Yaz meyveleri şifa kaynağı
Beslenme uzmanları; kavun, karpuz, üzüm, erik, kayısı, şeftali, çilek, vişne gibi yaz meyvelerinin başta cilt sağlığı olmak üzere, halsizlik, hafıza zayıflığı ve yaşlanmaya karşı mükemmel birer şifa kaynağı olduğunu belirtiyor.
Uzmanlara göre bazı yaz meyvelerinin faydaları şöyle:
Çilek, Kiraz, Vişne: Antosiyanin yönünden zengin olan bu meyveler; idrar söktürür, vücuttaki zararlı maddelerin atılmasına yardımcı olur. Kabızlığı giderir. Nikris, romatizma, damar sertliği ve mafsal kireçlenmesinde faydalıdır. Sinirleri kuvvetlendirir. Vücudun direncini artırır. Nezle için şifadır. Göğsü yumuşatır, öksürüğü keser. Sivilceleri önler.
Şeftali ve Kayısı: Potasyum deposu besinlerdir. Ayrıca C vitamini ve çok sayıda flavonoid ihtiva eder. Çok faydalı yaz meyveleridir. Kansızlık, sinir zafiyeti ve zihinsel yorgunluklara karşı da tam bir şifa kaynağıdır. Kan basıncını düzenler. İştah açar ve hazmı kolaylaştırır.
Erik: Yüksek antioksidan kapasitesi olan besindir. Bünyesinde B1, B2, B3, B6, A, C ve E vitaminleri, protein, karbonhidrat, selüloz ve mineral olarak da kalsiyum, sodyum, demir, potasyum ve magnezyum bulunur. Regl düzenleyici, idrar söktürücü ve terleticidir. Sinir sistemini takviye eder. Kanı temizler ve kansızlığa çare olur.
Karpuz: Hem likopen, hem de vitamin ve mineral açısından zengin, antioksidan kapasitesi yüksek bir yaz meyvesidir. Böbrekleri çalıştırıyor, idrar söktürüyor. Böbreklerde ve kanda biriken üre ve ürat tuzlarını temizliyor. Kanseri önlüyor.
Kavun: Bol miktarda B vitamini, brom ve iyot içeriyor. Bu sebeple kavun, sinirleri yatıştırıyor, kolay bir uyku sağlıyor. Damar tıkanıklığı, kansızlık için de öneriliyor.
Üzüm: Bol miktarda vitamin, potasyum ve demir vardır. En önemli özelliği kan yapmasıdır. Ayrıca bedeni ve zihni güçlendirir. Zararlı maddelerin dışarı atılmasını sağlar. Yüksek tansiyonu düşürür. Mide ülseri, gastrit, karaciğer hastalıkları, dalak rahatsızlıkları, romatizma ve mafsal iltihaplarında faydalıdır. Kabızlığı giderir. Cilt güzelliği sağlar.
|
28.06.2008
|
|
Hamilelere güvenli seyahat tavsiyeleri
Anne adaylarının, tatile gitmeden önce doktor kontrolünden geçmesi, bu konuda hekimini bilgilendirmesi, çok sıcak ya da çok soğuk bölgeleri tercih etmemeleri, mutlaka tıbbî dosyanın fotokopisini almaları ve tatil yapılacak yere yakın tam teşekkülü bir hastanenin de yerinin tam olarak öğrenilmesi gerekiyor.
Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Yaralı, anne adaylarının, doğum sonrası süreçte fiziken ve psikolojik olarak bazı sıkıntılar yaşayabildiğini ifade ederek ‘’Doğum öncesinde tatili fırsat bilen gebeler, sağlıklı ve sorunsuz bir tatil için hekiminin tavsiyelerini göz ardı etmemeli’’ uyarısında bulundu. Yaralı, hamileliğin erken dönemlerinde düşük tehlikesi ve hamileliğin son haftalarında da erken doğum riski söz konusu olabileceği için, anne adaylarının, tatil planı yapmadan önce mutlaka doktor kontrolünden geçmesi gerektiğini söyledi. Anne adaylarının, tatil tarihi hakkında doktorunu bilgilendirmesi gerektiğini vurgulayan Yaralı, ‘’Mutlaka, tatilin geçirileceği yere yakın mesafede, tam teşekküllü bir hastanenin olmasına dikkat edilmeli. Hastanenin tam yeri öğrenilmeli’’ dedi.
Seyahate giderken, tıbbi dosyanın bir fotokopisinin de alınması gerektiğine dikkati çeken Yaralı, seyahate çıkmayı düşünen hamilelere şu tavsiyelerde bulundu: ‘’
nHamileliğin yedinci ayından sonra, uzun yolculuktan kaçınılmalı,
nAşırı sıcak ve yüksek rakımlı bölgelere gidilmemeli,
nYurt dışı tatillerinde gelişmiş ülkeler tercih edilmeli,
nMikrobik ishale karşı sadece kapalı sular içilmeli,
nBesin zehirlenmesine karşı dışarıda hazırlanmış salata, az pişmiş et ve mayonezli ürünler yenilmemeli,-Bol sıvı alınmalı ve lifli besinler tüketilmeli,
nGidilecek bölgedeki sağlık kurumlarının telefonları alınmalı,
nRahat, ince, hava alan giysiler ve alçak topuklu ayakkabıları giyilmeli.
|
/ Ankara
28.06.2008
|
|
Anne sütü ishali önlüyor
ÖZEL Selçuklu Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Musa Ekin, anne sütünün çocuklarda ishali önlediğini, bu sebeple anne sütüyle beslenmenin teşvik edilmesi gerektiğini söyledi.
İshalin çocuklarda en sık 6 - 11 aylar arasında görüldüğünü belirten Dr. Ekin, bu sebeple çocuklarda anne sütü ile beslenmenin teşvik edilmesinin önemli bir koruyucu faktör olarak kabul edildiğini belirtti. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde en sık ishal sebebinin ‘rota virüsler’ olduğunu bildiren Dr. Ekin, diğer ishal sebeplerinin ise bakteriler, parazitten kaynaklanan hastalıklar ve besin zehirlenmeleri olduğunu ifade etti. İshal vak'alarında ailelerin nasıl davranması gerektiği konusuna da değinen Ekin, “İshalli çocuğa öncelikli olarak evde normal beslenmenin sürdürülmesi ve anne sütü alıyorsa buna devam edilmesi önemlidir. Bunun yanı sıra su, çorba, pirinç suyu, ayran, elma suyu verilebilir. Anne sütü dışında ek gıda almayanlarda emzirme sıklaştırılmalıdır. Aynı zamanda bebeğe kaynatılmış sonradan ılımış su verilebilir. 6 aydan büyük ve ek gıda alan bebeklerde püre şeklinde yiyeceklerden yoğurt, iyi pişmiş yağsız et, patates püresi, pirinç lapası verilebilir” tavsiyesinde bulundu. Dr. Ekin, bütün bunlara rağmen ishali 3 gün içinde düzelmeyen, çok sık idrar yapan, yemek yemeyip, su içemeyen çocukların vakit kaybetmeden bir hekime gösterilmesi gerektiğini bildirdi.
|
/ Konya
28.06.2008
|
|
Çöl sıcaklarına dikkat
BASRA Alçak Basıncı’nın etkisinde bulunan Türkiye’ye çöl sıcakları geliyor.
Sıcaklıklar, Ege, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde 40 derecenin üzerine çıkacak. Uzmanlar ise, çöl sıcaklarına karşı uyardı. Hacettepe Üniversitesi Kardiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ferhan Özmen özellikle kalp hastalarının yediklerine özen göstererek, öğle gibi günün sıcak saatlerinde dışarı çıkmamalarını önerdi. Hacettepe Üniversitesi Kardiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ferhan Özmen, sıcaklık artışlarıyla birlikte yiyeceklere de dikkat edilmesi gerektiğine işaret etti. Prof. Dr. Özmen, ağır, hazmı güç gıdalar yerine meyve sebze ağırlıklı gıdaların tüketilmesi gerektiğinin altını çizdi. Özellikle yaşlıların ve kalp hastalarının sıcak havalara dikkat etmesinin önemli olduğunu bildiren Prof. Dr. Özmen, “Bol sıvı tüketilmeli. Kıyafet seçimi de önemli. Açık renk ve pamuklu giysiler seçilmeli. Ayrıca öğle saatleri gibi günün sıcak saatlerinde kalp hastaları mümkünse dışarı çıkmamalı” dedi. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta ise, çöl sıcaklarında ortaya çıkan en büyük sağlık sorunlarından birinin tıp dilinde ‘dehidratasyon’ ismi verilen vücudun susuz kalması durumu olduğunu bildirdi. Dehidratasyona karşı alınacak tedbirleri de anlatan Prof. Dr. Küçükusta, “Sıvı kaybını azaltmak için, çok gerekli değilse sokağa çıkmayın, açık renk, bol, pamuklu kıyafetler giyin, güneş altında efordan kaçının, bol su, ayran veya soda veya sporcu içecekleri için, meyve, sebze ve salata yiyin, alkol kullanmayın, fazla kahve ve çaydan uzak durun” dedi.
|
28.06.2008
|
|
Kramplı bölge gerilmemeli
VÜCUTTA kramp giren bölgeye, pek çok kişinin yaptığı germe veya iğne batırma gibi yöntemlerin bilimsel olmadığı vurgulandı.
Eyüp Devlet Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Dr. Mehmet Tokmak, Online Sağlık’a (www.onlinesaglik.com) yaptığı açıklamada, yaz aylarının başladığı bugünlerde pek çok kişinin, sportif aktivitelere daha fazla zaman ayırdığını belirtti. Genellikle spor yaparken ortaya çıkan krampın denizde yüzerken gerçekleşmesi halinde tehlikeli olduğunu vurgulayan Dr. Mehmet Tokmak, “Kasların kasılmasıyla meydana gelen kramp, kişinin kramp giren uzvunu hareket ettirememesine neden olur. Bu durum suda gerçekleşiyorsa, boğulmalarla sonuçlanan üzücü olaylar yaşanabilir” dedi. Krampın, kasların içinde bulunan miyofibril olarak adlandırılan kulakçıkların, güç ortaya çıkarabilmek için iç içe geçmesinin ardından gevşeme hareketini yapamaması olduğunu ifade eden Tokmak, şunları kaydetti: “Uyku dengesizliği, hava değişimi, stres, yorgunluk gibi faktörler, krampın ortaya çıkmasındaki en temel nedenlerdir. Kramp giren bölgeye, pek çok kişinin uyguladığı germe, kıl çekme, iğne batırma gibi yöntemler kesinlikle bilimsel değildir. Çünkü, bir dokuya batırılan iğne ya da o bölgeden kıl çekme, kilitlenen kasın iyice kasılmasına neden olur. Oysa yapılması gereken şey oldukça basittir. Eğer bükücü olarak nitelenen kaslara kramp girerse, onun tam tersindeki açıcı kaslara hafif bir mukavemet uygulanır. Böylece, kilitlenen kaslar birbirinden ayrılacaktır.”
|
28.06.2008
|