Bir farz-ı muhal: Ergenekon üzerinden millî irade düellosu
Ergenekon dâvâsında “yıldız” diyeceğimiz bazı emekli paşa ve oda başkanlarının gözaltına alınmasından sonra, ilginç bir tartışma başladı: Kim ve neyin rövanşı alınıyor?
Ergenekon soruşturması ve ilk gözaltıların üzerinden bir yıla yakın zaman geçtiği ve zihinlerde bu daha gerilerde kaldığı için AKP kapatma dâvâsı ile sonrasında gelen yıldızların gözaltısı, kendini savunmacı ilân eden yerler tarafından AKP kapatma dâvâsının rövanşı olarak sunuldu.
Darbelerin olağan karşılandığı, hatta bazı hakimler tarafından alkışlandığı bir ülkede; olan ve olması gereken arasındaki makasın açıldığını söylemek için âlim olmaya gerek yok.
Burada bir farz-ı muhal yaparak “rövanş”ın söz konusu olduğunu kabul edelim. Burada hedefte iki savcı var. İki savcının hazırladığı iki iddianame ve bunlardan birisi (Kapatma dâvâsı) açıklanmış, diğeri (Ergenekon) mahkemeye sunulmuş ve açıklanmamış. Değerlendirmelerimiz AKP kapatma dâvâsında iddianame ve savunmalar tam metin olarak yayınlandığı için, kesinlik arz ederken, Ergenekon dâvâsında basına yansıdığı kadarı ile delillerden suça giden bir örgüt ispat edilmektedir. En basitinden söz konusu bombaların seri numaralarının bir çok olayda birbirini tutması, Danıştay saldırısı ile Cumhuriyet gazetesine atılan bombanın failinin aynı olması gibi bağlantılar, hep daha büyük bir resim olduğunu gösteriyor.
Bu büyük resmin bizi çok eskiye götürmesi gerekiyor. ABD Lockheed (skandalı) firmasının kendi savaş uçaklarını satmak için bir çok ülkede dağıttığı rüşvet sebebi ile askerî-sivil bürokrasinin sarsılmasına yol açarken, bizde istifa ve usulsüzlükten beraat ile kapanıp gitti. Ardından Avrupa’nın birçok ülkesinde Gladyo benzeri örgütler ile yüzleşirken bunlar arasında birtek yüzleşmeyen Türkiye kaldı. Mahkeme, kendini legal devletin yerine koyan hatta üstün gören anlayışın yüzleşmesine vesile olabilecektir.
Her bireyin, bir diğerinden bu vatanı fazla sevmesi veya koruması veya diğerinden korumak için bir örgüt kurması kabul edilemez. Eğer, bir yarış yapılacaksa bu ülkeye, bu millete hizmet etmek için yarış yapılır. Bunun en güzel yolu sivil toplum kuruluşları yolu ile demokrasi ve insan hakları çerçevesinde olabilir. Yoksa, ‘bu devleti biz kurduk, bizden başkası koruyamaz, korumasına da müsaade etmeyiz’ anlayışı toptan bir şekilde başkalarını ötekileştirir. Bu anlayışa verilecek en güzel cevap ise vatanın her köşesinde yatan şehitlerimiz olacaktır.
Hükümet başta söylediğimiz gibi eğer bir rövanş söz konusu ise, AKP’yi feda etmek bedeline de olsa Ergenekon dâvâsında kararlı bir şekilde durmalıdır. Kötü emsal olmaz. İtalya’da mafya ve “Temiz eller” operasyonlarında kararlı hükümetler, duyarlı kamuoyu desteği olmasa cerahatin temizlenmesi mümkün olmazdı. Şemdinli savcısını feda etmek konusunda gösterilen basiretsizlik tekrar edilmemeli, dik duruş sergilenmelidir. Zira, eğer bu iki dâvâ, Türkiye’de biri statükocu ve üstyapıyı temsil eden derin yapıları; diğeri, milletin tercihlerini yasal hükümeti ve milletin tek temsilcisi Meclis arasında (farz-ı muhal) düelloyu simgeliyorsa; bu düellonun dört sonucu çıkabilir.
ERGENEKON DÂVÂSI
Beraat: Bu netice ülkemizdeki anti-demokrasi heveslileri için büyük bir sevinç yanında darbe taraftarlarına güç katacaktır. Hükümet, Meclis ve siyaset için artık alan daralacaktır.
Kısmen beraat - suçlu: Böyle bir durumda darbe iddiaları ve çete örgütlenmesi tam ispatlanmadığı için legal - illegal yüzleşme yapılamayacaktır.
Suçlu: Ergenekon örgütlenmesinin illegal bir yapılanma olduğu darbe yapmaya tam teşebbüsü, ordu içindeki işbirlikçileri, emekli ortakları, yaptığı illegal işler, sivil ortakları ortaya çıkar ve yargıda hesap verir ve bu şekilde Türkiye’de darbeler dönemi, dokunulmazlar dönemi biter.
Suçlu: Darbe heveslisi, sivil - asker, iş adamı kim varsa yargı karşısında hesap vermiş, demokrasinin bütün kurum ve kuralları ile işlemesi için engeller kalkmıştır.
AKP DÂVÂSI
Beraat: AKP’nin kapatılmamış ve beraat etmiş olması demokrasimiz için bir badirenin atlatılmış olması anlamına gelir.
Kısmen beraat - suçlu: AKP suçlanmış fakat para cezası ile kurtulmuş olacak. Bu şekli ile Başbakan yasaklanmayacak hükümet düşmeyecek, Türkiye biraz rahat bir nefes alabilecektir. Bununla birlikte artık AKP, damgalı ve aksak bir parti olarak yola devam edeceği için bir nev’î vesayet altında kalabilir.
Kapatılır: Bu en iyi senaryodan bir önceki senaryodur. 2009 Eylül’ünde erken seçime gidilmeli.
Beraat: AYM hukukun üstünlüğünü hissettiren bir karar vererek, ülkemizde Meclis iradesinin en üst irade olduğunu tescil etmiş olurlar.
Bu sonuçlardan hangisinin olacağını, Ağustos ayı içerisinde AKP hakkında öğreneceğiz. Fakat, sivil toplum ve sivilleşmek yalnızca sandıkta iradesini göstermek değildir. Bu anlamda sivil toplum akademisinin organize ettiği sivil anayasa panelleri gibi, “Ortak Akıl Hareketi” mitinglerine ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Bu kendimize ve kendi irademize sahip çıkmaktır.
|
Emin Talha KARAMUSA
21.07.2008
|
|
Darbeye dur de!
DEMOKRASİ, insan hakları ve hukukun devamı için…
Darbe teşebbüslerinin araştırılması için Ufuk Uras’ın TBMM Başkanlığına verdiği araştırma önergesi:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Demokratik ülkelerde reel siyaset, hukuka uygun şekilde kurulan siyasî partilerce yapılır. Yürütme ise, halkın oylarıyla seçilmiş siyasî partilerin iktidara gelmesiyle kurulan hükümet tarafından icra edilir.
Dünya siyasetinde silâhlı kuvvetlerin önemi ve gelişimi çok önemli bir yer tutmaktadır. Demokratikleşme sürecini gerçekleştiren ülkelerde ordu ve siyaset birbirinden ayrı kurumlar olarak işlev görmektedir. Ordu demokratik ülkelerde, sadece güvenlik işlevini gerçekleştirmekle yükümlü olup, siyaset alanında hiç yer almamaktadır. Oysa geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelerde, askerî kuvvetler, siyasete ya doğrudan ya da dolaylı olarak müdahale etmekte ve siyaseti kendi çıkarları doğrultusunda yönetmektedir.
Türkiye’de silâhlı kuvvetler, Cumhuriyet tarihi boyunca her zaman siyasetin etkin bir aktörü olmuş, siyasete yön vermiş, gerçekleştirilen darbelerle politikacılar ve sivil halk sürekli olarak hukuk dışı uygulamalara tabi tutulmuştur. Türkiye’nin yakın tarihi, askerî darbeler, muhtıralar, gece yarısı e-muhtıralar, eylem planlarıyla anılmaktadır. Seçilmişler üzerindeki askerî müdahalenin korku refleksi ve de vesayeti, Türkiye siyasî tarihinde belirleyici bir işlev üstlenmiştir. Bu korku refleksini “Demokles’in Kılıcı” gibi sürekli üzerinde hissetmek, özgür iradenin, hür düşüncenin ve demokratik söylemin oluşmasına ciddî bir engeldir.
Çağdaş demokrasilerde kurumlar ve kişiler, özgür bir biçimde kendilerini ifade edip, yurttaşlığın gereği olan görev ve sorumlulukları yerine getirdiği müddetçe ancak özgür bir yurttaş olabilir. Korku sarmalındaki bireyler, çağdaş ve demokratik anlamda ne özgür olabilirler, ne de barış, huzur ve mutluluk içerisinde olabilirler. Demokratik devletleri, demokratik olmayan devletlerden ayıran en önemli hususlardan bir tanesi, temel siyasî kararların nihaî olarak kimin tarafından verildiğidir. Türkiye’de güvenlik, etnik, çok kültürlülük ve dış düşman fobisi ve buna bağlı yasaklar gibi sebeplerle, ordunun siyasette belirleyici rol oynadığı görüntüsünü vermektedir.
Demokratik bir siyasî sistemin temel özelliklerinden biri, seçilmiş siyasî otoritelerin seçilmemiş makamlar karşısındaki üstünlüğüdür. Bu ilke, daha özel olarak “siyasî iktidar”, “silâhlı kuvvetler” ilişkisine uygulandığında, silâhlı kuvvetlerin siyasî otoritelerin direktiflerine bağlı olmasını içerir. Türkiye’de ise, son “eylem planı”nın da gösterdiği silâhlı kuvvetler adeta profesyonel düzeyde örgütlenmiş siyasî parti imajını oluşturmaktadır.
Sivil irade ve halkın temsiliyeti, yaygın ve çağdaş demokrasiler içerisindeki yer ve değeri paha biçilemez. Sivil otorite ve millet iradesinin egemenliği demokrasilerin vazgeçilmezleri arasındadır. Son dönemlerde Türk Silâhlı Kuvvetleri, ele geçirilen ya da belli kesimler tarafından servis edilen gizli belgelerle gazete manşetlerini süslemektedir. Demokratik bir hukuk devletinde kabul edilmesi asla mümkün olmayan gizli planlar, eğer iddialar doğruysa Türkiye’de askerî vesayetin hangi aşamada olduğunu gözler önüne sermektedir. Yakın tarihimizde, “Sarıkız” ve “Ayışığı” darbe planları ile Ergenekon vak’asıyla gelinen noktada, ordu içinde yuvalanan siyaset ve darbe heveslilerini açığa çıkarmıştır.
Son olarak Taraf gazetesi, “Genelkurmay’ın Türkiye’yi Biçimlendirme Planı” başlığıyla, Genelkurmay çıkışlı olduğu iddia edilen “Bilgi Destek Planı ve Faaliyet Çizelgesi” adlı bir belge yayınladı. Eylül 2007 tarihli plan, üst yargı organı başkanlarının, gazetecilerin, kanaat önderlerinin TSK ile aynı paralelde hareket etmelerinin sağlanması ve yönlendirilmesi, muhalif san’atçı ve yazarların yıpratılması, yandaşlarına maddî ve manevî destek sunulması, “irticacı hareketlerin sorumlusu” hükümete ve yeni anayasa paketine karşıtlığın örgütlenmesi. Kürt bölgesinde “teröre yardım ettikleri sürece” halkı “rahatsız” edecek faaliyetlerin icrası, DTP’nin “terörist” olarak ilânı gibi bir dizi “eylem kararı”nı içeriyor.
Kamuoyu bütün olanları büyük bir şaşkınlık içerisinde izlemektedir. Ne var ki, gerek Genelkurmay tarafından, gerekse de hükümet tarafından bu konuda ciddî bir açıklama gelmedi. Genelkurmay söz konusu haberi yayınlayan gazeteyi yalanlamakla yetindi. Önce “komuta katı tarafından onaylanmış böyle bir resmî evrak veya plan kayıtlarda yoktur” denildi, sonra da “böyle bir plan yoktur” denildi. Kamuoyuna yansıyan Genelkurmay’ın “Türkiye’yi biçimlendirme planı” hakkında ortaya atılan iddiaların derhal aydınlatılması gerektiğini düşünüyoruz. Şayet böyle bir plan mevcutsa demokrasiye ve hukuka yapılan bu darbenin bütün sonuç ve sorumlularıyla ortaya konulması gerekmektedir.
Türkiye’de demokrasinin, parlamenter sistemin, insan haklarının ve hukukun geleceği ve devamı için “Genelkurmay’ın Toplumu Biçimlendirme Planı” için Anayasamızın 98, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105. maddeleri gereğince Araştırma Komisyonu kurularak, söz konusu durumun araştırılmasını saygılarımızla arz ederiz.
|
21.07.2008
|
|
TÜKETİCİNİN SESİ
Türk Telekom yetkililerine!
BİZLER ADSL abonesi bir grup tüketiciyiz. ADSL’ye 29 YTL ile aboneyiz. Aylardır bu miktarı ödemekteyiz. Ancak şimdi bizimle aynı şartlarda abone olanlara aylık 15.99 YTL ödeme kampanyası başlatıldı. Gazetelerden öğrendiğimize göre bizim gibi mağdur olanların sayısı 4 milyon 700 bini geçmektedir.
Telekom özelleşince tüketiciler olarak sevindik. Daha kaliteli ve ucuz hizmet alacağımız için umutlandık. Ancak özelleştikten sonra şartlar daha da kötüleşti. Ayrıca adaletsiz ve haksız kampanyalar başlatıldı.
Talebimiz; aylık 29 YTL’lik abonelik ücretinin yeni abone olacaklara uygulanan 15.99 YTL’ye çekilmesi. Telekom yetkililerinin bu talebimizi dikkate alacağı umuduyla.
Bir grup Telekom mağduru
|
21.07.2008
|
|
Vakıflara üyeliğin yolu açıldı
ANAYASA Mahkemesi, 28 Haziran 2008’de Resmî Gazete’de yayınlanan kararıyla, vakıflara üyeliğin önündeki engelleri Medeni Kanun ve Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle kaldırdı. Bu yeni düzenlemeyle vakıflara üyeliğin yolu açılmış oldu. 22.11.2001 günlü, 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 101. maddesinin üçüncü fıkrasının Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, 17.4.2008 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
|
21.07.2008
|
|
STK Uzaktan Öğrenim başvuruları başladı
İSTANBUL Bilgi Üniversitesi STK Eğitim ve Araştırma Birimi, STK’lara yönelik ileri düzey kapasite eğitimi deneyimini yaygınlaştırabilmek amacıyla uzaktan öğretim ve katılımcı sınıf eğitimini birleştiren bir uzun dönem eğitim kursu düzenliyor. Program kapsamındaki derslerin başlıkları şöyle: Sivil Toplum, STK’lar ve Demokrasi, İletişim Becerileri, Örgüt Yönetimine Giriş, Gönüllülük ve İnsan Kaynakları Yönetimi, Kaynak Geliştirme, Avrupa, Sivil Toplum ve STK’lar, Savunuculuk ve Politikaları Etkileme, STK’lar için Hukuksal Çerçeve, Proje Döngüsü Yönetimi, Teklif Yazma ve Bütçeleme, Avrupa Birliği Proje Finansman ve Fon Prosedürleri, STK’lar için İnsan Hakları Katılım şartları, programlar hakkında daha fazla bilgi ve online başvuru için: http://stk.bilgi.edu.tr
|
21.07.2008
|
|
“Kürt Sorunu” 'Liberal Düşünce'de
LİBERAL Düşünce Dergisinin 50. sayısı “Kürt Meselesi” dosya konusu ile çıktı. Bir çok yazının yer aldığı derginin takdim yazısında şu görüşlere yer verildi: “Liberal Düşünce, 50. sayısında önemli bir özgürlük probleminin karmaşık dillere tercüme edilmiş hâli olan “Kürt Sorunu”nu dosya konusu yapmaktadır. Kürt Sorunu, önemli bir özgürlük problemi olduğu hâlde, özellikle son dönemlerde stratejik bir meselenin manevra ve atış alanına indirgenerek ele alınır olmuştur. Siyasî / stratejik hesap ve hesaplaşmalar jargonuyla okunagelen Kürt Sorunu’nun liberal bir perspektiften ele alınma ihtiyacını bu sayıyla bir nebze giderebilmeyi umut ediyoruz.”
|
21.07.2008
|
|
Muhabbet Hareket İhsan ve Temizlik Derneği
KONYA'DA 2 ay önce kurulan Muhabbet Hareket İhsan ve Temizlik Derneği, insanları güldürmek, aralarındaki sevgiyi yaygınlaştırmak için çeşitli faaliyetler yürütüyor. Derneğin başkanlığını yapan Prof. Dr. Mehmet Ali Kapar, çeşitli sebeplerle yoğun stres altında yaşayanların huzur ve mutluluklarını arttırmak, aralarındaki muhabbeti geliştirmek amacıyla öğretim üyesi arkadaşı Prof. Dr. Saim Açıkgözoğlu ile derneği kurduklarını söyledi. Derneğin faaliyet alanlarını, isminde yer alan muhabbet, hareket (üretmek, spor yapmak), ihsan (iyilik etme, iyi olma) ve temizlik kavramlarının oluşturduğunu dile getiren Kapar, “Derneğimizin isminde geçen kavramlar ve gülümseme, iyilik etme ve barış gibi yandaş değerleri toplumun gündemine getirmeyi hedefliyoruz” dedi.
|
21.07.2008
|
|
Türkiye - Afrika STK forumu
TÜRKİYE - AFRİKA Sivil Toplum Kuruluşları Forum’u 14–16 Ağustos 2008 tarihlerinde İstanbul Cevahir Kongre Merkezinde gerçekleştirilecek. Türk-Afrika medeniyetleri arasında hoşgörü, işbirliği ve iletişimin gelişmesine, küresel barışın ve istikrarın sağlanmasına katkıda bulunmasına yönelik konuların ele alınacağı Forum’da ikili, bölgesel ve çok taraflı ilişkilerin gelişimine katkıda bulunacak ve işbirliğini arttıracak nitelikte projelerin üretilmesi ve uygulamaya konulması hedefleniyor. Türkiye’de ve Afrika’da meydana gelen gelişmelerin yakından takip edilmesi, elde edilen bilgilerin analiz edilmesine yönelik “Türkiye-Afrika Sivil Toplum Kuruluşları Forumu” projesi istikrarlı bir işbirliği platformunun oluşturulması amacıyla Türkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi (TASAM) Afrika Enstitüsü tarafından planlandı. 18–21 Ağustos 2008 tarihlerinde Afrika ülkelerinin Devlet / Hükümet Başkanları ve Dışişleri Bakanlarının katılımıyla düzenlenmesi öngörülen “Türkiye-Afrika Zirvesi” öncesi Türkiye’de ve Afrika Kıt’asında öne çıkan sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin bir araya gelebileceği bir forum niteliği taşıyor.
|
21.07.2008
|