Bilginin bir ticarî emtia, bilgiyi kontrol etmenin de ekonomik büyüme, gelişim ve özgürlüğün temel zorunluluğu olarak görüldüğü bir çağda yaşıyoruz.
Buna ek olarak, üniversitelerin yeni fikirlerin bir kuluçka makinesi olarak görülmesi yahut ekonominin gelişiminde ve demokrasinin kökleşmesinde bir ana etken rolü olması şaşırtıcı olmaz -hatta kaçınılmazdır- denebilir.
Türkiye’de Anayasa Mahkemesi’nin, Parlamento’nun başörtüsü yasağını kaldıracak düzenlemesini iptal etmeye yönelik verdiği son kararı, demokrasinin temel ilkelerine ve üniversitelerin Türkiye demokrasisini şekillendirmedeki rolü ve katkısına büyük bir darbe olmuştur.
Bence bu konuda şu soruların sorulması gerekmektedir:
Nasıl oluyor da, Anayasa Mahkemesi’nin kararı üniversitelerin açık görüşlü kültür yapısına ket vurabilir? Bu karar din ve ifade özgürlüğüne bir darbe değil midir? Bu karar vatandaşların demokratik bir Türkiye özlemine negatif bir etki oluşturmaz mı? Anayasa Mahkemesi üyeleri, karardan sonra üniversitelerde fikirlerin özgürce ve açıkça konuşulacağından nasıl emin olabilmektedir?
Bunlar cevap verilmesi kolay olmayan sorulardır, fakat üzerine gidilmesi kat'î olarak elzem sorulardır aynı zamanda. Diğer ülkelerde bu güne kadar özgürlüğü bastırabilmek için uygulanmış olan bütün o politikaları bir düşünmek gerek.
Türk Anayasa Mahkemesi’nin verdiği sözkonusu karar üzerinde dikkatlice düşünmek, analiz etmek ve yorumlamak gerekmektedir.
Kendilerine halk tarafından çok kıymetli imkânlar ve özgürlük gibi değerler emanet edilen kişiler, halkın menfaatlerini muhafaza etmek ve demokrasinin gelişmesine izin vermek zorundadırlar. Anayasa Mahkemesi’nin kararı ise bu ikisini ihlâl etmiştir.
Acaba üniversitelerde akademik kültür yerine bir korku kültürü yerleştirmenin bilgece bir yanı olabilir mi?
Şunu bilelim ki, siyaset üniversitelerin demokrasi zeminine müdahale etmeye başladığı anda, üniversitelerde diyalog kültürü en alt seviyelere inecektir. Akademik alanın tahribatı ve korkunun yükselişi, antidemokratik politikaların vatanın bütün sathına yayılmasını ve neticede de herkes için bir zulüm ortamı doğmasını netice verecektir.
Üniversiteler kendini bağımsız araştırma ve öğrenime adamış, özgür düşüncenin güvenilir bir menbaı, fikir zenginliğinin oluşturulduğu yegâne ortamlardır.
Üniversiteler eşsiz ve önemli bir fonksiyonu icra etmektedir. Bunun farkında olalım yahut olmayalım, akademinin bağımsız ve özgür ortamına mecburiyetimiz vardır. Profesörler mahkemelerde bilirkişi görüşü sunan, hemen her konuda herkes tarafından kabul edilen görüşleri ortaya koyan insanlardır, çünkü onlar bilgiyle yoğrulmuş ve objektif bir bakış açısına sahip kişiler olarak kabul görürler.
Neredeyse bütün muhabirlerin ajandasında akademisyenlerin telefon numaraları vazgeçilmez başvuru kaynağıdır, çünkü onların görüşleri ile haberlerine bir meşruiyet kazandırabilirler. Ebeveynler çocuklarını üniversitelere, bilimin ve pedagojinin yüksek standartlarına göre bir eğitimin -siyasetten uzak akademisyenler tarafından- verilmesi amacıyla göndermekteler.
Siyaset ve ideolojinin gölgesi altında gelişen bir yüksek öğretim sistemiyle, bu hedefin gerçekleştirilebileceğine samimî olarak inanabiliyor musunuz?
TERCÜME: UMUT YAVUZ
11.06.2008
E-Posta:
[email protected]
|