Taraf Gazetesi’nin son bombası, TSK’nın siyasete ve sivil hayata müdahale için hazırladığı geniş kapsamlı bir “eylem planı”nı açıklaması oldu.
Planı baştan aşağıya okuyunca nedense aklıma bir hafta önceki “Millî Şef” İsmet İnönü’nün tartışılan sözleri geldi.
Meclis kürsüsüne kadar yansıyan tartışmanın özünde İnönü’nün subayları bir kenara toplayarak yaptığı nasihati (vasiyet mi desek?) vardı: “Subay olarak yerinizi bilmelisiniz. Padişah düşmanınızdır. Yedi düvel düşmanınızdır. Kimse işitmesin, millet düşmanınızdır!”
***
Demokrasimizin çektiği sıkıntıların temelinde çok bilinen “CHP + Ordu = İktidar” formülü yatıyor. Anayasadan, bürokrasiden, medyadan, ordunun siyasete müdahalesinden şikâyetlerin kaynağı da bu formülde saklı.
Peki, formülün açılımında neler var? Hangi okulda öğretiliyor? Sistem nasıl işliyor? Soruların cevabını TBMM eski başkanlarından Ferruh Bozbeyli verdi:
***
“İster 61 isterse 82 Anayasa’sını yapanları kast edelim, ikisinde de CHP okulundan, onların telkinat ve siyasî görüşünden ilham alarak hareket etmişlerdir.
“(Anayasa) CHP’nin ürünüdür. CHP nasıl olsa iktidara gelemeyecek, öyleyse biz iktidara gelen diğer partilerin yetkilerini bir ölçüde kısıtlamalıyız, düşüncesi yatmaktadır.
“Muhalefete göre anayasa oluşturulmuş… Bunu ifade etmemiş, bu kelimeleri kullanmamış olabilirler, fakat kafalarının içinde bu vardır. Onları yetiştiren siyasî mektep bu zihniyeti iyice kafalarına mal etmiştir. Böyle olunca; “Nasılsa biz iktidarda değiliz, öyleyse Meclis’in yetkilerinden bir kısmını Anayasa Mahkemesi’ne, bir kısmını diğer organlara, üniversitelere verelim. Özel teşekküller kuralım. TRT özerk olsun, şu özerk olsun. Böylece siyaset onlara müdahale etmesin. Hep nasılsa biz iktidarda olmayacağız, hiç olmazsa kanunlarla, anayasalarla devlet kudretinin bir kısmını bu iktidarın elinden alalım” denmiştir.
“1960’tan beri de bu sol ve Halk Partili cenah Meclis’in elinden aldığı yetkiler az geliyormuş gibi hâlâ daha bütün güçleri ile parlamentoyu yıpratmak, zayıflatmak, Meclis’i halkın nezdinde itibarsız konuma getirmek için salvo ateş hâlindeler.
“CHP her ağzını açtığında, milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması lâzım, diyor. Oysa anayasaya bakarsanız müessesenin ismi milletvekili dokunulmazlığı değildir; yasama dokunulmazlığıdır. Dokunulmaz olan şey yasamadır. Milletvekilleri değildir. Bunu milletvekili dokunulmazlığı şeklinde ifade ederek, gazetecilere de ezberleterek sanki milletvekillerine dokunulmuyormuş gibi bir mânâ çıkarılıyor. Yasamaya dokunduğun anda her şey biter. Her seçimde Meclis yüzde 80 yenileniyor. Seçilemeyenlerden kaçına dâvâ açılmış bugüne kadar? O hâlde niye bütün Meclis’i zan altında tutuyorsunuz? Sanki dokunulmazlığı kaldırsan altından felâket çıkacakmış gibi gösteriyorsunuz. Bu, Meclis’i sıfıra indirmektir.
“Dağdaki çobanla ben bir miyim” diyen manken bir hanım var. Aslında bu söz bazılarını kızdırdı. Hiç kızmasınlar. Böyle düşünen çok insan var bu ülkede. O hiç olmazsa cesaret edip söyledi. Maalesef bunların hepsi de sol cenah ve CHP mektebinden feyz almış insanlardır. (Aksiyon, sayı 706)
23.06.2008
E-Posta:
[email protected]
|