Geçen yıl Arap tv kanallarında tarama yaparken, gözüm MBC kanalında yayınlanmakta olan bir diziye takıldı. Aktörlerin simalarından Arap olmadıklarını anladım. Konuşmalar Lübnan lehçesi olarak dublaj edilmişti. Evimizde Türk kanalları olmadığından ve uzun zamandan beri yurt dışında olduğumdan bu dizinin “Çemberimde Gül Oya” adlı bir Türk dizisi olduğunu ancak yarım saat sonra dizi bitince anladım. Bir gurbetçi olarak memleketimin güzel manzaralarını izlemekten ve dizide konu edilen yetmişli yılların (acı hatıralar da olsa) zihnimde canlanmasından hoşlanmıştım.
Bu yıl ise yine aynı kanalda “Ihlamurlar altında” ve “Gümüş” adlı diziler, “Senewat ed-Dayaa” ve “Nur” adları altında oynuyor.
Ben burada dizi reklâmı yapmak istemiyorum kesinlikle. Çünkü MBC yeterince reklâmını yapıyor zaten. Arapları bu dizileri, özellikle de “Gümüş” adlı diziyi seyretmeye iten sebep nedir? Arap sosyologların bu soruya cevap bulmaları lâzım diye düşünüyorum. Çünkü Arap medyasında çıkan haberlere göre bu filmler yüzünden ailevî problemler çıkmaya başlamış. Hatta işi boşanmaya kadar götürenler olmuş.
Kıvanç Tatlıtuğ’un rol icabı filmdeki eşine romantik davranmasını izleyen Arap kadınları, kocalarının da aynı romantizm içinde olmalarını istiyorlarmış.
Bu haberleri duyunca pek de şaşırmadım doğrusu. Kendisine yapacak bir iş bulamayan her bir kadın; ki bu Arap olur, Türk olur fark etmez;.boşluğa ve bunalıma düşer. Elindeki nimetleri başkalarının sahip olduğu nimetlerle kıyaslar. Sonra da kendisindekini az görür. Ve daha baştan uhrevî esaslar üzerine kurulmamış olan her bir evlilik, bu tür saçmalıklar yüzünden yıkılmaya başlar.
Oysa ki Üstad Hazretlerinin Tesettür Risâlesi’nde bahsettiği gibi, kadın ve erkek arasında var olan muhabbetin aslı yalnız dünyevî hayatın ihtiyacından ileri gelmiyor. Kadın ve erkek birbirlerinin dünya ve ahiret hayat arkadaşıdırlar. Bu esas üzerine kurulan evlilikte kadın kocasından daha iyisini, daha cömerdini, daha yakışıklısını görmez. Erkek içinse hanımı dünya güzelidir. Koklamaya doyamadığı bir güldür. Yaban gözlerden sakladığı kıymetli bir hazinedir.
Ihlamurlar Altında dizisinde geçen gecekondu mahallesi görüntülerinin dışında, bu filmlerde Araplarla ortak yönlerimiz olduğunu gösteren en ufak bir sahne yok. Türk toplumu içinde İslâmın emrettiklerini yapan, nehyettiklerinden uzak durmaya çalışan milyonlarca insan olduğuna bir saniyelik bir sahneyle dahi yer verilmemiş. İstanbul manzaraları Boğaz Köprüsünden, yalılardan ve özel hastanelerden ibaret sanki.
Peki, İstanbul’u İstanbul yapan minareler ve buralardan yükselen ezan sesleri nerede!?
Her iki dizide de, Türkler sevincini ve hüznünü rakı içmeyle paylaşan bir millet olarak gösteriliyor. Ben şahsen bunda bir kasıt olduğunu düşünüyorum doğrusu.
Hastanede, yolda, alış verişte Türk olduğumu öğrenen Araplar, “Siz hep içer misiniz?” veya “Kızlarınız gayrimeşrû ilişkilere bu kadar kolay mı giriyorlar? Sonra onların babasız çocuk sahibi olmalarını aileleri nasıl kabul edebiliyor? Yoksa sizin çoğunuz Müslüman değil mi!?” diye soru yöneltiyorlar.
Ben de ayak üstü “Türk toplumu içinde dizilerdeki gibi yaşayan bir zümre olduğu gibi, dinin gereklerini yerine getiren milyonlarca insan bulunuyor” diyerek bu filmlerin ticarî amaçlı olduğunu, Türk toplumunun gerçek yüzünü yansıtmadığını anlatmaya çalıştım ve çalışıyorum. Zira hâlâ bu tür sorulara muhatap kalıyorum.
Kuveyt’te yayınlanan el-Enba gazetesi, 14 Temmuz’da Ihlamurlar Altında dizisinin oyuncularıyla Kuveyt-Türk ortak yapımı “Arkadaşım” adlı bir dizi çekileceğini haber yapmış. Bu haberi okuyunca aklıma bir fikir geldi. İki milleti yakından ilgilendiren şahsiyetleri konu alan tarihî filmler çekilemez mi acaba?
Saçma sapan dizilerin çektiği ilgiye bakılırsa, inanıyorum ki Türk-Arap ortak yapımı bir tarihî film veya dizi daha çok ilgi çekecek. Taraf tutmadan olayları bütün gerçekliğiyle yansıtan, siyasetin etkisinden tamamen sıyrılmış profesyonelce çekilen bir dizi, iki milleti birbirine daha çok yakınlaştıracak. Bu yakınlaşmanın etkisi ticarete ve siyasete büyük ölçüde yansıyacak.
Arap milletiyle 500 yıllık ortak bir tarihimiz var. Bu uzun süre içinde her iki milleti de yakından ilgilendiren olaylar olmuş. Sultan Abdülhamid, Cemal Paşa ve Şerif Hüseyin gibi önemli şahsiyetlerin almış oldukları kararlar iki milleti de etkilemiş. Bu şahsiyetleri konu alan diziler çekilebilir meselâ.
Yukarıda adı geçen tipte dizi hayranı Araplar olduğu gibi, milyonlarcası da tarihî dizi âşıkları. Tarihî dizi çekiminde Suriye başta gidiyor. Son yıllarda çekmiş olduğu, ana teması Arap milliyetçiliği olan “Uhuvvetü’t Türab,” Kudüs’ün fethini konu alan “Salâhaddin Eyyubî” ve Filistin işgali ve diasporasını işleyen “eş-Şetat” filmleri büyük ilgi gördü.
Arap âleminde en önemli diziler Ramazan ayında yayınlanır. Milyonlarca insan bu filmleri izler. Müslüman Türk toplumunun görüntülerini de yansıtan Arap-Türk ortak yapımı bir dizi Ramazan ayında yayınlanırsa, çok büyük ilgi görecektir. Buna candan inanıyorum.
27.07.2008
E-Posta:
|