“Bizim Aile” dergisinin eski sayılarından birinde okuduğum muhterem Meryem İlhan bacımın bir yazı başlığı adeta beni çarpmıştı. ”Bütün ölümler zamansızdır.” Bilâhare böyle bir başlıkla, böyle bir yazı yazdığı için tebrik ve takdirlerimi de belirtmiştim. Bir süre karşılıklı mütalâada bulunduk. Kader açısından zamanı belli. Üstadımızın tabiriyle “Hak ve muhakkak olan” ölüm aslında biz insanlar için zamansız ve apansızdı. Hiç beklenmedik bir zamanda, hazırlıksız yakalar bizi ölüm gerçeği. Ya bizi veya çevremizdeki dostlardan birini alır götürür.
Geldiğinde—inşaallah—“Baş göz üstüne” diyebileceğimiz ölüm hayat kadar gerçek. Ve mevcut. O, hayatın zıttı, hayatın yokluğu değil, hayat gibi yaratılmış bir varlık. Sonsuzluk kervanının sonsuzluğa doğru yaptığı seferdi bir eşiktir, bir deredir, bir köprüdür..Geçilecek muhakkak.
Şair Erdem Bayazıt da Hak’ka yürüdü. Cahit Zarifoğlu kanserden kurtulamayarak bir sıcak yaz günü hakka revan olduğunda ben bacağımde sekiz çiviyle, sedyeye mahkum, hastane koridorunda doktora görünebilmek için sabah namazından sonra kuyruğa girmiştim. Cahit Ağabeyin ölüm haberini elime tutuşturulan gazeteden öğrendim. Cahit zarif adamdı… Allah rahmet eylesin.
Ve 7 güzel adam diye tanıdığımız Akif İnan, Özdenören’den sonra Erdem Ağabey de terk etti dünyamızı. Siyasette yollarımız apayrıydı. Amma binlerce bir birler içinde elbette ki ortak paydalarımız bizi binlerce konuda birleştirmişti. Onlar meslek ve meşrebimizi tanımasa, kaale almasa da biz kendi hesabımıza hepsine, ama hepsine iman kardeşliği açısından hürmetle, merhametle bakıyorduk. Siyasetin acımasız çarkları nice değerler gibi bazı şairlerimizi de çürüttü. Kısır ve nötr hale getirdi. Necip Fazıldan, Sezai Karakoç’a kadar bir çok şahsiyet dev olarak hükümferma olduğu edebiyattan-kitabiyattan çevresinin de teşvik ve yönlendirmesiyle siyasete atılınca nasıl çaresizlikleri oynadıklarını da gördük. Harflerin dünyası rakamların dünyasına benzemiyor. Romantik ruhlu şairler siyasetin rasyonel ve realist ve bir o kadar da makyavelist kurallarıyla burun buruna gelince çocuk gibi saf, masum ve çaresiz kalakalıyorlar. Yahya Kemal Beyatlı’nın koca bir dönem milletvekilliği süresince sadece bir kere yerinden kalkıp “Siz bu işi bilmiyorsunuz” dediğini edebiyat hatıralarında okumuştum. Şairlikle siyaset birlikte gitmiyor. Hani şu Eflatun’un hakim ve hekim kralları idealize etmesi gibi. Şiirlerdeki gibi değil siyaset dünyası. Her neyse.
Anadolu’nun şirin bir ilinde bir bahar akşamı yapılan şiir okuma programında karşılaştığımızda öncelikle Erdem Ağabeyi tebessüm ettiren esprilerle şiir okumaya geçmiştim. Kısa bir şiir tahlili ve ikinci yeni, Mavera grubuyla ilgili söylediğim her sözü oturduğu yerden başını sallayarak hep tasdik etti. Beden dili de şiirlerindeki üslup gibi ağır, tok ve vakurdu.
O gece kürsüye geldiğinde şiir okumalarına “Beton duvarlar içinde bir çiçek açtı. Siz kahramanısınız çelik dişliler arasında../Direnen insanlığın../Saçlarınız ıztırap denizinde bir tutam başak../Elleriniz kök salmıştır ağacıdır zamana../O inanmışlar çağının” dizelerini okurken Asr-ı Saadet ile ahirzaman Müslümanları arasındaki irtibatı iade ediyordu. Ne var ki dinleyicilerin çoğu en azından Necip Fazıl’ın “Sakarya“ şiiri gibi hamaset dolu, bağıra bağıra okunan şiiri gibi bir şiir bekliyorlardı. Afallayanlar çok oldu. Bir de mantığa vuranlar. Betondan çiçek çıkar mı, diye. Epey güldük halimize. Şair duyarlığı bambaşka bir şey. Ama anmayanları da çoktu. Şairler güzel insanlar. Söylemleriyle öyle bir ruh üflerler ki bildik kelimelerimizle. Kırk yıl düşünsek aklımızın ucundan geçmez.
“Sebeb ey” şairi Müsebbib’ül Esbabın bir sebebe binaen yarattığı bir sebeble dilimizde ve kulağımızda vakur söylemlerini hatıra bırakarak göçtü Rabbine.. Allah rahmet eylesin.
“Ölüm muhakkak
Ve ölüm mutlak.
Tek kapısıdır ölümsüzlüğün” diyen Erdem Abi o kapının eşiğinden geçti.
O güzelim dizelerinden son bir alıntı yaparak vefa borcumu ödüyorum güzel şiirleri için..
“Onlar gittiler..
Topraktan bir işaret taşıyarak alınlarında..
Ben şimdi bu yanda
Geril bir an gibiyim.
Doğumla ölüm arasında.”
Ruhun şâd olsun Erdem Ağabey...
10.07.2008
E-Posta:
[email protected]
|