Minik Aleyna, hedefi, hedefleyenleri ve hedeflenenleri belli olmayan bir bombalama faciasında cennete uçtu, masumâne, mazlumane, mağdurâne olarak. Diğer ölenler de, aynen minik Aleyna gibi masum ve mağdur olarak Rahmet-i Rahman’a kavuştular. Türkiye’de terörün ve derin çeteleşmelerin, derin hesaplaşmaların zalimâne, gaddarâne emelleri uğruna harcadığı, yakıp yok ettiği son kurbanlar…
Söyleyecek sözü, beyan edecek bir fikri, ileri sürecek bir tezi olmayan vahşiler, elbetteki bu tür katliâmlara, facialara tiyneti ve tabiatı icabı tevessül edecek. Fikir ve inancı olan zaten bunları medenîce, adaletlice anlatır, söyler; kendisinden başkalarının paylaşımı için meşrû çerçevede gayret gösterir. İnsanlığa hayat için verilecek mesajı olanlar zaten böylesi silâha, bombaya gerek görmez. Belli ki bu mihraklar ve çevreler, insanlığa hayatı değil ölümü, işkenceyi, köleliği, sömürüyü vaat etmekte ve lâyık görmektedir.
Balarısı su içer bal akıtır, yılan su içer zehir akıtır diye bilinir. Bu mesele karakter ve fıtrat meselesi olduğu kadar aynı zamanda kendine yakışanı ve kendinde olanı verme meselesidir de. Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri yıllar önce “Elimizde Nur var, topuz yok. Bizim düsturumuz müsbet hareket etmektir..” buyururken kendi iç dinamiklerinde yatan hayatı, olumluluğu, yapıcılığı ve insana ve kâinatta var olan her şeye muhabbetini açıklamış oluyordu. Aynı zamanda şer mihraklarının tarihin seyri içinde ezbere bildiği ve daima kullandığı “tahrip, tahrik, anarşi, zulüm ve katliâm” taktiklerine âlet olmama, tuzağa düşmeme metodunu da öğretiyordu insanlara ve bilhassa insanımıza. Geçen yıllar ve gelişen olaylar, onun ne kadar haklı olduğunu tekrar tekrar gösterdi. Ona ve onu dikkate alanlara selâm olsun.
Hayattayken kendisine yapılan tahrik amaçlı işkenceler karşısında bile hakkını meşrû ve müsbet yollarla arayan ama asla muhalifleri tarafından içine düşürülmek istendiği ve düşmesi beklendiği tuzaklara düşmeyen Üstad Hazretleri, öfkesini, kırgınlığını kontrol altına alarak oyunları boşa çıkarmasını bilmiştir. Takipçilerini de bu müsbet hareket düsturuyla türlü türlü vartalardan korumuştur. Yakın tarihteki anarşi ve terör olaylarına özellikle Nur talebelerinin bulaşmamış olması, Risâlelerdeki hayat, şefkat, merhamet, muhabbet felsefelerinin yüz akıdır. Tarih bunu elbette bir gün yazacaktır.
Bir adalet-i mahza anlayışıyla “Bir gemide dokuz masum bir katil olsa o gemiyi batıramazsınız. Hatta dokuz katil, bir masum olsa yine adalet-i mahza gereği batıramazsınız” buyuran Üstad’ın anlayışına bakın, bir de “Ortalık karışsın da kim ölürse ölsün, hedefime ulaşırken her türlü saldırı, katliâm, zulüm, haksızlık mübahtır” anlayışına bakınız. Bu anlayışların sahiplerine bırakılacak bir dünyanın nasıl bir kan gölü haline geleceğini tahmin edebileceğimiz gibi, Bediüzzamanların anlayışındaki bir dünyanın da nasıl adaletle, merhamet ve şefkatle dolu olacağını da tahmin edebileceğiz kanaatimce.
Dünya yeni gelişmelere gebe… Yeni bir silkiniş arefesinde. Artık yüzlerce yıldır devam edegelen, gücünü gizlililikten, katliâm ve suikastlerden alarak beslenen, ama insanlara vatan, millet, barış ve hürriyet gibi yalancı cennetler vaat eden bu iki yüzlü değil iki yüz yüzlü nifak düzeni artık deşifre olduğundan bundan böyle dikiş tutturması mümkün görünmemektedir.
Dileriz bunlar son kurbanlarımız olsun ve bu katliâm da şer güçlerinin son çırpınışları olsun.
Bu Mi'rac Kandili ertesinde minik Aleyna gibi dünyanın bütün mazlûmlarına selâm ve rahmet... Aleyna ve aleyküm selâm.
01.08.2008
E-Posta:
[email protected]
|