Onu otuz altı sene evvel Keşan 4. Topçu Taburunda tanımıştım. Mert bir arkadaştı. Kantin şoförlüğü yaptığı için her gün şehre çıkıyordu. Ismarladığım Yeni Asya gazetesini getiriyor, birliğimizde beraber okuyorduk. Askerlik bitinceye kadar birbirimize hep destek olduk.
O zaman, kurulalı henüz on sene olan taburun alay karargâh bölüğünde, komutanlarımızdan izin alarak kurduğumuz büyük çadırda ilk defa ezanlar okundu ve teravihler kılındı. Arkasından 2. ve 4. topçu taburlarında ve uçaksavar bataryasında da çadırlar kurularak teravih namazları kılındı. Her akşam dört ayrı yerden semalara ezan sesleri yükseliyordu. Karargâh olarak öncülük yapmıştık. Teravih namazlarına nöbetçi subaylarımız da katılıyordu. Bayram namazını da kılarak Ramazan ayını noktaladık. Bütün bu faaliyetlerde Şerafettin Türkcan kardeşim hep yanımdaydı. Ramazan ayından sonra vakit namazlarını devam ettirmek için kurduğumuz grubun devamlı takipçisiydi. 3 Temmuz 1973’te terhis olduğum zaman onun daha dört ay askerliği vardı. Ben elli bire üç, Şerafettin elli ikiye bir tertipti.
Terhisi müteâkip iki ay kaldığım İstanbul’dan sonra, Üstadın hizmetkârları olan ağabeylerin ortak kararıyla hizmetlerde istihdam edilmek üzere Ankara’ya gönderildim. Siteler dershanesinde kalmaya başladım. Araştırmalarım sonucu asker arkadaşım Şerafettin’i, Sitelerde sandalye imalâthanesinde buldum. Hasretle kucaklaştık. Ondan sonra birbirimizden hiç ayrılmadık. Hattâ, Kıbrıs Harekâtı münasebetiyle tekrar ihtiyat olarak askere çağrıldığımızda yine beraberdik. Akyurt ilçesinin Kalaba köyünde oturuyordu. Maddî durumu oldukça iyiydi. Arabasıyla bizleri yakın uzak demeden çevre il ve ilçelere derslere götürüyordu. Yeni Asya Gazetesinin sarsılmaz takipçisiydi. Son on beş yılda kütüphanesi gazetenin hediye verdiği kitaplarla dolmuştu. Demokrat bir kişiliği vardı. Yıllar yılları kovaladı. Dört tane çocuğu oldu. Üstada olan sevgi ve hayranlığından, son çocuğuna Said adını verdi. Üniversitede okurken Nur dershanelerinde kalan Said, tam bir dâvâ adamı oldu. Diğer çocukları da bu iman ve Kur’ân dâvâsının takipçileri oldular. Zaten yıllarca evlerinde yapılan Nur dersleriyle büyümüşlerdi.
Şerafettin’le âilece 1993 yılında karadan bir hac denmesi yapmış, fakat Suud kapısından geri dönmek zorunda kalmıştık. 1994 yılında aynı şirketle hava yoluyla hacca gitmiş, bir ay beraber olmuştuk. Mu’cizât-ı Ahmediye Risâlesini Mekke ve Medine’de toplu halde birlikte bitirme nimetine mazhar olmuştuk. Asker arkadaşlığına bir de hac arkadaşlığı ilâve olmuştu. Asker arkadaşlığı, dâvâ arkadaşlığı ve hac arkadaşlığı bir araya gelmişti.
Şerafettin son zamanlarında ciddî bir hastalığa yakalanmıştı. Karaciğer ve pankreasında kanser tespit edilmişti. Mümkün oldukça görüşmeye çalışıyorduk. Telefonla hatırını sorduğum zaman hep şükrediyordu. Sancılı bir hastalıktı. Sabır gücünü kullanıyor, şikâyet etmiyordu. Akyurt Devlet Hastanesinde eşimle ziyaret ettiğimiz zaman onu bir hayli zayıflamış gördüm. Çektiği acı yüzüne yansıyor, ama o hep sabrediyor ve Allah’a şükrediyordu.
Bir toplantı için gittiğim Barla’da, Pazar sabahı telefonum çaldı. Şerafettin’in büyük oğlu Lokman arıyordu. Ağlayarak babasının vefat ettiğini haber verdi. Saat dokuzu gösteriyordu. Çok müteessir olmuştum. Ona teselli verici sözler söyledim. Sonra, Ankara’daki bazı dostları arayarak durumu haber verip, cenaze namazına katılmaları için bir organize yapılırsa memnun olacağımı ifâde ettim. Çok kalabalık bir cenaze namazı kılındığını öğrendim.
Pazartesi günü eşimle taziye için köyüne gittiğimizde başka gelenler de vardı. Onlarla ölümün mâhiyeti hakkında sohbetler yaptık. Oğlundan öğrendiğime göre, etrafındakilerin telkin ettiği Kelime-i Şehadetleri getire getire ruhunu Rahmana teslim eden benim sevgili kardeşim, hayat yolculuğunu güzel bir sonla bağlamıştı. Vasiyeti üzerine, âile mezarlığı içinde bir çam ağacının altına defnedilen asker arkadaşımın mezarı başında Yasin-i Şerif okuyarak ruhuna bağışladık. O nasıl yaşamışsa öylece vefat etmişti. Ne mutlu ona! Şimdi o yeniden diriliş sabahını bekliyor. Kabrini cennet bahçelerinden bir bahçe olarak bulduğuna inandığım bu kardeşimin ruhuna binler fatihalar... Allah hepimize böyle hayırlı bir sonla hayatımızı bitirmeyi nasip etsin inşallah, âmin...
30.07.2008
E-Posta:
[email protected]
|