Mehmet Okursoy: “Namaz, Kur’ân-ı Kerim’i okuma, sünnet-i seniyyeye riâyet etme, kebâirden çekinme gibi dinî yükümlülükleri sevap kazanmak ve Cennete girmek için yapmanın sakıncası var mıdır? İhlâsı zedeler mi? Böyle niyet, ameli iptal eder mi?”
‘‘İHLÂS, yapılan ibadetin yalnız emredildiği için yapılmasıdır. Eğer başka bir hikmet ve bir fâide ibadete illet gösterilse, o ibadet batıldır. Faideler, hikmetler yalnız müreccih olabilirler; illet olamazlar.”1
Risâle-i Nur’da ihlâs böyle tanımlanır ve Cenâb-ı Hakk’ın rızasının ancak ihlâs ile kazanılacağı2 beyan edilir. Demek, ibadet yalnız emredildiği için yapılmalıdır. Başka bir hikmet ve fayda ibadetimize illet, yani “ana sebep” olmamalıdır.
Yalnız; hikmet ve faydaların ibadetimize “müreccih”, yani tercih sebebi olmasında bir zarar söz konusu olmaz. Öyleyse ana sebep saymamak kaydıyla ibadetimizin âhirette fayda sağlamasını isteyebiliriz. Âhiret yurdu tevhid dairesi olduğundan, âhiret saadetini düşünerek gayrete gelip ibadet yapmakta ya da günahlardan bu saikle kaçınmakta bir sakınca yoktur. Bunda ihlâsa aykırılık aramaya gerek de yoktur.
Fakat âhiret saadeti ibadetimize ana sebep olur ve Allah rızasını kazanma niyetinin önüne geçerse, bundan ihlâsımız elbette yara alır. Çünkü biz her şeyden önce Allah’ın kuluyuz, Allah’ın rızasını kazanmakla mükellefiz. Bedîüzzaman Hazretlerinin ifadesiyle Kur’ân’dan ders alan bir mü’min, tam bir kuldur. Fakat en büyük mahlûkata bile boyun eğmeyen ve Cennet gibi en büyük bir menfaati bile ibadetine gaye kabul etmeyen izzet ve onur sahibi bir kuldur.3
Kur’ân-ı Kerim, “Ey insanlar! Rabbinize ibadet ediniz!” emriyle insanları ibadete davet ediyor. Bu çağrıya hâl diliyle, “Ne için ibadet yapalım?” diye sorulan soruyu, yine Kur’ân-ı Kerim: “Çünkü sizi yaratan Rabbinizdir” diye cevaplandırıyor.4 Böylece bizzat Kur’ân, Rabbimizin bizi yaratmış olmasını, Rabbimize ibadet yapmamız için yeterli sebep sayıyor. Âyetin sonundaki, “Böylece takvaya erişmeniz mümkün olur” cümlesi ise, ibadetimize bir gaye çiziyor. Bu âyete göre ibadetimizin gayesi, Cennete ulaşmak veya âhiretteki tükenmez nimetlere ulaşmak değil; takvaya erişmektir.
Anlaşılıyor ki, ibadetimizin gayesi takvaya erişmektir, Allah korkusuna ulaşmaktır, Allah’a yakın olmayı başarmaktır, Allah için yaşamaya muvaffak olmaktır, Allah için olmayan duruşlardan ve hâllerden uzak durmaktır, yalnız Allah’ın sevgisini ve yalnız Allah’ın korkusunu kalbimize yerleştirmektir.
Nitekim bir musibete uğradığımızda söylememiz sünnet olan: “İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râci’ûn” (Biz Allah için varız ve Allah’a döneceğiz.)5 âyeti de bize ne için yaşıyor olduğumuzun resmini net biçimde çizer. Allah için yaşayan, elbet yalnız Allah için ibadet eder.
Bu âyetin tefsirini yapan Bedîüzzaman Hazretleri, âyette “takva”nın ibadete yeterli bir hedef olarak gösterilmesi üzerinde önemle durur. Bediüzzaman’a göre, âyetten anlıyoruz ki, ibadet ancak ihlâs ile ibadettir. İbadet, başka bir şeye ulaştırması gayesiyle yapılmaz. İbadet vesile değil; kendisi varılacak gayedir. İbadet araç değil, amaçtır. İbadet maksûd-u bizzattır, yani yaratılışımızın ulaşmamız gereken tek maksadıdır. İbadeti, kendisiyle bir şeye ulaşmak niyetiyle yapmıyoruz. İbadeti sevap kazanmak ve azaptan sakınmak için yapmıyoruz. İbadeti, yaratılışımızın bir gayesi olduğu için yapıyoruz, ulaşmamız gereken bir maksat olduğu için yapıyoruz.6 İbadeti yaptığımız zaman, yaratılış maksadımıza ulaştığımız için içimizde bir huzur ve hafiflik hissetmemiz bundandır.
Yarın inşallah devam edelim.
DUÂ
Allah’ım! Bizi Sana ulaştıran ilimle bilgili kıl! Bizi faydasız bilgilerden uzak tut! Bizi Sana ulaştıran anlayışla anlayışlı kıl! Bizi Senden uzaklaştıran anlayışlardan uzak tut! Bizi Sana ulaştıran amellerle âmil kıl! Bizi Senden uzaklaştıran davranışlardan uzak tut! İbâdetimize ihlâs ve istikamet lütfeyle! Yardımını ve lütfunu bizden esirgeme! Bizi Sana şükredici kıl! Bizi Sana zikredici kıl! Bizi Senden korkan kullarından eyle! Bizi takvâ sahibi kıl!
Âmîn... Âmîn... Âmîn...
Dipnotlar
1- İşârâtü’l-İ’câz, s. 142
2- Lem’alar, s. 156
3- Sözler, s. 122
4- Bakara Sûresi: 21
5- Bakara Sûresi: 156
6- İşârâtü’l-İ’câz, s.154
30.05.2008
E-Posta:
[email protected]
|