İNSAN gurbetteyken çok şeyi özler. Vatanının suyunu, havasını, simitini - ayranını, toprağın kokusunu, yağmurunu, İstanbul trafiğini, balık - ekmek keyfini, Türkçe konuşma ayrıcalığını, güneşin doğuşunu, batışını, bir bardak taze demlenmiş çayı… ama en çok annesini, babasını, kardeşini özler.. her şeyden çok ve herkesten çok…
Bu yüzden her ne kadar belirli gün ve haftalar içerisinde yer alan, Anneler Günü ve Babalar Gününü tüketim çılgınlığı olarak görse de bir insan, annesiz geçirilen her Anneler Günü ve babasız geçirilen her Babalar Günü ciğerini taa içeriden dağlar gurbet çocuğunun.
Yirmi altı yıl önce, teknik olarak Babalar Gününden bir hafta önce doğarak, babama otomatik bir Babalar Günü hediyesi olmuşum. Amcama da amcalık unvanını ilk kazandıran kişi olarak, tarihe geçmişim ve ona da (amca baba yarısıdır hesabiyle) yarı-Babalar Günü hediyesi olmuşum. Herkes çok sevinmiş, ama en çok da ben sevinmişim sanırım. Hatırlamıyorum.
Şimdi, insan babasının elini tutamadığı, ona sarılamadığı, onla yüz yüze dertleşemediği bu gurbet ellerde, aslında yirmi altı yıl önce ne kadar sevinmiş olduğunu fark ediyor. Babalar Gününü kutlamasa bile, bari bugün babamın yanında olabilseydim diyor. Babamla sabah kalkıp ekmek alsaydık, sonra babam çay demleseydi ve beraber kahvaltı yapsaydık, sonra gazetelerimizi okusaydık ne güzel olurdu diye her gün söylüyorum şu Mısır günlerimde ama bugün bir başka söyleyesim geliyor.
Dinimizde de hadislerin ışığında bir babanın ne kadar önemli ve değerli olduğunu kolayca görüyoruz. Ümm-ü Hakim’den (r.a rivayetle; “Babanın duâsı hiçbir engelle karşılaşmadan Allah’ın huzuruna çıkar” hadis-i şerifinde ve Enes’den (r.a) rivayetle de; “Babanın çocuğuna duâsı, peygamberin ümmetine olan duâsı gibidir,” hadis-i şerifinde olduğu gibi hepimizin babamıza saygı ve hürmette eksiklik etmeden, onların sevgisine lâyık olmaya çalışmamız ve onları her gün daha çok sevmemiz gerektiğini bir kere daha görüyoruz.
Hayatımın her evresinde şartsız ve sınırsız desteğini yanımda hissettiğim, beni her zaman yüreklendiren, bitmek tükenmek bilmeyen sorularıma hep cevap veren, bütün gevezeliklerime katlanan, çarpım tablosunu çok kolay bir şekilde öğreten, ilk okumaya başladığımda yanımda olan, elimden tutup beni şehir şehir gezdiren, daha on beş günlük bir bebekken, beni on iki saat araba yolculuğuna çıkarıp sonra da Ankara kalesine götürerek seyahat etmeyi bana sevdiren (ve sonra da bir türlü vazgeçiremeyen) bir babaya sahip olmak beni her zaman çok şanslı hissettirmiştir. Öyle ki, babam yanımdayken hayatta her şey çok kolaydır, ama benim babam bana o yanımda yokken de hayatta dimdik ayakta durmayı ve kendi başımın çaresine bakabilmeyi öğretmiştir. Böyle bir babaya sahip olmak çok gurur verici bir şey.
O yüzden ben de bu hafta, Mısır mektuplarında Mısır’ı değil de, Mısır’dayken bir insan en çok neyi özler, onu yazayım istedim. Babacığımın onu ne kadar sevdiğimi bilmesini istedim. Bu vesileyle başta babam ve amcam olmak üzere, bütün babaların Babalar Gününü kutluyorum.
17.06.2008
E-Posta:
[email protected]
|