Uzakta kalanlar için İstanbul’un kaldırımları bozuk değildir, sokaklarda çamur ve süprüntü yoktur; tramvaylarda ve vapurlarda azap çekilmez. Musluklardan Terkos yerine Kevser akar, sersemletici lodos ılık bir buse, dişleyici poyrazı bir serin nefestir. Bilhassa çölde onu konuşurken hep beyaz yelkenlerin kayıp gittiği, şurup renkli denizler, avize gibi şıkırdayan pınarlar, çınar ve çitlenbik gölgeleri, çilek tarlaları, fulya bahçeleri görürsünüz...” Refik Halid Karay, Gurbet Hikâyeleri
Uzaklarda yaşayan herkes, az ya da çok Refik Halid gibi hisseder. Hele bir de İstanbul’a kavuşmanıza az kaldıysa, yaşadığınız yer ne kadar güzel olursa olsun, her şey size çok daha zormuş gibi gelir. Bilhassa çölde İstanbul’dan bahsederken, gözleriniz dolar, coşkunuz daha da artar. Giderayak; gurbette olmak her zamankinden daha fazla yorar insanı.
Fakat gitmeden önce Mısır güzellikler yaşatıyor biz Türklere. Tabiî bu Türklerin de Mısır’a ve Mısırlılara yaşattığı bir güzellik aynı zamanda. Kahire’de yaşayan Türkler, hep İstanbul görürler, daha önce de söylemiştim, Nil-i mübarek bile İstanbul Boğazı gibi görünür bize. Ama bu hafta, Kahire Mısırlılar için de İstanbul’a döndü bir an için. Cuma akşamı Türkiye-Hırvatistan maçı esnasında ve sonrasında Kahire’de de İstanbul havası esti. Sadece Mısır’da yaşayan Türkler değil, Mısırlılar da Türklerle birlikte aynı heyecanı paylaştı, herkes tek yürek oldu. Bütün kalpler Türkiye için duâ etti. Türk Millî Takımının bu kupadaki huyunu bilenler, son dakikaya kadar umutlarını kesmediler. Aslında 119. dakikada tam “ah”lar ve “of”lar havayı sarmışken ve hatta tam bazı kişiler “iyi akşamlar” diyerek maç izlenen yerden ayrılırken, gelen son dakika golüyle El-Cezire kanalının spikeri başta olmak üzere herkesi büyük bir coşku sardı. Sanki herkes kendi millî takımları gol atmışçasına gururlanıp, sevinçten çığlıklar atmaya başladılar.
Diğer maçların sonuçlarına da bakarak; Türk Millî Takımını “tam Türk usulü” olarak değerlendirmemek mümkün değil. İnsan bir yandan, son dakikaya kalmadan ve başları sıkışmadan hiç kendilerini yormuyorlar diye yorum yapıyor. Ama öte yandan da bu gelen son dakika galibiyetlerinin sadece Allah’ın lütfu olduğunu herkes ağız birliği yapmışçasına söylüyor. Dünyanın dört bir yanında yaşayan ve çeşitli dinlere mensup arkadaşlarımdan maç sonrasında sürekli mesajlar ve mailler aldım. Herkes başarımızı kutluyor, sonuca inanamıyorlardı. Avrupa’da yaşayan Müslüman arkadaşlarım, hep beraber maç boyu duâ ettiklerini söylediler. İnancımızın bizi öne geçirdiğini ve inşallah geçirmeye devam edeceğini belirttiler. Bu güzel maç ve sonucu, Kahire’de bize haklı bir iftihar yaşattı. Millî Takımımızı gurbette izlemek çok daha farklı bir şey ve bu galibiyeti yaşattıkları için onları tebrik ediyorum.
Mısır’da da yaz kendini tam anlamıyla hissettirmeye başladı. Hava sıcaklıkları artık gündüzleri evden çıkmayı engelleyecek derecelere varıyor neredeyse. Klimalı arabalardan klimalı evlere, restoranlara, alış veriş merkezlerine geçiş yaparak, bu hava sıcaklığını hissetmeden de yaz tatili geçirmek mümkün. Ama bu da yaz ortası soğuk algınlıklarını arttırıyor. En iyisi yaz döneminde Mısır’da durmamak.
Ben de, Allah nasip ederse bu hafta yaz tatilime başlıyorum. Yaz dönemi boyunca artık Mısır’dan yazı yazmayacağım. Bu da bir müddet için Mısır’dan yazdığım son yazım. Ben yazmaya farklı ülkelerden, farklı kültürlerden devam edeceğim bu süre zarfında. Birbirlerine çok yakın, birbirlerinden çok farklı ülkeleri ve onlarla ilgili gerçekleri bu satırlarda yazmaya gayret edeceğim. Ama her seferinde başka bir yurt özlemi olacak, belki Mısır özlemi de dolaşacak satırların arasında. Haftaya kısmetse, Mısır’dan en az 20 derece daha serin bir ülkeden, Finlandiya’dan Mısır mektuplarına devam etmek üzere…
24.06.2008
E-Posta:
[email protected]
|