Dünkü makalemize “Türkiye’nin ilerleme hakkı yok” başlığını atmıştık. Bugün ise “Türkiye’nin ilerlemek en tabiî hakkı” diyoruz.
Mazisi şanlı ve hep ilerlerde olmuş olan bir milletin evlâtlarının ilerlemek, modern ülkelere yetişmek, onlarla yarış yapabilmek en tabiî hakkı değil mi?
Bu hakkı kimsenin çok görmeye hakkı yok.
Türkiye sevdalıları; ülkesini, geçmişini, geleceğini seven hangi vatanperver, ülkesinin ilerlemesi, yükselmesi için elinden gelen şeyleri yapmaz?
Milletiyle bir türlü barışamamış, modern dünya standartlarını benimsemeyen, çarpık; devleti hizmetçi, kendini efendi gören; vatandaşına güvenmeyen ve devleti temsil edemediği halde devletin içine çöreklenmiş azınlığın azınlığı, cumhuriyet ve demokrasiyi bir türlü içine sindirememiş bir anlayış var ki bu anlayış sahipleri saltanat sürmek ister, devletin ilerlemesi gibi bir meseleleri olmayan bir grup var. “Bizim dediğimiz olursa ne âlâ… Yoksa…" diyen bu grup ülkenin gelişmesinin, dirlik ve düzenliğinin en büyük engeli bir grup.
Vatandaşı hor ve hakir gören, değerlerini, oylarını hiçe sayan, zaman zaman bunlara savaş açan, ne cumhuriyetle ve ne de demokrasiyle ilgisi olmayan ihtilâlcı bir kafa bu.
Bu kafa din ve vicdan özgürlüğünün teminatı olan lâikliği bile masum vatandaşa baskı aracı olarak kullanmakta bir sakınca görmeyen bir kafa.
Başörtüsü üzerinde koparılan fırtınanın kaynağında da bu kafa yapısı yok mu? Benim kızım başını kapatıp okumak istiyorsa bu kafa, “Hayır okuyamazsın” der. Anayasa “Herkes öğrenimde eşit haklara sahiptir” der, o işine gelmediği için görmezden gelir.
Otobüsteki başörtülü öğrencileri indirmeye cür’et gösterecek kadar kendini bilmez hareketler bu kafa yapısından cesaret alır.
Namaz kılanlara yobaz diyecek kadar haddini aşanlar bu kafa yapısının ürünü!
Bunlar, İslâmın, Kur’ân’ın tâ kendisi olan Şeriata, “Kahrolsun Şeriat!” diyerek dine ve mü’minlere hakaret etmekte beis görmez, milleti tahrik eder. Tâ ki birileri onlara mukabele etsin, hadiseler çıksın, ortalık karışsın, dindarların üzerine gidilsin.
Ülkenin huzurunun, birlik ve beraberliğinin, dirlik ve düzenliğinin, milletle devletin kaynaşmasının önemi de yok bu kafa yapısı için.
Bu azınlığın ilelebet borusu ötecek değil şüphesiz. Bir zamanlar zencileri ikinci sınıf olarak gören ABD, bugün zenci bir adamı başkan yapma noktasına gelmişse, hak ve hürriyetlerine sahip çıkan, demokrasiyi gerçek anlamda yerleştiren vatanperverler de bu bozguncu gruba dur demesini bilecek; doğrunun, iyinin, güzelin, dirliğin, birliğin, kalkınmanın, sevginin, saygının, hoşgörünün, birlikte yaşamanın yollarını, Türkiye’nin ilerlemek en ta hakkı olduğunu fiilen gösterecektir.
11.06.2008
E-Posta:
[email protected]
|