Geçtiğimiz günlerde sokaktaki vatandaşa mikrofonu uzatan bir tv kanalı şunları sordu:
Suyu nasıl kullanıyorsunuz?
Türkiyen'in su problemini nasıl çözeceğiz?
Suyu tasarruflu kullanmak için neler yapıyorsunuz?
Vatandaşın cevabı bu sorulara farklı farklıydı:
Ev hanımları kendilerince ürettikleri yöntemleri anlattılar mikrofona. Beylerin çoğu da kabarık gelen faturalardan şikâyet etti...
İnsanların çoğunun algısında, sebep ve sonuca dayalı bir anlayışın hakim olduğu dikkatleri çekiyor. Şöyle inanılıyor: Suyu dikkatli kullanırsam kuraklık olmaz! Yağmur duâsına çıkarsak yağmur yağar!
Su ve Biz programının sonlarına doğru yaşlıca bir beyefendi mikrofonlara şunları anlattı: Biz kul olursak yağmur yağsa da yağmasa da dert etmeyiz... Kul olduğumuzu unutmazsak kuraklıktan korktuğumuz için değil, Allah’tan korktuğumuz için suyu dikkatli kullanırız... Kul olduğumuzu hatırlarsak yağmur yağsın diye değil, duâ etmenin vakti geldiği için duâ ederiz... Sonrasında Allah dilerse yağmuru verir, dilerse kuraklığı giderir. Yağmur duâsına rağmen yağmuru yağdırmazsa kulluğu terk etmeyiz, yaptığımız tasarruflara, iktisatlara rağmen susuzluk devam etse dahi, biz kulluğa devam ederiz... Vazifeyi yapar Allah'ın vazifesine karışmayız... Yaşlı beyin sözleri ve düşünceleri bunlardı...
Biz Peygamberimizden şöyle öğrendik: “Akar-suyun kenarında dahi olsanız abdest alırken suyu israf etmeyiniz. Allah israf edenleri sevmez.”
Evet, Allah israf edenleri sevmiyorsa; Allah'ın sevgisinden mahrum kalmak insan için büyük bir ceza olmalı!
Suyla olan ilişkimizde bile saygısız bir tavır içinde olduğumuzda Allah’ın sevgisini kaybetme riski varsa, hayatımızın içindeki diğer canlı-cansız varlıklarla olan münasebetlerimizde ne kadar da dikkatli olmak gerekir diye düşünmeden edemiyor insan.
Kâinat ve içindeki her şey insana hizmet etmek için yaratılmış. Oysa, insan adeta israfı ile, kanaat etmeyişi ile, cahilliği ile, nankörlüğü ile kendisine el pençe divan durmuş bu hizmetkârları görmezden geliyor. Onların yaratılışlarını düşünerek ve onların değerini bilerek yaşamayı hep ihmal ediyor…
İnsanoğlu kendisi için çok konforlu ya-ratılmış bu dünyayı ne acıdır ki, fark etmeden yaşayıp gidiyor…
Kendisinin hizmetine verilen bu dünyayı keşfederek yaşamayı, katkı sağlamayı gereği kadar düşünmez görünüyor...
Kur’ân-ı Kerim’de düşünen insan şöyle tarif edilir: “Onlar, otururken yan yatarken Allah’ın işlerini düşünür ve ‘Rabbim sen bunları boşuna yaratmadın’ diyerek Allahı anarlar” diye bildirilir... Hiçbirimiz kendi eserimizin görmezden gelinmesine dayanamayız. Kırılır ve bozuluruz duyarsızlığın karşısında... Allah’ın yarattığı eserleri ne kadar fark edip görmeye çalışıyoruz acaba? Ya da hiç düşünmeden, anmadan mı yaşayıp gidiyoruz?
Düşünen ve araştıran insan suyun yaratılışında ve yeryüzüne gönderilişindeki muazzam işleyişi, intizamı, olağanüstü şaşmaz hesapları öğrendiğinde suya her elini uzattığında değil israf etmek belki de Yaratıcısından dolayı saygı duruşuna geçecektir... Suyu Yaratana, sevgisi ve saygısı artacaktır. Kimbilir belki o saygının ne-ticesinde rahmet tecelli edecek ve cisimleşmiş olarak yeryüzüne sağanak sağanak yağacaktır... Saygımız fiilî duâmız olacaktır... Ve susuzluğa çare bulunacaktır... Ne dersiniz? Olmaz mı?
09.07.2008
E-Posta:
|