Bundan 20-30 sene evvel dünyamız, demokrasi, hak ve hürriyetler karmaşasının şaşkınlığını yaşıyordu.
Muhtelif inançlar, milletler, toplumlar, sınıflar arasında tarihten, cehaletten ve taassuptan beslenen kutuplaşmalar, kesin hatlar çiziliyordu.
Ekonomi, siyaset, hakimiyet-i âmme diye ifade edilen dünyayı ele geçirme dâvâsı ile din ve kültür farklılıklarından kaynaklanan eski çatışmalar, kavgalar; âdeta nesilden nesile aktarılması irsî bir borç imiş gibi telâkkî ediliyordu.
Kimi zaman da, aynı millet ve kültürleri ayıran utanç duvarları örülüyordu.
Üzülerek itiraf edelim: Ecnebîlere “gâvur!” demekten nefsânî bir zevk alıyorduk. Sonra dinimiz bize öğretti ki, gâvura, “Gâvur!” demek, âmâya ‘kör!’ demek gibi bir eziyet, bir işkence, bir şiddet idi.
İftiharla belirtelim:
Bugün, hayal edemeyeceğimiz kadar birbirini anlayan, barış içinde birlikte yaşamak isteyen bir devrenin eşiğindeyiz.
Tarihin film şeridini geriye çevirdikçe, çatışma ve kutuplaşmaların kesafet kazandığını görürüz. Öyle ise, film şeridini istikbâle uzattıkça; millet, toplum ve sınıfların, birbirini tanıması, müsamaha göstermesi, yakınlaşması, kaynaşması noktasında daha büyük merhaleler kazanacağına hükmedebiliriz. Bu, sosyal bir akıştır.
Hiç şüphesiz, bunu kolaylaştıran en önemli sebep, ilmî ve teknolojik gelişmelerin, dünyayı küçültüp bir mahalle hükmüne getirmesidir. Bir diğer ifâdeyle, küreviyet kazanan kâinatı, bir evde, bir masa başında seyredebiliyoruz. Ve artık cep bilgisayarları ile dünya cebimizde.
Ciltler dolusu bilgi, belge, görüntü, küçük bir ‘çip’te saklanabiliyor.
Globalleşme, bilginin dijital teknoloji ile akıl almaz hızla yayılması, insanları birbirine o kadar yaklaştırdı ki, yabancı olmanın getirdiği düşmanlıklar mânâsını kaybetmeye başladı.
İnsanlık artık, “Kimse, başkasının suçunu yüklenmek zorunda değil. Hiç kimse, en yakınının işlediği suçtan cezâlandırılamaz” gibi, hukukun en hayâtî prensiplerinden birisinde karar kılmaya yürüyor.
Demek ki insanlık, hak dinlerin dersi ve eğitimiyle, farkına vararak veya varmayarak bu noktaya gelmiş bulunuyor.
Öyle ise, asırlar öncesinin kavga ve savaşların ceremesini, neden gelecek nesiller çeksin?
09.07.2008
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|