Başkent Kadın Platformundan iki başarılı proje
Sayfamızın amacı gereği sivil toplumu ve Gönüllü Toplum Kuruluşlarını (GTK) ilgilendiren konulara yer veriyoruz. Bundan ayrı olarak sivil toplum kuruluşlarının proje geliştirme ve uygulama ile projeleri yaygınlaştırmak çalışmalarına yayınlarımızla da destek olmaya çalışıyoruz.
Daha önce buradan Parlamenter Danışmanlar Derneğinin (PDD) AB’ce desteklenen “AB Danışmanlar Diyaloğu” projesine de yer vermiştik. Bugün ise Başkent Kadın Platformunun İslâm Kalkınma Bankası ile birlikte iki projeden bahsederek, bu konuda yapılan başarılı çalışmaların hem yaygınlaştırılmasını desteklemek, hem de bir nev'î müjdeleyerek diğer GTK’ları gayrete getirmeyi amaçlıyoruz.
Öncelikle Başkent Kadın Platformu (BKP); kadın çalışmaları ile dikkat çektiği kadar kadınlarımızın sosyal sorumlulukları ve çalışan kadınların karşılaştıkları sorunlar konusunda eğitim ve hukukî danışmanlık yapmaktadır. Platform, başörtülü kadınların yaşadıkları mağduriyetleri takip edip, çözümler konusunda yaptığı girişimlerle kamuoyunda saygın bir yer edinmiştir.
Bireysel faklılıkları bir zenginlik olarak gören platform, her türden tek tipleştirmeye ve ayrımcılığa karşı misyonunu yürütmeye çalışırken, sosyal projelere yönelerek dezavantajlı grupların, çeşitli sebeplerle eğitimde fırsat eşitliğini yakalayamamış olan her yaştan kadın ve kız çocuklarının farklı alanlardaki eğitim ihtiyaçlarına cevap vermeye yoğunlaşmıştır. Bu anlamda yaptığı ilk proje ile “Özürlü Çocukları Olan Annelerin Rehabilitasyonu”nu İslâm Kalkınma Bankası’nın sponsorluğu ve Martı Özel Eğitim Kurumu ortaklığıyla gerçekleştirmiştir. Bu şekilde kadın ve kızlarımızın dezavantajlarını nötralize etmek konusunda sosyal sorumluluğunu gerçekleştirmiştir.
İkinci Proje ise; yine İslâm Kalkınma Bankasının ana sponsorluğu ve platformun koordinatörlüğünde Ankara’da Etimesgut, Pursaklar ve Keçiören Belediye sınırları içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı Kur’ân Kurslarında, Etimesgut ve Pursaklar Belediyelerinin desteği ile “Halk Sağlığı Eğitimi” projesidir.
Halk sağlığı projesinde hedef kitle olarak üç belediye sınırları içerisinde Kur’ân Kursları olunca, kadınların katılımı ve aileleri konusunda yönlendirmeleri sayesinde katılım oldukça yüksek olmuş. Kur’ân Kursu söz konusu olunca eğitime katılım 15-60 yaşına kadar geniş bir yelpazede gerçekleşmiş. Yine proje kapsamında Sağlık Bakanlığı ile sağlanan irtibat ile her biri kendi alanında uzman doktorları (hijyen, kadın üreme sağlığı, koruyucu hekimlik, çocuk gelişimi) tarafından eğitim verilmiş. Ayrıca Platform, yasal haklar ve sorumluluklar konusunda seminerler verilmesini sağlamıştır. Yine bu kapsamda diş taraması yapılarak katılımcılara kişisel bilgi verilip, gerek görüldüğü takdirde de ilgili sağlık kurumlarına yönlendirilme yapılmış. Bu ise hem kampanyaya ilgiyi, hem de kampanya hedeflerinin gerçekleştirilmesini sağlamıştır.
Projenin Diyanet İşleri Başkanlığı vasıtası ile Kur’ân Kursları, Etimesgut ve Pursaklar Belediyeleri ile Gönüllü Toplum Kuruluşu olarak BKP katıldığı halk sağlığı projesinde hem ortakların iyi tesbit edilmesi, hem de ortakların proje hedeflerini gerçekleştirmek için yüksek gayretleri, birçok hayırlı hizmetin gerçekleşmesine vesile olmuştur. Bu anlamda Etimesgut Belediyesinin daha öncede belirtmiş olduğum Kent Konseyi olarak sağladığı imkânlar, birçok sivil toplum kuruluşu tarafından takdirle karşılanmakta, konferans salonunda faaliyet yapmak mümkün olmaktadır. Pursaklar Belediyesinin de bir çok sosyal faaliyete destek verdiğini biliyoruz.
Projeye katkılarından dolayı Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu’na verilen ödülü temsilen alan Din Hizmetleri Daire Başkanı Mehmet Bekaroğlu, Aile İrşad Büroları kurulmadan önce yapılan çalışmaların bu bürolar kurulduktan sonra daha sistemli yürütüldüğünü ifade etmesi, bizim de bu hizmetleri yürüten isimsiz ve görünmeyen kahramanlardan haberdar olmamızı sağladı. Böylesi hayırlı hizmetler için bir araya gelen Diyanet, Etimesgut ve Pursaklar Belediyeleri, Başkent Kadın Platformu (http://www.baskentkadin.org) Derneği yetkililerini tebrik ediyorum.
Buradan son olarak, sivil toplumun kuruluşlarının içinde olduğu başarılı ve benzer (sivil toplum öncelikli projeler) projelere köşemizin açık olduğunu, bize ulaştıracakları projeleri bütün sivil topluma duyurmaktan onur duyacağımızı iletmek isterim.
|
EMİN TALHA KARAMUSA
30.06.2008
|
|
FİDH’in, Türkiye raporu
ULUSLARARASI İnsan Hakları Federasyonu’nca (FİDH) yayımlanan yıllık insan hakları raporunda Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’i hedef alan cinayetin 2007’ye damgasını vurduğu belirtildi. Raporda Türkiye’nin geçen yıl yoğun ifade özgürlüğünü ihlâllerine sahne olduğu da kaydedildi. Merkezi Paris’te olan Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu’nca 70 ülkeyi kapsayan 2007 yılı insan hakları raporunu yayımladı. Türkiye’de işkencenin azalmakla birlikte sürdüğü belirtilen raporda Türkiye’nin yoğun ifade özgürlüğü ihlâllerine sahne olduğu kaydedilirken “Böylece, 2007 yılına insan haklarını savunucularının faaliyetlerini ciddî olarak etkileyen ifade özgürlüğü ihlâlleri damgasını vurdu” ifadesini kullandı. Raporda, PKK ile yapılan mücadelenin birçok sivil bölgeyi etkilediği iddia edilirken, yaşanan çatışmaların, ifade ve örgütlenme konusunda ihlâllere yol açarak Kürt toplumunun haklarını savunan bireyler, medya ve kuruluşlar üzerinde kısıtlamalara gidildiği öne sürüldü. Rapor ayrıca, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün seçilmesi sırasında yaşanan siyasî ve kurumsal krizi de ele alırken, ordunun sivil ve siyasî hayata etkisi ve hatta müdahalesi olduğu hatırlatıldı. Türkiye’de işkence iddialarına da değinilen raporda, polis gözetiminde alıkoymanın 4 güne indirilmesi olumlu karşılanırken, bu gelişmenin pratiğe pek yansımadığı belirtildi.
|
30.06.2008
|
|
İnsan hakları makale yarışması
MAZLUMDER 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü Etkinliği olarak ödüllü makale yarışması düzenliyor. “Tarihte İnsan Hakları Uygulamaları ve Günümüz Sorunlarına Etkileri” konulu yarışmada şu amaçlar hedefleniyor:
İnsan hakları mücadelesinin tarihî seyri araştırılarak, günümüz meseleleri ile karşılaştırmalı değerlendirilmesi,
İnsan hakları bilincini toplumda yaygınlaştırmak,
İnsan hakları araştırmalarını teşvik,
İnsan haklarının tarihî alt yapısı hakkında çalışmalar yapılması,
Günümüz sorunlarına bakış açılarının tesbiti ve çözümüne ilişkin teklifler alınması, Sonuçları 10 Aralık Dünya İnsan Hakları gününde açıklanacak olan yarışma için makalelerin 15 Eylül 2008’e kadar mail yoluyla MAZLUMDER’e gönderilmesi gerekiyor. Yarışma sonucunda birinciye 2 bin, ikinciye bin, üçüncüye 500 YTL ödül verilecek. Makaleleri Yılmaz Ensaroğlu, Yasin Aktay ve Berat Özipek’ten oluşan heyet değerlendirecek.
|
30.06.2008
|
|
ABD’nin yeni silâhı çocuk savaşçılar
IRAK’TA direnişle baş edemeyen ABD, “Irak’ın çocukları” adlı bir sivil ordu kurdu. Üyeleri arasında çocuklar da var. Amerika Irak’ta 5 yıldır devam eden çatışmalara rağmen özellikle Sünnî bölgelerinde kontrolü sağlayabilmiş değil. Şiddet oranı azalmış olmasına rağmen bazı köyler halen “kurtarılmış bölge” olarak tamamen direniş güçlerinin elinde. ABD’nin bu konudaki yeni taktiği ise El Kaide yanlılarına karşı bazı Sünnî grupları kendi saflarına çekebilmek. Bunun için özellikle direnişin kalesi olarak görülen Diyala gibi şehirlerde bazı din adamlarından fetva alan Amerikalı generaller, “Irak’ın çocukları” ve “Mahalle bekçileri” adı altında 80 bin kişilik bir sivil ordu kurmak için harekete geçti. Yüzde 80’i Sünnî, yüzde 20’si Şiîler’den oluşacak bu orduda 500 kadın yer alıyor. Gerisi ise çeşitli yaş gruplarından erkeklerden oluşuyor. Silâh eğitimi verilen Iraklılar yaklaşık 1 ay sürecek olan bu eğitimin ardından sokağa inecek. Irak Savunma Bakanlığı bu ekibin 5’te birinin resmî Irak ordusu ya da polis teşkilâtında görev almasını istiyor.
|
30.06.2008
|
|
2008’de, dünya çocuklarının durumu ne olacak?
UNICEF'İN “Dünya Çocuklarının Durumu 2008” raporuna göre; dünyada halen 9.7 milyon çocuk daha beş yaşına gelmeden hayata veda ediyor. UNICEF Türkiye Temsilcisi Reza Hossaini; çocuk yaşatmanın bir ülkedeki gelişmenin izlenmesinde son derece duyarlı bir gösterge olduğuna işaret etti. Hossaini, Türkiye’deki ilk konferasında çocuk ölüm oranlarındaki düşüşe ve dünyadaki değişik bölgeler arasındaki farklılıklara dikkat çekti. Ayrıca beş yaş altı çocuk ölümlerinin 1990 ile 2015 yılları arasında üçte iki oranında azaltmasını öngören Bin yıl Kalkınma Hedefi’ne ulaşılması konusunda iyimser olduğunu belirtti. Böylece, kurtarılan her hayatla birlikte, 3-4 çocuğun daha hastalık, engellilik ve kötü beslenme gibi olumsuzluklardan korunması mümkün olacak. Dünya Çocuklarının Durumu 2008 raporu, dünyanın çeşitli bölgelerinde çocuk yaşatma bakımından yaşanan durum ve yapılanlar konusunda ayrıntılı bilgiler içermektedir. Raporda, gelişim halindeki sağlık sistemlerinden çıkartılan dersler ve topluluk ortaklılıklarının başarılı örnekleri özetlenmektedir. Dile getirilen tavsiyeler arasında: çocuk ölüm hızları ve düzeyleri en yüksek olan ülkeler ve topluluklara odaklanması; temel hizmetlerin paketler halinde bir araya getirilmesi; hayat süresinde bakım-hizmet bütünlüğünün sağlanması ve sağlık sistemlerinin geliştirilmesinde sonuçlara odaklı bir yaklaşımın benimsenmesi yer alıyor. Rapor ayrıca siyasal sahiplenme, önderlik ve finansman sürekliliği gibi ögelerin belirleyici rolünü uygulamaktadır. Rapor her yıl olduğu gibi bu yıl da çocukların ve kadınların durumunu etkileyen başlıklar olarak ekonomi, demografi, çevre, beslenme, sağlık, eğitim, toplumsal cinsiyet ve çocuk koruma alanlarındaki durumla ilgili bilgiler 40 sayfa tutan tablolarda sunuyor. Böylece ülkeler arası ve bölgesel farklılar da gözler önüne seriliyor.
|
30.06.2008
|
|
STK'lara hibe çağrısı
TÜRKİYE'DE Sivil Toplumun Güçlendirilmesi: Katılımcı Demokrasi İçin Yerel Hareket adıyla yeni bir hibe programı açıklandı. Hibe programı Türkiye’de yerel düzeyde faaliyet gösteren STK’ların küçük ölçekli projelerine destek vermeyi amaçlıyor.
Program toplumsal cinsiyet, çevre ve tabiatın korunması, çocuk hakları, engelli hakları, gençlik, insan hakları, kültürel haklar ve yerel kültür alanlarında yerel düzeyde faaliyet gösteren STK’ların kısa süreli projelerine azamî 10.000 Euro’ya kadar malî destek sağlayacak. Hibe başvuruları için son teslim tarihi 4 Temmuz 2008.
|
30.06.2008
|
|
Türkçe’deki bozulma
TÜRKÇE’DEKİ Bozulma ve Yabancılaşmanın Araştırılması Komisyonu taslak raporunda, Türkçe’nin en önemli sorunlarından birinin müstehcen ve argo kelimelerin kullanımı olduğu kaydedildi.
Sokak kültürünün veya sokak ağzının ürünü olan müstehcen, argo ve kaba söz kullanımının günümüzde televizyon kültürünün yansıması olarak ortaya çıktığı bu raporda, “Televizyon dizilerindeki karakterlerin kullandığı, müstehcen, argo ve kaba kelimeler ertesi gün toplumun içinde hızla yayılmakta ve arkadaş grupları arasında tartışmalara sebep olmaktadır. Bazı çocuklar ve gençler söz konusu karakterleri kendilerine örnek alarak konuşmalarını, hareketlerini taklit etmektedir. Böylece müstehcen, argo ve kabasözlerin kullanımının yaygınlaşmasında televizyon ve sokak karşılıklı olarak birbirlerini beslemektedir” denildi.
Raporda kadın programları da eleştirilerek “Özellikle okul öncesi çocuklarının izlediği gündüz kuşağında yer alan kadın programlarında, program sunucusunun ve konuklarının kullandığı ve yüz kızartıcı, argo ve müstehcen sözlerin psikolojik ve sosyolojik olumsuz etkileri ciddî tahribatlara yol açmaktadır” görüşüne yer verildi.
Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanuna göre, radyo ve televizyon yayınlarının, gençlerin ve çocukların fiziksel, zihinsel, ruhsal ve ahlâkî gelişimini olumsuz yönde etkileyecek şekilde olmaması gerektiğine dikkat çekilen raporda şöyle denildi: “Bu ilkelere göre radyo ve televizyonlarda müstehcen sözlerle ‘oha, be, lan, çüş’ gibi kaba sözlerin yer almaması gerekir. Kanunî yaptırımlarla dilde ve kültürdeki bu yozlaşma ve kabalaşmanın önüne geçmenin mümkün olamayacağı da görülmüştür. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun ceza uygulamalarına rağmen özel radyo ve televizyonların yayınlarında fark edilir bir değişme görülmemiştir.” Raporda, kurgulu programlarda kahramanların kendi kelimeleriyle konuşmasının tabiî olduğu belirtilirken, “Ancak müstehcen sözlerle kaba kelimeler bu tür programlarda da kullanılamaz” denildi.
Terbiye kurallarını aşan bu tür anlatımlarla espiri yapmanın, insanları eğlendirmenin radyo ve televizyon programlarında yaygınlaştığına işaret edilen raporda, mizah san'atçıları da üstü kapalı eleştirildi. Raporda, bu tür sözlerin çok kullanıldığı bir başka alanın ise futbol, basketbol ve voleybol gibi sporların yapıldığı stat ve sahalar olduğuna işaret edilerek, “Özellikle gençlerin büyük ilgi gösterdiği spor müsabakalarında kullanılan genel ahlâk dışı sözler ve toplu tezahüratın televizyonlarda yer alması tahribatı daha da arttırmaktadır” denildi.
|
30.06.2008
|