiğinde “dindarlık” olgusunu çekinmeden kullanabilen; başka bir deyişle dindarlık kisvesini bir amaç doğrultusunda kendi üzerine çekinmeden rahatlıkla geçirebilen bir partinin böylesine ciddî yolsuzluk iddialarına nasıl muhatap olabildiğidir?

Sanırım biz Müslümanların en temel sorunlarından biri; Müslümanca bir hayat tarzının ne olduğu ya da dindarlık olgusunun çerçevesi hakkında dinin özüyle bağdaşabilir sağlıklı ve temel fikre sahip olamayışımızdır. Bu yoksunluk, dindarlıkla ilgili argümanları sosyal ve siyasî hayatın herhangi bir noktasında kendimize fayda sağlayacak şekilde pervasızca kullanabilme yanlışlığını da beraberinde getirmektedir. Genellikle söylem-eylem (kavl-amel) uyumsuzluğundan kaynaklanan bu yanlışlık yapıldığı ve hiçbir şeye âlet edilmemesi gereken İslâmî hakikatler bu sapmayla birçok şeye alet edildiği içindir ki yapılan saldırıların altında utanç verici bir şekilde kalıyoruz. TBMM’de yeşil sermayeli holdinglerin yolsuzluklarını araştırmak üzere kurulan komisyonlardı, Deniz Feneri’ydi, Zahid Akman’dı, Kanal 7’ydi, şuydu buydu derken; din-ahlâk dışı hallerin sergilendiği bir siyaset sahnesi ve bu sahne üzerinden yargılanan bir Müslümanlık-dindarlık algısı içinde kan kaybedip duruyoruz.

Şimdi, iktidarın ve iktidar yanlısı bazı gazetecilerin yaptığı gibi, yolsuzluk iddialarını, Almanya’daki Deniz Feneri dâvâsındakine benzer bir tavırla, AKP’nin önünü kesmeye yönelik bir çaba olarak değerlendirip yolsuzluk iddialarını dile getirenler hakkında iktidar gücünü de kullanarak boykot çağrıları yapmaya devam mı edeceğiz? Diğer bir deyişle “dindar-sahtekâr” zıtlığının birlikte anılmasının yolunu mu açacağız? Yoksa, nerede yanlış yaptığımız şeklinde bir yüzleşmeyle çuvaldızı kendimize batırma alicenaplığını mı göstereceğiz?

Bediüzzaman’ın sözünü de dayanak göstererek “Îla-i Kelimetullah”ın “maddeten terakkî etmek”ten geçtiğini söyleyenlerin her yol mübah anlayışıyla bunu gerçekleştirmeye çalışmaları büyük bir ahlâkî bozulmanın işaretidir. Şüphesiz Bediüzzaman’ın “Her bir mü’min, Îla-i Kelimetullah ile mükelleftir; bu zamanda en büyük sebebi, maddeten terakkî etmektir” sözünün işaret ettiği anlam; her bir mü’minin, mü’minlik sıfatının gerektirdiklerinden bir an bile uzaklaşmadan zenginleşebilmek ve sahip olduğu mevki, makam ve statüde kendini sürekli geliştirerek dinî-imanî hakikatlerin yayılmasını sağlamak, sahip olduğu zenginliğin gereğini harfiyen yerine getirmektir. Yoksa “Türkiye’de helâl yoldan zengin olmak zordur” sözünü doğrulatırcasına helâl olmayan yollarla bu zenginliğe ulaşmak ve bununla dindarlık algısını kirletmek değildir. Bu bağlamda “Aldatan bizden değildir” hadisi ile “maddeten terakki” arasında doğru bir ilişki kurmak gerekir. Mü’min maddeten terakki yolunda kendisini iki cihanda rezil rüsva edebilecek “sahte-kâr”dan ve sahtekârlıklardan uzak tutmalıdır ve gösteriş” ve “israf”tan kaçınarak zenginliğinin mükellefiyetini birer birer yerine getirmelidir.

Bugün İslâm âleminin bayramı. Müslümanlığı hayatın her alanında hakim kılacak bir arayış içerisinde olma arzusuyla İslâm âleminin Ramazan Bayramını tebrik ederim.

[email protected]

30.09.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (23.09.2008) - Boykot

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Cevher İLHAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  Saadet BAYRİ

  Sami CEBECİ

  Süleyman KÖSMENE

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  İslam YAŞAR

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır