AKP’NİN kapatılma dâvâsında karar için sona yaklaşılıyor. Yargıtay Başsavcısı ve AKP’nin sözlü savunmalarını yapmalarının ardından raportör raporunu hazırlayacak. Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt dâvânın 4-5 hafta içinde sonuçlanacağını söyledi. Diğer taraftan Ergenekon soruşturması ile ilgili 2 bin 500 sayfalık iddianamenin önümüzdeki hafta içinde açıklanabileceği söyleniyor.
* * *
Dünkü yazımızda halkın gündemini konuştuğumuz DP Genel Başkanı Süleyman Soylu’nun bugün de “Ankara’nın gündemi” ile ilgili sözlerini paylaşmak istiyorum.
AKP’ye kapatılma dâvâsı açıldığında ilk tepkisini, “demokrasi tutulması” ve “demokrasiye darbe” şeklinde dile getiren ve “Bu konuda DP’nin tavrı açık ve nettir. Bu kapatma dâvâsına karşıyız” diyen Soylu aradan geçen üç aylık sürede de aynı “net tavrı” gösteriyor. “DP partilerin açılmasının da kapatılmalarının da millet tarafından olacağına inanıyor. Elbette ki gelişmiş ülkelerde uygulanan kriterlerin dışında siyasete yakışmayacak unsunlar olan bölücülük ve şiddetin dışında siyasî partilerin kapatılmasının millet tarafından yapılmasını değerlendiren bir anlayışa sahibiz” diyerek demokratik duruşunu sergiliyor.
Soylu bunları söylerken bir itirazını da dile getiriyor. “AKP samimî demokrat değildir” derken sebeplerini şöyle açıklıyor: “Eğer samimî demokrat olsaydı iktidara geldiği günden itibaren Türkiye’de hem siyasî sistemi, hem Türkiye’nin yönetim sistemini demokratikleştirirdi. Türkiye’yi demokratik bir anayasayla, siyasî partiler ve seçim kanunu ile beraber geçmiş 6 yılı aslında daha iyi düşünebilen, daha iyi tartışabilen, daha iyi demokratikleşmeyi sağlanmış bir sürece taşıyabilirdi. Ama AKP bundan kaçmıştır. AB konusunda samimi olmadığı gibi demokrasi konusunda da samimî değildir. Ne parti içi demokrasi konusunda, ne parti dışı demokrasi konusunda samimîdir.”
Soylu bu konudaki sözlerini şöyle bağlıyor: “Kapatma dâvâsına daha şiddetle karşı çıkılmalı. Milletin açtığı partileri ancak millet kapatır. Anayasa Mahkemesine daha önce söylediğim gibi yine sesleniyor. Ne olur kapatmayın da AKP’yi yere sermenin keyfini bize yaşatın…”
* * *
Soylu ile konuştuğumuz diğer mesele de Ergenekon soruşturması oldu. Bu konuda partisinin başkanlık divanının açıklamasını hatırlatan Soylu, son dönemdeki kutuplaşma ve gerilimi kaygıyla izlediklerini söylüyor. Demokratik temel hukuk düzeni dışında yasal olmayan yollardan her türlü siyasî mücadelenin gayrimeşru olduğunun altını çiziyor. “Devletin demokratik temel düzen çerçevesi dışında yasalara aykırı her türlü siyasal ve diğer örgütlenme biçimleriyle mücadele etmesi son derece tabiîdir” diye partinin duruşunu gösteriyor.
Hukukun herkese gerekli olduğunu, kimsenin de kendisini hukukun üstünde görmemesi gerektiğini dile getirirken, hukukun bir iktidar mücadelesi alanına dönüştürülmemesi gerektiği üzerinde duruyor.
İddianamenin önümüzdeki günlerde açıklanacak olmasının kamuoyunu rahatlattığını belirtiyor ve demokrasilere bir darbe girişimini düşünmenin bile fevkalâde yanlış olduğunu hukukla ve demokrasi ile bağdaşmadığının altını çiziyor. “Burada bir tek nokta kalmadan bu işin üstüne gidilmelidir” demeyi de ilave ediyor.
Soylu bir şeye daha dikkat çekiyor. Hukuk mücadelesinin “rövanş duyguları”yla yapılmasının yanlışlığına temas ediyor ve “Böyle bir şey olması da son derece yanlıştır. Siyasî ve hukuk skandalı olur” diyor.
Demokratikleşmenin önündeki bütün engellerin kaldırılması gerektiğini söyleyen Soylu, bu iki meselede sağduyu ile meseleye yaklaşması çağrısında bulunuyor. Ve diyor ki, “Siyaset bu meseleyi kendi içinde çözmelidir. Uzlaşma ve olgun siyaset anlayışı içerisinde, pozitif siyaset anlayışı içerisinde çözmelidir. Siyasetin dışındaki başka güçlere merkez kaydırılmamalıdır…”
Süleyman Soylu ile yaptığı bu sohbeti özetleyecek olursak, öncelikle meselelerin çözümünde demokratik tavır gösterilmeli ve sağduyulu davranılmalı. Rövanş duygusu yerine demokrasi ve hukukun içinde kalınarak meselelerin çözümünün aranması gerekiyor. Demokrat Parti liderinden de “demokrasi” vurgusu beklenir elbette.
06.07.2008
E-Posta:
[email protected]
|