Mehmet Okursoy: “Namaz, Kur’ân-ı Kerim’i okuma, sünnet-i seniyyeye riayet etme, kebairden çekinme gibi dinî yükümlülükleri sevap kazanmak ve Cennete girmek için yapmanın sakıncası var mıdır? İhlâsı zedeler mi? Böyle niyet ameli iptal eder mi?”
—Dünden devam—
Biz, dünyada ve âhirette mutlu olmak için ve Cennete ulaşmak için değil; Allah’ı tanıyalım ve ibadet edelim diye yaratılmışız! Nitekim Cenâb-ı Allah buyuruyor ki: “Ben cinleri ve insanları ancak Bana ibadet etsinler diye yarattım.”1
Bedîüzzaman Hazretleri bu noktada ibadeti önemli bir konuma yerleştiriyor: Ona göre ibadet, gelecek mükâfatların bir ön adımı değil; geçmiş nimetlerin bir neticesidir. Öyle ki, biz ücretimizi önceden almışız. Öyleyse bugün, bundan önce aldığımız ücreti hak etmek için, hizmetle ve ibadetle mükellefiz.
Bundan önce aldığımız ücretleri Bedîüzzaman şöyle sıralar:
1- Mutlak şer olan yokluktan, mutlak hayır olan varlık alanına çıkışımız başlı başına bir peşin ücrettir.
2- Bize iştihalı bir mide veren Cenâb-ı Hakk’ın, Rezzak ismiyle dünyayı bir nimet sofrası biçiminde donatması ve bütün nimetleri önümüze dizmesi ikinci bir büyük peşin ücrettir.
3- Sonra Cenâb-ı Hakkın, bize gayet duygulu ve duyarlı bir hayat vermiş olması ve hayat midesinin göz, kulak, dil, burun ve akıl gibi duygu ellerinin önüne de dünya kadar geniş bir istifade sahası açması bir başka büyük peşin ücrettir.
4- Bununla birlikte Cenâb-ı Allah’ın, mânevî birçok rızık ve nimet isteyen insanlığı bize vermesi ve insanlığın önüne de varlıkların dış ve iç yüzlerini anlamaya kabiliyetli aklın eli yetişecek derecede mülk âleminden melekût âlemine kadar geniş bir nimet ve istifade sahası açması bir başka yüksek peşin ücrettir.
5- Dahası; Allah’ın, hadsiz nimetleri isteyip, hadsiz rahmet meyveleriyle beslenen ve “insaniyet-i kübrâ” olan İslâmiyet’i ve imanı bize göndermesi ve bizi Müslüman kılması, böylece dünya ve âhiret dairesi ile birlikte Allah’ın isimlerini ve mukaddes sıfatlarını da içine alan geniş bir nimet, saadet ve lezzet sofrası bize açmış olması bir diğer yüksek peşin ücrettir.
6- Sonra Cenâb-ı Hakk’ın, imanın bir nuru olan muhabbeti bize vererek, kalbimizin önüne sonsuz bir nimet, saadet ve lezzet sahası açmış olması bir başka yüksek peşin ücrettir.
Demek Cenâb-ı Hak bize; 1- Hayatı vermekle bizi cüz’îlikten bir nev'î külliyete, 2- İnsanlığı vermekle hakikî külliyete, 3- İslâmiyet’i vermekle ulvî ve nuranî bir külliyete, 4- Marifeti ve muhabbeti (Allah’ı bilmeyi ve sevmeyi) vermekle de çok geniş ve her şeyi kuşatan bir nura bizi çıkarmıştır.
Bütün bu nimetler, peşin ve yüksek birer ücret olarak önümüzde durmaktadır. Öyle ise, biz ücretimizi almışız! Bu değeri yüksek ücretlere karşılık, yalnız “ibadet” gibi lezzetli, onurlu, nimetli, rahatlı ve gayet hafif bir hizmetle mükellef tutulmuşuz! Buna da tembellik göstermemizin hiçbir şekilde akıl ile ve insanlıkla izah edilir tarafı yoktur!
Biz bu niyetlerle, Allah’ın tevfik ve hidayetiyle, inayet ve yardımıyla, sırf Allah rızası için, sırf Allah’ın emrine itaat etmek niyetiyle ibadetimizi yaparız. Ebedî âhiret yurdunda ise Cenâb-ı Hakk’ın Cennetini, rahmetini ve mağfiretini ibadetimizin karşılığı olarak değil, Cenâb-ı Hakk’ın fazlından, lütfundan ve merhametinden bekleriz ve umarız.
Dünyada ibadet yapmamız ne kadar kulluğumuzun bir gereği ise, âhirette–ibadetimizin karşılığı olarak olmasa da—Cenâb-ı Hakk’ın fazlından ve rahmetinden merhamet ummamız ve Cenneti vermesini beklememiz de bir o kadar kulluğumuzun gereğidir. Kula istemek, O’na vermek yakışır! Biz kul olarak elimizden geleni yapalım ki, O’ndan istemeye yüzümüz olsun!
DUÂ
Ey Mabud-u Mahmud! Ey hamde, övgüye, senaya, ibadete, itaate, sevilmeye lâyık olan! Ey her iyilik hamdine, her güzellik şükrüne bir sebep, her sevinç senasına bir davet, her mutluluk övgüsüne bir çağrı, her emir ibadetine bir illet, her kemal itaatine bir gerekçe, her nimet O’nu sevmeye bir tebliğ olan! Ey yere göğe sığmayıp kulunun kalbine sığan, kulunun sevgisini hak eden, kulunun korkusunu rahmete çeviren Allah’ım! Kulluğuma mağfiretinle mukabele et! Günahlarımı affet! Sevgimi lütfunla tezyin et! Korkumu rahmetinle dindir! Hüznümü dostluğunla sevince çevir! Sevincimi rızanla süsle! İbadetlerimi eksikleriyle kabul et! Ayıplarımı setreyle! Âmin!
Dipnotlar:
1- Zâriyât Sûresi: 56
31.05.2008
E-Posta:
[email protected]
|