Öyle bir hâle gelindi ki, neredeyse ‘başörtüsü yasağı’nı ‘yasak’ olarak isimlendirmek de yasak. Bazıları başörtüsü yerine ısrarla ‘türban’ demeyi sürdürüyor. Elbette isimlerin değişmesiyle hakikat değişmez, ama bu ısrarın da bir anlamı olmalı...
Gerçekte başörtüsü olan ve bazılarının ısrarla ‘türban’ diye isimlendirdiği hadisenin aslı şudur: Türkiye ve dünya gerçeklerine aykırı olarak, ülkemizde başını örtmeyi tercih edenler ‘kamusal alan’a alınmıyorlar. Tartışmalı olan bu ‘kamusal alan’ da kimilerine göre bütün Türkiye’yi kapsıyor. Yeri geliyor hastahane, yeri geliyor üniversite bahçesi ‘kamusal alan’ ilân ediliyor. Nihayetinde, başını örtmeyi tercih edenler okullara alınmıyor, devlet dairelerinde çalışma imkânı bulamıyor. Bazı ‘kurum’lar ise daha da ileri gidip, eşi başörtülü olan beylere de kapılarını kapatıyor...
Bu hadiseler yaşanınca, bazıları bunu ‘türban sorunu’ olarak isimlendiriyor. Oysa yaşanan, açık ve net olarak ‘başörtüsü takanları mağdur eden kanunsuz yasak’tan başka bir şey değildir.
Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Hasan Doğan’ın vefatı sonrasında; eşinin başının örtülü, kızının başının açık olmasını değerlendiren bazı yazarlar, “Türban sorunu aslında çözüldü” diye yazmışlar. Bunlardan biri şöyle demiş: “Türkiye’de türban meselesi hiç beklemediğimiz noktada aniden çözülmüş durumda. Müjdeler olsun yıllardır süren, gereksiz enerji tüketen kavga da sonunda bitecek galiba. (...) Bunu dün mezara kaldırdığımız Hasan Doğan başardı. Onun yaşamındaki en büyük başarısı Türk Milli Takımı’nın galibiyetleri filan değildi, onun ve ailesinin Türkiye’deki türban sorununun çözümü yolunda büyük bir yol açmasıydı. (...) Türbanlıların başı açıklara yönelik bilinçaltındaki önyargılarını yine Doğan Ailesi yıkıverdi. Çünkü gördük ki birbirlerine aşkla, coşkuyla sarılan o çiftin kızlarının da başı açıktı. İşte buyurun bakalım. Yıllardır içimizi kemiren sorun çözülüverdi işte.” (Serdar Turgut, Akşam, 8 Temmuz 2008)
Bu şekilde değerlendirilecekse ‘türban sorunu’ zaten hiç yaşanmadı ki! Yani; anne başörtülü, kız başı açık ya da tam tersi sadece Doğan Ailesinde yaşanmadı. Bu şekilde belki de milyonlarca aile var. Hepimiz biliyoruz ki, aynı ailede başı açık olan da, başı kapalı olan da var. Bunlar bazen kardeş, bazen anne-kız, bazen yakın ya da uzak akraba olabiliyor. Bunu görmek için ‘sokağa’ çıkmak bile yeterli. Başı örtülü ve açık olanlar kol kola, gerekirse işe, gerekirse okula (başı kapalı olanlar kapıya kadar) gidiyor.
Bu açıdan, toplunda zaten bir problem yaşanmadı, inşallah bundan sonra da yaşanmaz. Asıl problem, başını örtmeyi tercih edenleri dışlayan anlayışta.
Başı örtülü olanlarla başı açık olanlar arasında bir problem yok. Sınırlı sayıdaki ‘fanatik’leri bir yana bırakırsak, asıl problem; devletin taraf tutmasında ve başı örtülü olanları dışlamasından kaynaklanıyor. Medyanın da bunu görmesi hayra alâmettir. İnşallah diğer ‘yetkili’ler de görür ve insafa gelirler. Bunun için de duâ edelim...
10.07.2008
E-Posta:
[email protected]
|