Geçen haftalarda Yargıtay Başkanlar Kurulunun açıklamasından hareketle “27 Mayıs yüksek yargıda mı?” diye sormuştuk. Anayasa Mahkemesinin anayasa değişikliklerine ilişkin olarak verdiği karar bu yargımızı haklı çıkardı. Anayasa Mahkemesi üyelerine sinmiş “halka ve halkın seçtiklerine güvensizlik” duygusu, mahkemeyi bu denli tartışmalı hale getirdi. Anayasanın 4. maddesinin 3. fıkrasında, ‘Hiçbir kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisini kullanamaz” hükmü yer almıştır. Anayasa Mahkemesinin anayasa değişikliklerine ilişkin denetim yetkisinin tarihi gelişimi dikkate alındığında, Anayasa Mahkemesinin içtihatlarıyla bu konudaki yetkilerini genişletme çabasına karşı bu içtihattan kurtulmak için 12 Eylül Anayasası ile mahkemenin anayasa değişikliklerini denetim yetkisinin daha da kısıtlandığı ve bu amaçla şekil denetiminden ne anlaşılması gerektiğinin açık açık yazıldığı görülecektir.
Anayasa Mahkemesi, değişiklikleri esas yönünden incelemek suretiyle anayasaya aykırı bir biçimde kendi yetkisini ciddi biçimde genişletmiştir.
Anayasa Mahkemesi anayasa koyucunun özellikle vermek istemediği ve öngörmediği böyle bir yetkiyi kullanarak parlamentonun ‘tali kurucu iktidar’ olma yetkisini adeta elinden almıştır. Mahkemenin değişiklikleri esas yönünden incelemesi Türkiye’yi alışılmadık bir problemle karşı karşıya bırakmıştır. Bugün Türkiye, Anayasa Mahkemesini yeniden anayasal sınırlar içerisine çekmek gibi bir problemle karşı karşıyadır. Bu sanıldığı kadar kolay olmayabilir. Ancak kararın CHP ve DSP dışındaki siyasî partilerde ve toplumun geniş kesimlerinde uyandırdığı tepki umut vericidir.
Türkiye uzun bir dönemden beri yargı organlarından, özellikle de Anayasa Mahkemesinden kaynaklanan krizleri aşmakla uğraşıyor. Bir askerî ihtilâl döneminin psikolojik ortamında, militer bir anlayışla hazırlanmış 1982 anayasasının kısmen öngördüğü temel hakları bile daraltmayı şiar edinmiş bir anayasa yargısı hukuk adına endişe vericidir. Temel hakların ancak açık bir kanunî düzenleme ile sınırlandırılabileceği ve kamu hizmetlerinden yararlanmada eşitlik ilkesine vurgu yapan bir anayasa değişikliğinin iptali hukuk zemininde anlaşılamaz. Temel hak ve özgürlükler alanında yasama organının oldukça gerisinde bir zihniyet yapısına sahip ve özgürlükleri genişletmek değil, aksine daraltmayı ve anayasa ile tanınan güvenceleri ortadan kaldırmayı misyon edinmiş bir anlayış hukukla telif edilemez. Anayasa Mahkemesi, tek parti döneminden miras kalan ve laikliğe dinle mücadele misyonu yükleyen anlayışını, demokratik bir laiklik anlayışıyla değiştirmekle yükümlüdür. Ve elbetteki artık kaçınılmaz hale gelen yeni anayasa çalışmaları sırasında demokratik anlam ve içeriği ile laiklik ilkesinin yeni anayasada yer alması önemlidir. Anayasa Mahkemesinin son kararıyla görünürde, askerî vesayetin yargı vesayetine dönüşmesi ihtimamla belirlenmiş bir strateji ile hareket edilmesini gerektiriyor.
BAŞÖRTÜLÜ MUHABİRE HAKARET EDEN
CHP’LİYE HAPİS CEZASI
Kırşehir Belediye Meclis toplantısına takip etmek için belediyeye giden Kırşehir Çınar Gazetesi’nin başörtülü muhabiri Fatma Alkan’a hakaret ve tehdit içeren cümleler kullanıldığı iddia edilen CHP’li Kırşehir Belediye Meclis Üyesi Saadet Balcı’ya 135 gün hapis cezası verildi. Mahkeme Saadet Balcı’nın sabıkasının olmaması nedeniyle hapis cezasını idarî para cezasına çevirdi. Hakarete uğrayan başörtülü muhabir Fatma Alkan, CHP’li Balcı’ya yüklü miktarda tazminat dâvâsı açmaya hazırlanıyor.
Genel Sekreter Önder Sav’ın hac ibadeti ve peygamberimize hakaret dolu sözleri ve bir merkez valisi ile yaptığı siyasî konuşmaların kamuoyuna yansımasıyla zor günler geçiren CHP’ye bir kötü haber de Kırşehir’den geldi.
Geçen yıl Mayıs ayında Kırşehir Belediyesinde yapılan encümen toplantısını takip eden yerel Çınar Gazetesinin başörtülü muhabiri Fatma Alkan’a ‘Göz zevkimi bozuyorsun’, ‘Seninle sonra görüşeceğiz’ gibi sözlerle hakaret ve tehditte bulunan CHP Kırşehir Belediye Meclis Üyesi Saadet Balcı’ya mahkemeden hapis kararı çıktı.
Başörtülü muhabiri tehdit etmekten 60 gün, hakaretten ise 75 gün hapsine karar verilen alan CHP’li Balcı’nın iyi hali ve sabıkasının olmaması nedeniyle cezası idari paraya çevrildi.
Saadet Balcı 135 günlük hapis cezası yerine 2 bin YTL para ödeyecek. Hakarete uğrayan Çınar Gazetesi Muhabiri Fatma Alkan ise Saadet Balcı’ya yüklü miktarda maddî ve manevî tazminat dâvâsı açmaya hazırlanıyor.
Fatma Balcı’nın avukatı Muhammed Emin Hekimhan, davanın temyiz yolu açık olmak üzere sonuçlandığını söyledi. Avukat Hekimhan, mahkemenin davalı Saadet Balcı’nın 135 günlük hapsini idari para cezasına çevirdiğini belirterek şunları söyledi, “Dava sonuçlandı. Saadet Balcı hakaretten 75 gün, tehditten ise 60 gün hapisle cezalandırıldı. İyi hali ve sicilinin temiz olması nedeniyle ceza 2 bin YTL paraya çevrildi.”
Öte yandan CHP’li Saadet Balcı, geçen yıl yaşanan olayın çarpıtıldığını ileri sürmüştü. Saadet Balcı, zaman zaman kendisinin de başını kapattığını belirtmiş, türbana karşı olduğunu ifade ederek “Ben örtüye karşı değilim. Türbana karşıyım. Belediye encümen salonu bir kamusal alandır. Aynı bayanı daha önce de uyarmıştım. Bu toplantıda da kendisini uyardım. Bayan muhabir dışarı çıktı. Başkan gelince tekrar içeri girince başkanı uyararak başörtülü muhabirin ya başını açmasını, yada dışarı çıkmasını istedim. Ben ‘Göz zevkimi bozuyor’ ifadesini kapalı muhabire değil, encümen üyelerine söyledim. Gerektiğinde ben de kapanıyorum. Benim annem de kapalı. Ben türbana karşıyım. Dışarı çıktığım zaman benim başörtüsünü çekme gibi bir teşebbüsüm olmadı” iddiasında bulunmuştu.
Çınar Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Seda Kızıltepe, gazete olarak muhabirlerine yapılan hakaretin mahkemece onaylanmasıyla birlikte maddi ve manevi tazminat açmaya hazırlandıklarını ifade etti.
KİRACINIZ AİDATLARI ÖDÜYOR MU?
Kiracınız aidatları ödemiyorsa, mülk sahibi olarak aidatların ödenmesinden siz sorumlusunuz. Kat Mülkiyeti Kanununa göre kat maliki; gider ve avans borcu ile gecikme tazminatından, kiracısı ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur. Bu sebeple kiracının aidatları düzenli ödeyip ödemediğinin titizlikle takip edilmesi gerekmektedir. Kiracının aidatları ödemeden işyerini veya meskeni terk etmesi durumunda ödenmemiş aidatların tamamı mal sahibinden talep olunacaktır. Aidat ve diğer ödemelerin gecikmesi durumunda aylık yüzde 10 gecikme tazminatı ödenmek durumunda kalınacaktır. Mal sahibi kiracının ödemediği aidatlarla ilgili gecikme faizini olayın kendisine bildirildiği tarihten başlayacak şekilde ödeyecektir.
12.06.2008
E-Posta:
|