Bir geceyi daha sağ salim atlattık can.
Ağır yaralı halime, kendimden bihaber düşmüş yanıma infaz verilmedi bu sefer de.
Beklemedeyim.
Yalınayak gelmişim geçmişimden, koşarak, ardıma bakmadan geldiğimden, kapıyı açınca şaşırma.
Biliyorum ayaklarım toz toprak ve kanlı.
Kirlenmez hiçbir yerin, sen ver terlikleri.
Sarmaya çalışanlar oldu elbet yaralarımı. Ama nafile bütün sargılar, ben seni görmüşüm bekleyemem yapılan müdahaleyi.
Ellerimde bir demet kır çiçeği vardı. Geçtiğim yerlerden toplamıştım, kokusu hâlâ üzerindeydi. Ancak gelirken, “Onu gördüm” diyen dillere dağıttım, elim boş üzgünüm.
Ama sakın üzülme.
Bütün papatyalara tohumken seni anlattım, bu kadar gür açmaları yüzün hatırına.
“Neden uzaklarda bakışların” diye kızıp, küsme.
Kendimi bulutlarla eş gördüğümden beri, gözüm yükseklerden inmedi yeryüzüne. Kendimi sallanırken hayal ediyorum, bulutlardan yaptığım salıncaklarda. Kahkahalarım gök kubbeyi inletiyor. Resimlerde çizilen güneşin tebessümü bu anlardan kalma.
***
Acıların şehrinden geliyorum diye, bakan bir daha bakıyor bana.
Oysa kimse kendine bakmayı akıl edemiyor. Benim tek farkım; ellerime batan dikenleri toplayıp saçlarıma toka yapmışım.
Bu kadar hayret bu iğneler sebebine.
Dilimde bestelenmemiş bir şarkı, hasretten derlemiştim hâlâ aynı ritimde. Burnumda papatyalardan kalma bir renk, kıyamamışım koparmaya.
Muhabbet kuşum bugünlerde biraz yorgun, avuçlarımla içirdiğim gözyaşı suyu tükendi. Şakımıyor ne zamandır penceremde.
Yaşlı ninelere yardım ediyorum arada, dillerinde bir duâ “Sevda başından eksik olmasın” tuttu baksana duâları, her günüm senin adına.
Şimdi yola çıkıyorum, bavulum hazır. Her tarafta bir koşuşturma yaz gelmiş öyle diyorlar. Ama ben pek farkında değilim, mevsim nerede kalmış? Ne zaman geçmişti?
Şimdi bu kadar yorgunluk ve telâş sana varmak için. Çünkü gözlerinde acımı avutmaya geliyorum.
Az bekle!
Azrail’e görünmemeye çalışıyorum. Ölüm her an başımda, bunu unutmamak için uğraşıyorum.
11.06.2008
E-Posta:
[email protected]
|