"Gerçekten" haber verir 24 Eylül 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Sami CEBECİ

Hiçten ve yoktan yaratma nedir?



Dar akıllarına sığıştıramadıkları için bir kısım insanların inkârda kaldıkları meseleler vardır. Daha çok imanla ilgili olan bu tarz müşküllerin ispat ve îzahına ihtiyaç olur.

Kur’ân-ı Kerim’de ince ve derin mânâların anlaşılması için temsiller ve teşbihler yapılmıştır. Tâ ki, geniş halk kitleleri o hakikatleri kavrayabilsin. Meselâ, kıştan sonra baharda ölmüş dünyanın yeniden diriltilmesi, kıyamet sonrasında insanların yeniden diriltileceğine örnek gösterilmiştir. Allah’ın şefkat, rahmet ve kudret eli mânâsında “Allah’ın eli bütün ellerin üstündedir” teşbihi yapılmıştır.

Kur’ân-ı Kerim’in temsillerle en derin hakikatleri anlatma metodunu takip eden Bediüzzaman Hazretleri, temsil merdiveni ile en yüksek hakikatlere çıkmış, yine temsil dürbünüyle en uzak hakikatleri en yakın etmiştir.

İşte, imanî meseleler içinde aklın anlamakta zorlandığı konuların başında, kâinatın ve mevcudâtın hiçten ve yoktan yaratılması gelir. Bu zorluğun sebebi, Allah’ı gerçek anlamda tanımamak, isim ve sıfatlarıyla bilmemektir. İnsanın, kendi âcizliği ve zayıflığıyla birlikte Allah’ı kendisiyle kıyaslayıp, kendisi hiçten ve yoktan bir şey yapamadığı gibi, Allah’ın da yapamayacağını zannetmesidir.

Halbuki, Allah (cc) mutlak kudret, kuvvet, ilim ve irâde gibi sıfatları olan sonsuz bir gücün sahibidir. Eşi, ortağı, benzeri yoktur. Muinlere, vezirlere ve yardımcılara da ihtiyacı yoktur. İlmi bütün âlemleri ve her şeyi kuşatmıştır. İlminin dairesi dışında kalan hiçbir şey yoktur. Varlık âlemleri gibi yokluk âlemleri dahi ilminde mevcuttur. Zaman, mekân, zaaf, noksan ve madde gibi bütün kayıtlardan münezzeh ve berîdir. “Bir şeyi yaratmayı irâde ettiği zaman, onun işi sadece ‘Ol!’ demektir. O da hemencecik oluverir.” (Yasin Sûresi: 82) Allah’ın ilminde her şey mevcut olduğundan, adem-i mutlak denilen mutlak yokluk yoktur. Her şeyin plân ve projesi İlâhî ilminde mevcuttur. Hâricî vücudu olmayan bu ilmî varlıklar için adem-i hâricî tâbiri kullanılır. Yani, henüz görünürde olmayan, fakat ilmî vücudu hazır olan varlıklar denilir.

İşte, Allah’ın eşyayı îcadı, Bediüzzaman Hazretlerinin verdiği örnekte olduğu gibi; tıpkı fotoğraf merceğine yansıyan misâlî sûretin, tam bir kolaylıkla fotoğraf kâğıdına aksettirilerek ona hâricî bir vücut verilmesi gibidir. Yahut, görünmez bir mürekkeple yazılan bir yazının, onu göstermeye mahsus ilâcın sürülmesiyle göze görünmesi gibidir. Allah (cc), kudretinin bir cilvesi olan kuvvetini, ilminde mevcut olan eşyanın plân ve projeleri üzerine, o ilmî mahiyetlere sürer, zâhirî yokluktan çıkarıp, hâricî vücuda mazhar eder. Böylece, zâhiren yok olan sanatlı şey, var olur ve göze görünür.

Ana rahmindeki bir çocuğun zerrelerini elementler âleminden muayyen kanunlarla toplayıp inşâ ve terkip eden Cenâb-ı Hak, o çocuğun şeklini, sûretini ve onu bütün insanlardan farklı kılan karakter, mizaç, huy ve sâir ahvâlini hiçten îcat edip ona verir. Bu, herkes tarafından görülebilen sâbit bir hakikattir. Bütün nebatât ve hayvanâtın da îcadı böyledir. Ya mevcuttan toplayıp inşâ etmek, ya da hiçten ve yoktan yaratıp vermek tarzındadır.

“Her şey helâk olup gidicidir. Ona bakan yüzü müstesna.” (Kasas Sûresi: 88) Bu âyete göre, kıyametle kâinat ve her şey helâk olup yokluğa gidecek. Ancak, bu yokluk, mutlak yokluk değildir. Çünkü, Allah’ın ilmi hâricinde bir şey yoktur ki oraya gidilsin. Hâricî vücudu yok olan umum varlıklar, Allah’ın ilminde mahfuz kalır. Hâricî vücudun yok olması ise, ilm-i İlâhide var olan mevcutlara bir ünvandır ki, ona adem-i hâricî denilir. İşte, kâinatın kıyametle harabından sonra yok olup, yoktan yeniden yaratılması, Allah’ın ilmindeki ilmî vücutlarından çıkıp tekrar maddî vücutlarına kavuşmasıdır. Allah (cc), yoktan var ettiği kâinatın maddesini israf etmeyecek ve âhiret âlemlerinin bir kısım inşâsında onları kullanacaktır.

NOT: Bütün okuyucularımızın gelecek Leyle-i Kadirlerini tebrik eder, bütün İslâm ve insanlık âlemi için hayırlara vesile olmasını Cenâb-ı Hak’tan niyaz ederim.

24.09.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (17.09.2008) - Yaratma vasfı ve yoktan icat

  (10.09.2008) - Mükemmel bir kul olmak

  (27.08.2008) - Kalpte oluşan maraz

  (20.08.2008) - Hakkın arkasında dik durmak

  (13.08.2008) - Barla yazıları

  (30.07.2008) - Hayat yolculuğunu güzel bir sonla bitirmek

  (23.07.2008) - Karabük yolları

  (16.07.2008) - İlim meclisleri

  (09.07.2008) - Açık tutulması gereken kapılar

  (02.07.2008) - İttihad-ı İslâm’ı doğru anlamak

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır