Bir çevre seminerinde Doç. Dr. Sıdkı Uyar’ı dinlerken hayalen Karadeniz’in bütün yaylalarını rüzgâr türbinleriyle doldurmuştum. Böylesine temiz, yenilenebilir bir enerji sisteminin bizde niçin yeterince kurulamadığını öğrenmek için “Bu bilgileri Enerji Bakanına sundunuz mu?” diye de sormuştum.
Yenilenebilir enerji konusunda dünyada lider konumunda olan Almanya’nın mutlaka örnek alınması gerekir. Almanya yenilenebilir enerjisini dört sacayağına oturtmuştur. 1- Rüzgâr gücü: Almanya’da güdülen amaç halen tüketilen elektrik içinde payı yüzde 14.3 olan yenilenebilir enerji kaynağı oranını 2020 yılına kadar yüzde 25-30 aralığına çıkarmak. Karada olan yer sıkıntısı dolayısıyla rüzgâr enerji parkları denizde kurulmaya başlanmış. Federal hükümet offshore rüzgâr enerji parklarının kapasitesinin 2025/2030 dönemine gelindiğinde 20.000 ile 25000 megavat düzeyine çıkarmayı planlamaktadır. Almanya bu çalışmayla rüzgâr enerjisi 22.248 megavatlık kapasiteyle dünyada birinci sırada.
2. Güneş enerjisi: Almanya Meteoroloji Enstitüsünün hazırladığı global gün ışığı haritasıyla yıllık güneş ışığı dağılımı haritasını çıkarmış. Güneş enerjisi sistemiyle güneş pilleri 500 kat yoğunlaştırılmış ışığı doğrudan elektriğe çeviriyor. Bu sistemin kurulduğu evlerin çatılarındaki güneş enerji ünitesi yıllık 9000 kilovat saatlık enerji üretiyor. Güneş başlı başına bir enerji santrali. Bir saat içerisinde dünyaya düşen güneş ışığında saklı enerji, dünyanın yıllık enerji ihtiyacından daha fazla. Almanya’da 2006 yılı itibariyle meskenlerde özel kullanıma yönelik mevcut 800.000 güneş enerjisi paneli bulunuyor. Bütün meskenlerin yüzde 5‘ini güneş enerjisi yardımıyla ısınma ve sıcak su sağlanıyor.
3. Oluklu parabol enerji santralleri: Aynalar vasıtasıyla güneş ışığını enerjiye dönüştüren sistem borular içerisinde 400 dereye kadar ısı sağlayan ve gecede devam eden bir sistem.
4. Jeotermal: Jeotermal kaynaktan enerji elde etmek için sıcak su bir enerji santraline pompalanıyor. Bir ısı aktarıcı üzerinden ısısını bırakıyor ve türbinleri harekete geçirerek eletrik üretiyor. Suyun artan ısısı ise merkezi ısıtma sisteminde kullanılıyor. Soğuyan su tekrar kayaç katmanına gönderiliyor.
Bizim misalimiz; su var, un var, ama hamur yapan yok gibidir. Güneş var, su var, sıcak su var. Ama netice yok. Bizim rüzgârımız, güneşimiz, jeotermalimiz, biyokütlemiz, Avrupa’ya göre iki misli fazla. Dünya enerjide artık yenilenebilir enerjiye dönüyor. ABD 1 milyon tane çatıyı güneş piliyle kaplamaya karar vermiş ve biodizelin yüzde 8’ini bitkilerden üretiyor. Çünkü fosil yakıtlar kullanılarak elektrik üretildiğinde her kilovat saat elektrik başına atmosfere kömür için bir kilogram, petrol için 650 gram ve doğal gaz için 450 gram karbondioksit salınmaktadır.
Enerjide ‘yenilenebilir’i seçmediğimiz sürece yapılacak gerek hidrolik gerek, gerek diğer tür santrallerden dolayı çevresel riskler ortaya çıkmaktadır. Ayrıca her konuda olduğu gibi enerjide de ciddî iktisada gidilmelidir. Bazı uygulamalarla yıllık iki milyar dolar düzeyinde bir tasarruf imkânı var. Türkiye’deki konutlarda yılda metrekare başına ortalama 300 kwh enerji kullanılıyor. Almanya’da yeni yapılan binalarda bu değer 40 kwh’e kadar düşürülmüş. Böylece biz on kat daha fazla enerji kullanıyoruz.
Demek ki biz evlerden ziyade dışarısını ısıtıyoruz. Demek iktisat her konuda olduğu gibi bu konu da da gerekli. Dinimiz iktisadı emrettiği halde, bunu da mı başkalarından öğreneceğiz?
Kaynak:
1. Deutschland dergisi, Mayıs 2008
2. Avrupa Birliği uyum sürecinde Türkiye’de enerji ve çevre politikaları, Doç.Dr. Tanay Sıdkı Uyar
31.05.2008
E-Posta:
[email protected]
|