Başlıktaki ifade Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerine ait. Onun şu ifadeleri kullandığını da biliyoruz: “Bir tek hakikat-i Kur’âniyeyi dünya saltanatıyla değiştirmeyiz.”1
“Eğer bütün dünya bana verilse, bir hakikat-i imaniyeyi fedâ edemiyorum.”2
Bu, Resûl-i Ekremin (asm), Âl-i Beytin, Sahabe-i Güzinin mesleğiydi. İslâmın hakikatleri her şeyin üzerindeydi. Bunun için canlarını dahi feda etmekten çekinmezlerdi.
Âl-i Beytten Hz. Hasan ümmet-i Muhammed’in (asm) kanı dökülmesin diye hilâfetten vazgeçiyor, kardeşi Hz. Hüseyin de Yezid’in istibdadına hürriyet-i şer’iyye kılıncıyla mukabele ediyordu.
Evet, Münâzarât’ta dikkat çekildiği gibi İslâm, yeryüzünü kötülüklerden temizlemek, insanın yüzünü ak etmek, insanlığın alnındaki kara lekeyi izale etmek için gelmiş ve bunda da başarılı olmuştu. Ne yazık ki zaman ve mekânın tesiriyle hilâfet saltanata dönüşmüş, istibdat bir parça hayat bulmuştu. Yezid zamanında, bir derece kuvvet bularak bir derece başını kaldırdığından, İmam Hüseyin Hazretleri hürriyet-i şer’iyye kılıncını çekmiş, başına havale eylemişti. Ancak istibdadın kuvveti olan cehalet ve vahşet, âlemin dört bir yanını havuz gibi kuşatıp Yezid’in istibdadına kuvvet vermişti.3
Kerbelâ’da sıcaklığın kasıp kavurduğu bir öğle vakti Hz. Hüseyin çadırdan dışarı çıkmış, ellerini avuçladığı kumla yıkamaya çalışmıştı. Olup bitenleri üzüntüyle seyreden sadık hizmetçisi, içinden, “Yezid’e biat etseydi de bunlar başına gelmeseydi!” diye geçirivermişti.
Hizmetçisinin içini okuyan Hz. Hüseyin ona yönelip, “Bizim Yezid’e biat etmememizin sebebi saltanattır. Babadan oğula geçen saltanatın, dedemiz Hz. Muhammed’in (asm) gösterdiği yolla ilgisi yoktur.
“Biz Yezid’e biat edersek, İslâmın ana direklerinden birisi olan seçimle işbaşına gelme gibi bir siyasî anlayışı temelinden sarsmış oluruz.
“Maksadımız halkın seçmesi. Halk seçsin de ister Yezid olsun, ister başkası olsun fark etmez, biz itaat ederiz” demişti.
Dört Halife, hatta beşinci halife olan Hz. Hasan işbaşına seçimle gelmemiş miydi? İslâmın ana prensiplerinden biri buydu. Tersi davranışlar İslâmın özüne zıttı. İslâmı iyi anlayan Dört Halife Resûlullah’tan (asm) bu dersi almışlardı.
Beşinci halifeden sonra hilâfet saltanata dönüşmüş, idare babadan oğula geçer olmuş, seçimle ehliyetli kimselerin getirilmesi gibi Peygamber metodu terk edilmiş, her zaman liyakatli ve ehil kimseler bulunamamış, faturasını da bütün Müslümanlar ödemek zorunda kalmıştı. Uygulamanın farklılığı gerçeğin de öyle olmasını gerektirmiyor.
Bugün modern dünyanın geldiği nokta, İslâmın yüzyıllar öncesinde en mükemmel tarzda uyguladığı, halkın söz sahibi olduğu, seçimin hükmettiği, cumhuriyetçi ve demokratik bir sistemdi.
Not: Değerli okurlarımız, senelik iznim sebebiyle bir süre aranızda olamayacağım. Allah yar ve yardımcınız olsun.
Dipnotlar:
1- Şuâlar, s. 337.
2- İman ve Küfür Muvazeneleri, s. 172.
3- Münâzarât, s. 37.
01.08.2008
E-Posta:
[email protected]
|