Ekonomik ve siyasî istikrarın devamı, ‘güven’ esasına dayanır. Eğer millet, siyasetçiye güvenmezse siyasî istikrarı, tüccarına güvenmezse ekonomik istikrarı sağlamak mümkün olmaz. Aynı şey, siyasetçi veya tüccarın ‘müşteri’lerine güvenmesi ya da güvenmemesi ile de ilgilidir.
Her şeyi ‘madde’ de arayanların gözlerinin ‘maneviyat’ konusunda ‘kör’ olduğu malûmdur. Böyle olduğu, insanlar maddiyata, ‘para’ ve pula yönlendirildiği için maalesef manevî ‘körlük’ hastalığı yayıldı. Bunun neticesinde de piyasaları ayakta tutan ‘güven’ uçup gitti.
Yıllar önce görüştüğümüz bir iktisatçı, “Piyasada güven kalmadı, çekler, senetler protesto ediliyor. Böyle giderse Türkiye daha büyük ekonomik krizlerle karşı karşıya kalır” demişti. Elbette bu tesbiti yapan sadece bizim görüştüğümüz ekonomi uzmanı değildi. Konuyu yakından takip eden hemen herkes, bilhassa 1980 ihtilâli sonrası yaşanan ‘bozulma’nın toplumu ciddî anlamda tehdit ettiğinin farkındaydı. Ancak sosyal problemlerin ortaya çıkması uzun yıllar aldığı için, ‘erken uyarı’ yapanlar çoğunlukla ‘felâket tellâlı’ itham edilir. Nitekim, o yıllarda bu günleri tahmin eden her kademedeki ‘uzman’lar dönemin yöneticileri tarafından bu şekilde itham edilmiştir.
Tüketici odaklı pazarlama araştırmaları yapan Nielsen firması, 3 yıldır 51 ülkede sürdürdüğü ‘’Global Tüketici Güven Endeksi Araştırması’’ sonuçlarını açıklamış. (AA, 29 Haziran 2008)
Nielsen’den yapılan açıklamaya göre, tüketici güveni hem Türkiye’de, hem de dünyada en düşük seviyelerine gerilemiş durumda. Türk tüketicileri ise, yüzde 92’lik oran ile ülkelerinde ekonomik durgunluk olduğuna inanan tüketicilerin başında geliyor.
Nielsen Global Tüketici Güven Endeksi son 6 ayda 6 puan düşerek, endeksin son 3 yılda gösterdiği en büyük düşüşü yaşadı ve 88 puan seviyesine kadar geriledi. Türkiye’nin endeks puanı da, yine ortalamanın çok altında kalarak en düşük seviyesine indi. Türkiye 67 puan ile 51 ülke içerisinde en alttan 4’üncü sırada yer alıyor.
Araştırma sonuçlarına göre, Türk tüketicileri, ekonomik durgunluk ortamında enflasyon ve işsizlik konularında bütün dünya ile aynı endişeleri yaşarken, terör ve siyasî istikrarsızlık konusunda diğer ülke tüketicilerine göre daha yüksek endişe duyuyor.
“İş”lerin iyi yürüyebilmesi için ‘güven’in ilk şart olduğu her hâlde izah istemez. Bu konuda Alman işadamı Robert Bosch’un şu sözü de çok anlamlıdır: “İnsanların güvenini kaybetmektense, para (sermaye) kaybetmeyi tercih ederim.”
Ülkemizdeki ‘tüketici’ler güvenlerini kaybettiğine göre ‘sermaye’lerini de kaybetmiş sayılırlar. İşte asıl problem burada. Yarın bir gün ‘sermaye’ bir şekilde kazanılabilir. Peki kaybedilen ‘güven’i yeniden tesis etmek daha zor değil mi?
Kim ya da kimler ‘güven’ sağlanmasını temin edebilecek? ‘O kafa’ bu millete ‘güven’ verebilir mi?
30.06.2008
E-Posta:
[email protected]
|