Tarih ihtilâlcileri affetmeyecek
DURUM BÖYLE...
“Hanımefendi! O zamanlar millete yol değil, fabrika lâzımdı, fabrika!..” diye gelen niyeti belli itirazlara da cevabımız hazırdır. Buyurun: “13 şeker fabrikası, 16 çimento fabrikası, 19 büyük baraj inşa olunmuştur. Bu suretle 13 milyon metreküplük bir su kudreti milletin istifadesine sunulmuştur. Sulanabilir arazi 547 bin dönümden 1 milyon 521 bin dönüme çıkarılmıştır.”
Bu veriler de Rahmetli Hasan Polatkan’ın 1960 yılının bütçe takdim konuşmasından…
Rahmetli Adnan Menderes’in avukatı Talat Asal anlatıyor: “Menderes 05.01.1960’da Adana’da, ‘Dünyanın hiçbir memleketi sanayi takatini 9-10 senede 10 misline çıkarmış değildir. Buna ancak ve ancak Türk mucizesi demek lâzım gelir. Bu gün memlekette buzdolabından çimento ve dokuma fabrikalarının makinelerine kadar her şey yapılmaktadır. 1950 ile mukayese edildiği takdirde vatanımızın büsbütün başka bir manzara arz ettiğini görmek mümkündür. Millî hudutlarımız aynı kaldığı halde, iktisadî kudretimiz misli büyümüş ve kuvvetlenmiştir’ diyordu” diyor.
EGESEL “BU MİLLET REFAHA DEĞİL, SEFALETE SÜRÜKLENDİ” DEMİŞ. ÖYLE Mİ?
Rahmetli Tevfik İleri; 4.1.1961 tarihinde Yassıada günlüğüne, Egesel’in “Bu millet refaha değil, sefalete sürüklendi” sözüne karşılık şu cümleleri not alıyor:
“Egesel’in bu sözleri, bir gün küfran-ı nimetin şaheser bir örneği olarak Kemer, Hirfanlı, Seyhan, Sarıyar ve diğer köprü barajlarla, Samsun, Mersin, İzmir, Giresun, Zonguldak ve diğer limanların cephelerine asılacaktır. Hiç şüphe etmiyorum. Ve bu millet topyekun millet olarak 1950-1960 arasında refaha mı, sefalete mi sürüklendi hükmünü, bunu yaşayan millet ve onun tarihçisi verecek.
Şeker yemeyen millet, çarık bulamayan millet, içecek su bulamayan millet, üzerinden geçecek yolu olmayan millet, iki torba çimentoyu vesikayla alan millet, on iki lira yol vergisini ödeyemeyen, on beş gün dağda taş kırmaya veya hapse mahkûm olan millet refahta idi. Biz ona şeker yedirdik. Su içirerek, yol yaparak, ayakkabı giydirerek, üstünü başını düzelterek mi sefaletini sağladık? Acaba milletin tarifinde mi anlaşamıyoruz? Acaba bunlar millet derken, sadece kendilerini mi düşünüyorlar? Öyle galiba…”
(Tevfik İleri Yassıada ve Kayseri Günlükleri, Haz. Cahide İleri, Ötüken)
VE BEKİR BERK...
Risale-i Nur hareketine açılan yüzlerce davanın avukatlığını yapmış olan Bekir Berk, Yassıada’da da bazı vekillerin avukatlığını yapmış.
Mesela, Demokrat Parti’nin münevverlere sırt çevirdiği iddiasını cevaplandırırken şöyle diyor, (yine Tevfik İleri’nin hatıralarından): “DP halkın partisi olmuştur. İsmi, Köylü Partisi olmalıydı. Münevver halkı terk etmiştir; halk münevverini değil. Münevver diktatörlüğünü de tasvip etmiyoruz. Türk’ün Anayasasında “mazluma hakaret ve işkence etmemek” vardır. … Ve bütün davaların bir de Mahkeme-i Kübra’da tekrar görüleceğini unutmayın.” Bu sözlerden sonra Reis, Bekir Berk’i dinlemek istemez ve müdafaasını sonlandırır.
Bir başka vekilin müdafaasını okurken Bekir Berk son olarak şunları söyler: “Sultan Abdülhamit’i halle kalkanları beraat ettiren hakimin ‘Hünkar’dan korkmadın mı?’ diyenlere verdiği cevabı ibretliktir: “Asıl korkulacak Hünkar, Abdülhamidin de benim de yarın huzuruna çıkacağımız Hünkar’dır.”
“MAHKEMELERİN DE ÜZERİNDE BİR MAHKEME” KURULACAĞI GÜN...
“27 Mayıs’ı halk bayram havasında geçirmiştir! İdamlar coşkuyla karşılanmıştır” diyen, Yassıada’nın meşhur kumandanı infazcı Ömer Altay Egesel zihniyetli, 2008 model Danıştay Başsavcısı Tansel Çölaşan’a bu konuda birkaç çift söz söylemeyi, demokrat bir genç olarak vazife biliyorum:
27 Mayıs, bayram havasında ve tasvip gören bir hareket olsaydı, 1961 seçimleri DP’nin devamı Adalet Partisini iktidara getirmezdi. 1950 seçimlerini halk elde etmiştir ve bunu gönülden desteklemiştir. 10 yıl boyunca iktidarda kalması bunu gösterir. Bir darbeyle devrildikten sonra bile, sonraki ilk seçimde Demokrat Parti ruhu yine kendini belli etmiştir. Darbecilerin, halkın gönlünde yer etmiş üç devlet adamını yok etseler de, demokrasinin, sağduyunun ruhunu katledemeyeceklerini, bu millet, Halk Partisini sandığa gömerek ve Adalet Partisini iktidara geçirerek bir kez daha göstermiştir. Hoş, sizin için “halk” demek, “sadece sizin gibi düşünenler” demek olduğu için, bu konuda ne söylesek boş… Ama şunu unutmayın ki, tarih sizi ve sizin gibi düşünenleri affetmeyecek!
|