niversitelerdeki rektör seçimleri çoğu zaman sancılı olmuştur. Bir üniversiteye rektör olabilmek için üç aşamalı bir yol izleniyor. Önce üniversite öğretim üyelerinin oyları ile ilk 6’ya girmek gerekiyor. Sonra bu 6 kişi YÖK tarafından 3’e indiriliyor. Ve Cumhurbaşkanına gönderiyor. Cumhurbaşkanı da bu 3 isimden birisini rektör olarak atıyor. Bir öğretim üyesi dört yıllığına iki dönem seçilebiliyor.
YÖK, 21 üniversitede görev süresi Ağustos ayında sona erecek rektörlerin yerine seçilmek üzere Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e her üniversite için üçer kişilik liste gönderdi. Tartışmada burada başladı.
Yasa gereği iki dönemden fazla rektör olamayan Uludağ Üniversitesi Rektörü Mustafa Yurtkuran ile Dicle Üniversitesi Rektörü Fikri Canoruç’un eşlerinin aday gösterilmesi tartışmalara ve “hanedan” suçlamalarına sebep olurken, “Ben olamıyorum bari eşim olsun” şeklinde algılandı. YÖK Genel Kurul toplantısında “eş desteği”yle seçimleri kazanan adayları listeye koymadı. Listeye giremeyen bu iki öğretim üyesi YÖK’ün kararını protesto ederken, birisi YÖK’ün kararını “etik” bulmadığını da söylemiş.
Gazi Üniversitesi eski öğretim üyelerinden Mümtaz’er Türköne, “Bu düpedüz, babadan oğula geçen saltanat gibi dikey değil ama, eşten eşe intikal eden yatay bir saltanat usulünden başka nedir?” diye soruyor. (Zaman, 24.07.2008)
Bir tartışma da Gazi Üniversitesi rektörlüğünde yaşanıyor. Ahmet Necdet Sezer, bin 64 oy alan Prof. Dr. Rıza Ayhan yerine, 366 oy alarak 3. sırada olan Prof. Dr. Kadri Yamaç’ı rektör atamıştı. Şimdi tersi oldu. Rektör Kadri Yamaç 732, Rıza Ayhan 384 oy aldı. YÖK de yetkisini kullanıp Köşk’e gönderilen üç kişilik listeye Kadri Yamaç’ı yazmadı. Tabi Yamaç şimdi ateş püskürüyor. “İçime sindiremiyorum” diyor ve hukukî yollara başvuracağını söylüyor. Burada şu akıllara geliyor: Geçen dönemde birinci sırada olan Ayhan’ın yaklaşık üçte biri kadar oyla Yamaç rektör olmuştu. O zaman niye ses çıkarmamıştı? O zaman içine sindirebilmiş miydi?
Özellikle Ahmet Necdet Sezer Cumhurbaşkanı olarak birinci olanların yerine ikincileri hatta üçüncüleri seçtiğini herkes hatırlıyor. Sezer’in görevi sürecinde hep ideolojik davrandığını hepimiz gördük. Atayacağı kişileri kapıcılarına sorması da çokça tartışılmıştı.
Ama kanunlara göre de hem YÖK hem de Cumhurbaşkanı kendisine gelen listeden istediğini birinci sıraya alabiliyor, istemediğini de birinci olsa da seçmeyebiliyor. Bunu beğenmeyenler YÖK Kanununun değişmesine ön ayak olabilirler. Yoksa, kendine yapılınca “içime sindiremedim”, başkasına yapıldığında ses çıkarmamak şeklinde bir tavır sergilenirse bu böyle devam eder gider.
Şimdi gözler Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’de. Bu Gül’ün seçildiğinden bu yana en büyük imtihanlarından birisi olacak. Çünkü hem Demirel hem de Sezer rektör atamaları sonrasında çokça eleştirilmişti. Bakalım Gül bu imtihanı nasıl atlatacak?
* * *
YÖK’ÜN YAPISI DEĞİŞMELİ
Hem Erdoğan Teziç, hem de Kemal Gürüz dönemlerinde YÖK “aslî görevi”ni yapmayıp “her işe burnunu sokan” bir kurum haline gelmişti. Bilimsel konularda hatırlanması gereken kurum, yasaklarla ve özgürlükleri kısıtlayan icraatları ile hatırlandı. Türkiye bilimsel yayın konusunda 28 ülke arasında ancak 21. sırada yer almıştı. YÖK’ün bilimsel gelişmenin önündeki en büyük engel olduğu, kurulduğu günden beri yüzlerce öğretim üyesini tasfiye edilmesi ve onbinlerce öğrenci hakkında soruşturma açılmasından ortaya çıkmıştı.
Göreve geldiğinde özgürlükçü bir anlayış ortaya koyan YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan’ın 7-8 aylık icraatlarında görülen pek bir iyileşme gözlenmiyor ama en azından YÖK artık öyle her konuda öne atlayan bir yapıdan kurtulmuş gözüküyor.
Günlük tartışmalar bir yana bırakılıp YÖK’ün yapısı artık değişmeli. Yeni anayasa ile bunun sağlanacağı söylenmişti ancak yeni anayasa rafa kalkınca bu konuda unutuldu. Şu anda da kimsenin de bakacak durumu yok. YÖK’ün bilimsel bir yapıya kavuşturulması elzemdir. Akademik özgürlük net bir şekilde ifade edilmeli, üniversiteler demokratik yapıya kavuşturulmalıdır.
Prof. Özcan’ın göreve başlarken ortaya koyduğu üniversitelerde bütün yasakların kalkması ve üniversitelerin aslî görevleri olan bilimselliği önem vermesi vizyonunu bir an önce sağlaması gerekiyor.
27.07.2008
E-Posta:
[email protected]
|