Gönülden Dile
“Sanma şahım herkesi sen, sadıkane dost olur
Herkesi sen dost mu sandın, belki ol ağyâr olur
Sâdıkane belki ol âlemde serdar olur
Yâr olur, ağyâr olur, serdar olur, dildâr olur. ”
Yavuz Sultan Selim
İki hafta önceki köşemde Avni Anıl’ın vefat haberini yazmıştım. Bu hafta da Semahat Özdenses’in vefatını yazmak varmış. Türk Mûsıkîsinde oldukça az sayıdaki hanım bestekârlardan biri olan Semahat Hanım’ı özellikle “Her mevsim içimden gelip geçersin” şarkısıyla hatırlıyorum. Dost meclislerinde özellikle söylenen, sevilen bu eserinin yanı sıra “Akşam oldu hüzünlendim ben yine” en sevilen, en bilinen şarkılarından biriydi. Semahat Özdenses, 1913 yılında Üsküdar Bağlarbaşı’nda doğmuş. Babası Çanakkale şehitlerinden Yüzbaşı İshak Efendidir. Lemi Adlı, Refik Fersan, Fahire Fersan’dan dersler almış, 1940’lardan itibaren beste yapmaya başlamıştır. Bazı san'atçıların kaderidir biraz da bu, zira ömrünün son demleri bir huzur evinde geçmiştir. Bir beyati şarkısında dediği gibi “ Zaman içinde ömür bir gün gibi çok kısa” imiş. Semahat Hanım 95 yıl da yaşasa, “bir gün gibi çok kısa ömrünü” 3 Temmuz günü tamamladı. Allah rahmet etsin.
Erdem Beyazıt’ı da kaybettik
Semahat Hanımın vefatı ile ilgili yazımı yazmaya başlamıştım ki Erdem Beyazıt’ı da kaybettiğimiz haberini okuyuverdim. Son zamanlarda edebiyat ve mûsıkî dünyasında ard arda gelen vefat haberleri elimizden kayıp giden değerleri hatırlamamıza ve bir o kadar da üzülmemize sebep oluyor. Kahramanmaraş’ta 1939’da doğan şair, çeşitli idarî görevlerde bulunduktan sonra bir dönem de milletvekilliği yapmıştı. Evli ve 4 çocuk babası olan Bayazıt’ın şiir ve yazıları Açı, Hamle, Çıkış, Yeni İstiklal, Büyük Doğu, Edebiyat, Mavera, Yedi İklim ve Hece Dergilerinde yayınlandı.
Cenâb-ı Hak’tan rahmet duâsıyla birlikte satırlarımıza onun bir şiiri ile son verelim.
Hicret Burcundan
Elveda Vatanım;
Doğduğum toprak
Bedenimin eczası;
Akan suyu biten meyvesi
Damarlarımda kan olan!
Acizlendiğimde gözyaşları dökerek
Üstünde umutlar yeşerttiğim;
Sokaklarını, bahçelerini, çeşmelerini
Ezbere bildiğim.
Anılarımın tarlası;
Kimliğimin mayası;
Çocuklarımı büyüttüğüm;
Kadınımla paylaştığım;
Anamı babamı emanet ettiğim toprak,
Elveda!
Cep telefonu mesajları üzerine bir hatırlatma
Malûm mübarek üç ayları idrak ediyoruz. Bu vesileyle öncelikle bütün okuyucularımızın ve âlem-i İslâmın mübarek üç aylarını tebrikle birlikte duâ ediyor, duâlarınızda olmayı ümit ediyoruz. Geçen hafta Perşembe gecesi ise Regaip Kandili idi. Önümüzde yine mübarek gece ve bayramlar var. Günlük koşuşturmalar telâşe arasında kandil veya bayram kutlaması için bütün eş, dost, arkadaşı aramak zaman yönünden mümkün olmayabileceği gibi maddî bir zorluk getireceği bir gerçek. Bu sebeple pek çoğumuz en pratik yol olarak cep telefonuyla olsun bir mesaj atma yolunu seçiyoruz. Ancak bazen önemli bir noktayı atlıyoruz sanıyorum. Meselâ kutlama mesajı geliyor. Ama heyhat, kimin gönderdiği meçhul. Belli ki dostlarımız telefon numarasının kayıtlı olduğunu ya da ezberimizde olduğunu düşünüyor olmalı. Gönderdiğimiz mesajların altına ismimizi de yazmayı alışkanlık haline getirelim derim dostlar. Üç aylar ve bayram münasebetiyle mademki daha çok mesajlaşacağız küçük bir hatırlatma yapayım istedim.
DUYURU
İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen ücretsiz mehter konserleri başladı. Temmuz ayı içinde her Cumartesi akşamı saat 19.00’da Sultanahmet Meydanında mehter takımının o coşkulu konserlerini izleyebilirsiniz. Geçen seneki yazımda da belirtmiştim. Özellikle yabancıların büyük bir ilgiyle izlediği bu konserler gerçekten muhteşem. Meselâ bu hafta sonu Cumartesi akşamı ailenizle, dostlarınızla bir Sultanahmet gezisi yapmaya ne dersiniz?
08.07.2008
E-Posta:
alioktay@alioktay. net
|